39. Bölüm

1K 58 6
                                    

Telefon sertçe yere düştü ve kapandı. Azer gelip ne olduğunu sordu, gözlerimi ona çevirdim ama cevap veremedim. Eda ve Azat da sormaya başlamıştı ama sesleri kulaklarıma boğuk bir şekilde geliyordu. Elimin ve ayağımın titremeye başladığını fark ediyor, ama engelliyemiyordum.
Azer bana yaklaşıp hafifçe sarstı,
"Asel cevap versene, ne oldu?"Dedi,
"Babam," dedim sesim titrerken,
"Evinde ölü bulmu-" cümlemi bitirmeden hıçkırarak ağlamaya başladım.

Eda şaşkınca ellerini dudaklarına koyup gözlerini bana dikti.
Düşecek gibi olduğum an Azer yetişip tuttu.
"Azer beni babama götür" dedim zorlukla konuşarak,
"İlk ben gidip göreyim, sonra seni götürürüm olur mu?" Dedi elimi tutarak,
"Hayır, şimdi gitmem lazım" dedim,

Azer,
"Tamam, ama şimdi sakin olmaya çalış. Lütfen." dedi, sakin olamayacağımı biliyordu ama bebek için buna mecbur olduğumu hatırlatıyordu.
Hemen konaktan çıkıp arabaya bindik ve çok kısa bir süre içinde evin önüne geldik.
Hızla arabadan indim ve eve doğru yürüdüm.

Polis memuru beni durdurdu.
"Hanım efendi girmeniz yasak, işlem yapılıyor." Dedi,
"Kızıyım, görmem lazım lütfen" dedim yalvararak, polis memuru
"Malesef" dedi, göz yaşlarım engel olamayacağım kadar hızlı akıyordu.
Siyah bir çarşafın içinde evden çıkartıp araca götürüyorlardı. Hemen yanlarına gidip,
"Nolur götürmeyin, son kez göreyim" dedim nefes nefese,
"Lütfen dokunmayın. İşimizi yapmamız gerekiyor. Hastanede morgda görürsünüz" dedi, ve götürdü.

Arkasından bakarken gözlerim kararmaya başlamıştı,
"Baba, gitme" dedim, ve fısıltıyla defalarca tekrar ettim.
Azer yanıma gelip belimden destek vererek tuttu. Hâlâ babamı götürdükleri tarafa bakıyordum.
"Azer, götürdüler. Götürmeyin dedim ama götürdüler" dedim yorgun bir ses tonuyla, Azer beni kendine çevirip sıkıca sarıldı ve şiddetli ağlamam yeniden başladı.

Azer saçımı şefkat okşadı.
"Azer gidelim biz de" dedim, Azer onaylayıp beni yavaşça ayağa kaldırdı ve arabaya doğru götürdü.
İkimizde arabadaki koltuğumuza yerleştikten sonra hastaneye gitmeye başladık. Yol boyunca ağlamalarım asla dinmemişti, 20 dakika sonra hastaneye varmıştık.

Hızla arabadan indim, babamı arabadan indirdiklerin kafamdan aşağı kaynar sular boşalmış gibi olmuştum. Dizlerim ve ellerim daha hızlı titremeye başladı, nefesim kesildi, gözümlerim karardı. Düşecek gibi oldum ama ardından hemen kendimi zorlukla topladım ve dik durmaya çalıştım.
Yavaşça içeri girdiğimde morgun önünde durdum.

Morg yazan yere baktım. Ardından kapalı kapıya döndü yaşlı gözlerim, kim bilir kaç insanın sevdiği kişiler bu buz misali soğuk olan odanın içinde nefessiz ve hareketsiz yatıyordu. Kaç kişi benimle birlikte bu anı yaşamamış olmak istiyordu.
Bazı babalar vardır evladını sevgisiz büyüten, onlara işkence edip hayattan soğutan. Bazı babalar ise benim babam gibi, sevgisini her zaman gösteren, ne yaparsa ailesi için yapan.

Babama kırgın değildim. Peki ya annem...
O kırgın mıydı? Belki de o da kırgın, kızgın değildir. Hatta belkide onu o lanet hastalığın ağrılarından kurtardığı için mutludur.
Son kez babamla konuşmak isterdim. Şimdi ise ne yaparsam yapayım konuşamayacak, derdimi anlatamayacaktım. Bir torunu olacağını öğrendiğinde çok mutluydu, ama onu göremedi.

Azer'in sesi ile kendime geldim,
"Asel beni duyuyor musun?" Dedi omuzlarımdan hafifçe silkeleyerek,
"Ne zaman girebilicem babamın yanına" dedim onun sorduğu soruya cevap vermeyip ben soru yönelterek,
Tam o an görevli çıktı.
Azer,
"Girebilir miyiz?" Diye sordu, görevli gözlerini bana çevirdi. Dikkatle inceledi ve kapıya dönüp kilidi açtı.

Gül Güzelim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin