Azer'in bana seslendiğini duydum. Yaşlı gözlerimi zorlukla ona çevirdim, karnıma giren acılı sancılar beni yerde süründürüyordu.
Azer koşarak yanıma geldi ve yüzümü elleri arasına aldı.
"Azer, bebeğimiz gidiyor" dedim hıçkırıklarımın arasından sonra akıp betona karışan kanlara baktım.Azer dikkatle beni kucağına aldı ve kapıya doğru yürüdü.
Kapıdaki korumalar hemen kapıyı açtı ve Ege de arkamızdan bizle birlikte geliyordu.
Zorlukla Azer'in gözlerinin tam içine baktım.
"Bişey yap, gitmesine izin verme. O daha minicik Azer." Dedim gözümden akan yaşlar ilk önce saçlarımı daha sonra Azer'in kolunu ıslatıyordu.Azer beni arka koltuğa yatırıp koşarak sürücü koltuğuna oturdu ve hemen arabayı çalıştırdı. Acıdan hissizleşmeye başlamıştım, gözlerim kapanıyordu ama bilincimi kaybetmemek için direndim.
En son Azer'in bana seslendiğini duydum,"Asel uyuma, nolur uyuma" dedi yalvarır bir tonla daha sonrası ise acıdan gözlerimin daha fazla dayanamayıp kapanması.
...............
Gözlerimi açtım ve başımda bekleyen Eda'yı gördüm.
"Eda?" Dedim üstüme baktım, hastane kıyafeti vardı. Kolumda ise serum, gözüm karnıma kaydı. Anında dolan gözlerim ile birlikte Edaya baktım. Onun da gözleri dolmuştu,
"Eda, bebeğim yaşıyor mu?" Dedim tedirgin bir ses tonuylaEda kafasını eğdi,
"Eda birşey söylesene" dedim hafif yüksek bir ses tonuyla, Eda yeniden bana baktı. Gözünden bir damla yaş aktı, elimi tuttu.
Kafamı sağa sola salladım hızla
"Eda hadi söyle, çok iyi birşeyi yokmuş de!" Dedim çok yüksek sesle ve elimi hızla çektim, karnıma koydum."Burda demi?" Dedim gözümden akan yaşlara engel olamayarak. Eda elimi tuttu,
"Asel, Azer ağa bir seçim yapmak zorundaydı. Ya sen yada bebek ölecekti, o da bebeği seçti." Dedi titreyen sesiyle.
"Bebeğim gitti yani öyle mi?" Dedim sinirle göz yaşlarımı elimle sildim.Eda kafasıyla istemeye istemeye onayladı.
"Hayır!" Dedim sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim ve çekiştirdim. Kapı hızla açıldı ve içeri Azer ve Azat girdi.
"Azer-" Azer Azat'a baktı ve Azat hızla odadan çıktı. Azer yanıma geldi ve serum çıkmış koluma baktı.
"Mecburdum" dedi hissiz bir şekilde"Mecburdun?" Dedim gülerek
"Sana birşey yap gitmesin dedim. Sen kendi ellerinle mi gönderdin Azer!" Dedim çok yüksek bir sesle, Azat doktor ile birlikte girdi.
Doktorun elinde 2. Kez gördüğüm şey, sakinleştirici.
Azer'e baktım,
"Sakın! Sakın Azer, ben bir daha yaşamak istemiyorum onu" dedim titreyen sesimle,Doktor,
"Sıkıca tuttun siz" dedi Azer'e bakarak, Azer saniyelerce bana ve akan göz yaşlarımı seyretti.
"Yapmayın sakinleştirici" dedi gözlerini benden ayırmadan, doktor odadan çıktı.
Azer gözlerini hâlâ benden ayırmadan yanımızda duran Azat'a ve Eda'ya
"Bizi yanlız bırakın" dedi Azat ve Eda da dışarı çıktı.Azer elimi tutmak için elini uzattığında geri çektim elimi.
"Neden onu kurtarmadın?" Dedim titreyen sesimle,"Onu kurtarırsam seni kaybederdim"
"Ben sana birşeyler yap dediğimde onu ölüme gönder demedim. Onu ne olursa olsun yaşat diye dedim!" Diye bağırdım göz yaşlarım hızla süzülüyordu yanaklarımdan.
Azer'in bir an bağırmasıyla irkildim,
"Seni nasıl ölüme gönderseydim? Ben çok isteyerek yaptığımı mı sanıyorsun Asel! Canımdan can gitti benimde, ama mecburdum anasını satayım mecburdum!" Dedi ellerini saçlarına geçirdi ve gözlerini kapatıp birkaç saniye hızlı nefes alıp verdi.
Gözlerini açtığında buğulu olduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Güzelim
Novela JuvenilGenç Ağa'nın sıradan ama bir o kadar da güzel bir kızla olan evliliği ve o evlilikten doğan büyük bir aşk hikayesi. karşılarına ne engeller çıkarsa çıksın sevdalarının altında eziyorlar. Onların yenildikleri tek şey kendisi.