34. Bölüm

1.3K 67 0
                                    

Geri çekildim, elimi yanağına götürüp okşadım. Yeniden işlerimize devam ettik,
"Azer canın acıyor mu?" Diye sordum,
"Yok acımıyor" dedi, telefonum çalınca hapörleri açıp yanıma koydum ve konuşmaya başladım.
"Alo?"
"Asel!" Dedi neşeli bir ses, bu ses Şevvale aitti. Edadan sonra linen yakın arkadaşım.

"Şevval" dedim,
"Kuzucum, nasılsın?" dedi mutlu bir ses tonuyla,
"İyiyim şevom sen napıyon?" Dedim aynı şekilde, Şevval
"Çok iyiyim, bugün düğüne geliyorsun değil mi?" dedi,
"Düğün?" Dedim şaşkınca,
"Düğünüm, çocukluk arkadaşın gelin gidiyor ya kız" dedi gülerek,
"Ee şey-" dedim ne diyeceğimi bilmeyerek Azer'e baktım.

Ağzını oynatarak
"Gideriz" dedi, telefona döndüm.
"Şevom geliyorum tabi ki" dedim,
"Tamam, o zaman akşam görüşürüz. Eda da gelsin kesin ben ona söylemeyi unuttum. Azer ağama selam söyle" dedi,
"Görüşürüz, söylerim" dedim ve kapattım.
"Azer ama hâlâ iyileşmedin, emin misin?" Dedim,
"Sen gitmek istemiyor musun?" Diye sordu,
"Ya istiyorum ama sen-" lafımı ağzıma soktuğu ekmek ile böldü.

"Sen istiyorsan gideriz." Dedi,
"İyi peki" dedim,

Kahvaltıyı hazırlayıp, topladım.
Azer elimi tuttu,
"Hadi gel odamıza çıkalım. Ben çok yoruldum" dedi,
"Tamam" dedim, yukarı çıkarken Feyza ile denk geldik.
Gözleri beni bulunca hemen odasına girdi.
Bizde odaya girdim ve kapıyı kapattım.

"Azer pansumanını yapayım sonra uzanalım" dedim, Azer başıyla onaylayıp yatağa oturdu. Gerekli malzemeleri alıp ben de yatağa oturdum. Azer'e yaklaştım ve sırtını açtım. Yaranın olduğu yere pansuman yapıp en son da üstünde ki bantı taktım. Azer'in sırtını kapatıp malzemeleri komidinin üzerine koydum.

Azer yatağa uzandı, ben de yanına uzandım. Azer,
"Yastığa mı kafanı koyacaksın?" Diye sordu,
"Başka nereye koyabilirim?" Dedim anlamazca, Azer elimi kalbinin üzerine götürdü.
"Buraya" dedi, gülümsedim. Elimi biraz aşağı indirip kafamı Azer'in göğüsüne koydum.
"Oldu mu?" Diye sordum,
"Oldu oldu" dedi, elini saçlarımda gezdirmeye başladı.

"Azer" dedim normal bir ses tonuyla, Azer
"Hı?" Gülümsememi yüzümden düşürmeden gözlerimi Azer'e çevirdim.
"Beni ilk nerde gördün?" Diye sordum,
"Seni istemeye gelmeden bir gün önce işte, çarpıştık ya" dedi, ama asıl neyi sorduğumu gayet iyi biliyordu.

"Azer onu sormuyorum. Sen bana ilk ne zaman aşık oldun?" Dedim, Azer ağzını açtı konuşmak için ama sözünü kestim. Kafamı Azer'in göğüsünden kaldırdım.
"Bak 'evlendiğimiz zaman' falan deme. Azat anlattı zaten, şimdi sen o gördüğün anı anlat" dedim, Azer araladığı dudaklarını geri kapattı.
"İyi tamam." Dedi, kafamı yeniden göğüsüne koydum ve Azeri dinlemeye başladım.

"Üç yıl önce görmüştüm seni, bir kafeye girmiştim, senle göz göze geldim. Ormandaki ağaçların rengi gibi, yemyeşildi o gördüğüm bir çift göz. Onları görünce sinirlerim alınmış gibi oldum.
Sen bana bakınca gülümsedin. Dudaklarının kıvrımı, gözlerin..
Rüzgarlı bir gündü, saçların uçuşuyordu. Yanında Eda vardı, sana heyecanla bir şey anlatıyordu-" dedi, sonrasını hatırlayınca sözünü kesip ben devam ettim.

"Eda birşeyler anlatsada ben dönüp, dönüp sana bakıyordum. Bakışların bana çok değişik hissettirmişti, sonra Eda gidelim diyince hayır diyemedim ve gitmek zorunda kalmıştım" dedim, Azer
"Gitmiştin, gitmiştin de kokun burnumda kalmıştı. O gün her nefes aldığımda senin kokunu alıyormuş gibi hissettim. Konağa geldiğimde Azat'a
'Azat ben aşık oldum' dedim, ondan sonraki bütün günler heryerde senin kokunu, hatta seni aradım. Ta ki çarpıştığımız dakikaya kadar. O an senin kokunu duyduğum zaman seni bulduğumu anladım." Dedi ve bitirdi.

Gül Güzelim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin