21. Bölüm

2.5K 105 38
                                    

Gözlerimi seslerle birlikte açtım. Bir sandalyede elim kolum bağlı oturuyordum. Karşıma baktığımda Azeri sedye gibi bir yerde yatıyordu ve acı içinde bağırıyor tehditler savuruyordu. Doktorların Barkına birşey yaptıklarını fark ettim ve dikkatlice baktım. Karnından kurşun çıkardıklarını gördüm.

Gözlerimin dolmasını engelliyemedim. Sevdiğim adam gözümün önünde can çekiyor,
"Yapmayın!" Diye bağırdım hiçbiri buraya dönmedi. Azer hariç. Göz göze gelince yine bağırdım.
"Bırakın nolur yapmayın!" Dedim hıçkıra hıçkıra ağlayarak.

Yerimden kalkmaya çalıştım ama tabiki başaramadım. Ve canım çok yandı,
Azer acıdan bayılmak üzereydi. Nefes nefese onlara birşeyler anlattı ve doktor bana döndü.

Burnumu çektim, doktor son kez Azer'e döndü ve birşeyler daha yaptı. Azer son kez acıyla bağırdı ve bana çevirdi gözlerini, dudağını zorlukla araladı ve ses çıkarmadan dudaklarını oynattı,
"Seni çok seviyorum" dedi ve gözlerini kapattı.

Şiddetle ağlamaya devam ettim.
"Bırakın artık yeter!" Diye bağırdım ve doktor Azer'in omuzuna kadar örttü.
Doktor sert gözlerini bana çevirdi ve
"Yaşıyor." Diyip gitti.
Canın acıdığını bilsemde yaşadığını bilmek biraz da olsa rahatlamamı sağlamıştı.

Yanıma takım elbiseli, kalıplı bir adam geldi ve ellerimi çözmeye başladı.
"Napıyorsun?" Diye sordum tedirginlikle, adam bir cevap vermedi. Ellerimi açtıktan sonra önüme gelip ayaklarımı açmaya başladı. Ayaklarımı da açtıktan sonra kolumu tuttu ve beni yürütmeye başladı.

"Nereye?" Diye sordum, adam yine cevap vermeyince bağırdım.
"Sana sordum! Nereye götürüyorsun beni?" Dedim, adam bir kapının önüne geldi ve durdu. Kapıyı çalınca takım elbiseli bir adam açtı kapıyı ve bu seferde o beni kolumdan sertçe tutup içeri soktu.
"Ya yavaş be!" Dedim bağırarak, takım elbiseli adam ben odaya girdikten sonra odadan çıkıp kapıyı kilitledi.

"Noluyo?" Dedim kendi kendime ve etrafıma baktım. Bütün duvarlar siyah renge boyanmıştı, odada siyah olmayan tek birşey yatak ve örtüydü. Kapıya dönüp vurmaya başladım.
"Açın kapıyı!" Daha sert vurdum.
"Kapıyı açın!"
"Açın dedim!" Basbas bağırırken ensemdeki nefes ile olduğum yerde kaldım.

Korkuyla arkamı döndüğümde tahminen 50-55 yaşlarında bir adam ile karşılaştım. Kendimi kapıya iyice dayayıp sesli bir şekilde yutkundum.
"Sen kimsin?" Diye sordum, adam pis pis sırıtarak
"Bir dost" dedi ve gözünü kırptı. Söylediği iki kelime ve yaptığı hareketler kötü derecede midemi bulandırınca yüzümü buruşturdum.

Adam ellerini belime sardı. Büyük ellerini ittirmeye çalıştım,
"Dokunma." Sertçe ittirmeye çalışsam da güçlü ellerini asla hareket ettiremedim.
"Bırak beni, Dokunma!" Dedim gür bir ses tonuyla ve yerimde hızla kıpırdanmaya başladım.

Ellerini biraz daha indirdi ve tam kalçama pis elleri ile dokunacakken hızla elinden kaçtım. Yatağın olduğu tarafa doğru koştum. Yavaşça bana yaklaştı,
"Yaklaşma." Dedim bir adım geri gittim. Bana iki adım daha yaklaştı, iki adım geri gittim.
"Yaklaşma dedim!" Diye bağırdım, ardından adam tekrar bir adım daha yaklaştı ve neredeyse dibimdeydi.

Benim bir adım geri gitmem ile yatağa düşmem bir oldu. Adam üstüme doğru eğildi ve ellerini kafamın kenarlarına koyup yatağa dayadı. Kendimi iyice kastım, nefes nefese kalmıştım. Dudaklarıma baktı, yavaşça yaklaşmaya başlayınca korkuyla sert bir tokat attım ve tam kaçacakken beni tuttu ve öpmeye başladı.

Bağıra bağıra ağlamaya başladım.
"Bırak nolursun bırak" daha sert öpmeye başladı
"Yalvarırım yapma!" Dedim adama vurmaya çalışarak. Adam elleri ile bacaklarımı okşamaya başladı, kendimi kastım.
"Yapma, yapma!" Dedim ve
"İmdat!" Diye çığlıklar atmaya başladım. Bir umut.

Gül Güzelim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin