11. Bölüm - Her Şeyin Başladığı Yer

114 20 310
                                    



"Doğduğum yer."


Şaşkınlıkla duraksadım. Ne çeviriyordu bu adam? Neyin peşindeydi? Ata'nın doğduğu yerde annesini öldürmesinin ne anlamı vardı?


"İclal?!"


Hızla arkamı döndüm. "Cihan?"


"Ne dönüyor burada?" diye sinirle sordu.


Açıklama yapamadan öylece durdum. Ata ise öfkesinden açıklama yapma gereği bile duymadı. "Bu şerefsiz taş binada annemi öldürdüğünü söylüyor. Ona inanmıyorum. Gidip bakacağım." diyerek parmağıyla Akif'i gösterdi. Akif ise gelenlerin kendi adamları olmadığını anlamasıyla endişeye bürünmüştü. Cihan Ata'nın söyledikleri ile hiddetlendi. Akif'in üzerine yürürken göğsüne bastırarak durdurdum. "Ata iyi değil. Bir an önce neler olduğunu çözmeliyiz. Adam haklıysa Ata'nın sana ihtiyacı olacak. Kendine hakim ol." diyerek sessizce mırıldandım. "Ayrıca adam hiç de şaka yapıyor gibi durmuyordu. Neva Hanım gerçekten ölmüş olabilir." Sancaklı durdu. Söylediklerimi düşünürken yere diktiği gözlerini Ata'ya çevirdi. Bende Ata'ya baktığımda sinirle oradan oraya yürüyordu. Sancaklı'nın bakışları beni buldu. Tüm gün bakmadığı yüzümü yavaşça inceledi ve hala göğsünde olan elime baktı. Elim ateşe değmişçesine hızla geri çekildim. "Bu da bizimle geliyor." derken kekelemiştim. Fakat toparlamam kısa sürdü. Sinirle Akif'e işaret parmağımı kaldırdım. "Her durumda da seni çok kötü bir son bekliyor. Kendini hazırlasan iyi olur."


Korkuyla bana baktı. Ata gidip ayaklarını çözdü ve oturduğu yerden hışımla çekerek yere düşmesine sebep oldu. Bu onu daha da sinirlendirdi. Adama saldıracakken Sancaklı'nın yanındaki polisler adama ulaştı ve onu yerden kaldırıp müdahale ettiler. Ata da peşlerinden giderken ona yetiştim ve "Sakin ol. Dediğin gibi yalan söylüyorsa Neva Hanım'ın yerini öğrenmek zor olmayacaktır." dedim. Bana dönüp kafa salladı ve polis arabalarından birine bindi. Hemen yanına oturdum. Sancaklı ise kendi arabasına binerek bize baktı. Karşılıklı camları açtılar. "Yeri hatırlıyorsun, değil mi?"


"Hiç unutmadım." diyen Sancaklı ile bakışlarım tekrar onu buldu. Bize bakmıyordu. Ata kafa sallayıp camı kapattı ve arabayı çalıştırdı. Diğer polisler ve Akif tek arabaya binip bizi takip etmeye başladılar. Zulüm dolu bir sessizliğin ardından geldiğimiz tarlaya baktım. Arabadan inip saçlarımı savuran rüzgara karşı direndim ve koşarak Ata'nın peşinden gittim. Nereye gideceğini ezbere biliyormuş gibi uzun çalılıkların arasına daldı. Onu kaybedersem beni yutacak kadar uzun çalılıkların.


Koştuk. Nefes nefese kaldık. Biraz sonra "Anne!" diyerek bağırmaya başlayan Ata'nın ne gördüğünü anlamaya çalıştım. Yerde yatan biri vardı.


Çalılıklar son buldu. Ortadaki açıklıkta, başının altındaki kan birikintisiyle yatan biri vardı. Saçları kanla kaplanmış, kalıplaşmış bir şekilde altında uzanıyordu. Teni alnından akıp koyulaşan kanlar dışında bembeyaz kesilmişti. Gözleri kanla kapanmış, kolları iki yana açılmıştı. Titreyen bacaklarımla ondan bir kaç metre uzakta durdum. Ellerindeki kurşunları görebiliyordum. Ata'nın fısıldayışı kulaklarıma ulaştı. "Anne?" dedi. Kalkıp, "Oğlum." demesini bekliyor gibi. Dolan gözlerim içine girdiğim şokla akmaya başladı. Yüzüm buruştu. Acıyla kıvranarak bir adım geri çekildim. Sırtım bir gövdeye çarptı. Sancaklı, Ata'nın annesine sabitlediği gözlerini bana çevirdi. İrileşmiş gözlerine bakarken kendimi tutamayıp hıçkırdım. Ata'nın haykırışı kulaklarımıza ulaştığında Sancaklı çoktan yanına ulaşmıştı. "Anne!" diye bağırdığında sesindeki acı, rüzgarla etrafa saçıldı. Şimdi acı, her yerdeydi.

SIRADAKİ KİM?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin