9

914 127 25
                                    

Keyifli okumalar<3

Bu fic hiç okunmuyo, emeğimin karşılığını alamıyorum gibi ama neyse...

"O öyle söyleyince başımı aşağı yukarı salladım Seungmin, dilim tutuldu resmen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"O öyle söyleyince başımı aşağı yukarı salladım Seungmin, dilim tutuldu resmen. Sonra da toplantım olduğu için kalkmam gerektiğini söyledim ve kalktım."

Jisung susar susmaz güldü Seungmin. Arkadaşı yıllar sonra ilk kez kendi için mutlu gibi duruyordu.

Jisung son on yedi yıldır yalnızca oğlunun mutlu olduğu anları anlatırdı arkadaşına gülerek. Kendi ile ilgili konuştuğunda mutlaka gergin olurdu. Bir psikolog olarak kendi hayatını görmezden geldiğini düşünüyordu Jisung'un. Sorunlarını halı altına süpürüp onları görmezden gelmeye çalışıyordu.

"Bu cidden harika bir gelişme Jisung. Sizin adınıza çok sevindim."

"Seungmin hyung, Rose beni tırmalıyor, neden kızdı anlamadım," diyerek Rose'yi Seungmin'in kucağına bırakan Junhan sohbeti bölmüştü.

Seungmin ağlayan bebeğin saçlarını geri attı ve onu kucağında salladı.

"Uykusu geldiği içindir, huysuz," dedi Seungmin ve bebeğine döndü "kızım uykun mu var?"

Rose başını sağa sola salladı ve fısıldar tonda konuştu "Juhan (Junhan diyemiyor) bana kızdı."

"Kızmadım," dedi Junhan endişeyle "mangalarımı boyamak istedi, izin vermedim."

"Boyama kitabı istedim hayır dedi," dedi Rose.

"Ama sana kağıt verdim Rose resim çizmen için, istersen gel gidip marketten boyama kitabı alalım sana," dedi Junhan. Jisung gururla oğluna bakıyordu, o cidden iyi bir abi olabilirdi.

"Kızım abinin kitapları boyama değil, istersen git sana boyama alsın," dedi Seungmin. Rose ellerini çırptı ve güldü.

"Gidelim gidelim Juhan!"

Seungmin kızının ayakkabılarını giydirdi ve onu Junhan'ın kucağına verdi. Junhan Rose'yi evden çıkartırken minik kız "dondurma da alalım," diyordu.

"Çok inatçı," dedi Seungmin "evde de Chan ile tartışıp duruyor. Daha ancak düzgün cümle kuruyor ama..."

"Ee çocuk bizimle büyüyor Seung, tabii ki öyle olacak."

"Biyolojik ailesine değil de bize benzemesi çok hoş, değil mi?"

"Evet," dedi Jisung "sonuçta onu biz büyütüyoruz."

"Ee Ji, anlatmaya devam et, ne olacak şimdi? Her şey düzeldi mi?"

"Düzelmedi ama herkes çocukken yaptığımız şeyler konusunda daha olgun düşünüyor artık, bu da bir şeydir."

"Biliyor musun? Yakın zamanda hep beraber bir parti vermeliyiz. Hyunjin ve Jeongin ile görüşmeyeli epey oluyor. Diğerlerini de çağırıp bizim evde takılalım."

"Bilemiyorum Seung, Junhan'ı şu sıralar yalnız bırakmak istemiyorum, geçen gün kursta gözü falan kararmıştı ya, doktora gittik, her şeyine baktılar ama bir şeyi yokmuş..."

"Ee?"

"Sonra psikoloğa gittik işte pazartesi akşamı. Anksiyetesi varmış ve doktor haftada bir görüşmek istedi onunla. Çok yalnız hissediyor kendini ve ben ona destek olamıyorum. Onu bırakıp partileyemem."

"Son on iki yıldır yani Junhan'ı annesinden aldığın günden beri çocuğun kıçının dibinden ayrılmadın Jisung. Okul dışında yalnız kalmasına izin vermediğin gibi kendin de yalnız kalmadın veya sosyal ortamlara girmedin. Babalar ve oğullar her saniye beraber olamazlar. Sosyalleşmezseniz birbirinizden başka kimsenin olmazsa, ilişkiniz toxic bir hale gelir."

"Baba oğul ilişkisi de toxic olur mu? Sadece sevgililikte olur sanıyordum."

"Yanlış biliyormuşsun. İlişkinizin iyi olabilmesi için ayrı ayrı da bir şeyler yapmanız gerek."

"O zaman şöyle yapalım mı, Rose ve Junhan'ı ablana bırakalım? Hem için rahat eder hem de ablanla Junhan tanışmış olur?"

"İyi olur ama onun kocaman bir genç olduğunu unutma."

"Tamam," dedi Jisung ve arkadaşına bakıp ayağa kalktı ve kucağına yerleştikten sonra kollarını ona sardı "seni seviyorum Seungmin, her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim."

"Ben de seni seviyorum ve ben de teşekkür ederim, o dönemde bile yanımda olduğun için..."

Seungmin'in bahsetti dönemi anlamıştı Jisung. Bundan yıllar önce ki bu dönem yaklaşık 12 yıl öncesiydi. Jisung Junhan'ı güçlükle yanına almıştı ve oğlu kelimenin tam anlamıyla ondan nefret ediyordu. Jisung çok mutsuzdu ve psikolojik destek almak, gerekirse oğluyla terapiye gitmek için özel bir hastanenin psikoloji bölümünden randevu almıştı.

Gittiği doktor Seungmin'in yan odasında çalışıyordu. Jisung doktor ile görüştü ve tam odadan çıktığında ağlayarak odasına giren Seungmin'i gördü.

Seungmin kıpkırmızı olmuş gözleri ile eski arkadaşına baktı. Yaklaşık altı yıldır görmediği arkadaşının kilo vermiş, hatta bir çocuk gibi görünen bedenine baktı ve ağlaması şiddetlenirken Jisung'un kollarına atlayıp ona sarıldı.

Birbirlerinden ayrıldılar ve beraber odaya girdiler.

"Neden ağlıyorsun?" Dedi Jisung. Seungmin akan yaşlarını durduramıyordu. Rezil görünüyordu.

"Jisung biz yıllardır..."

"Önemi yok. Neyin var senin? Bunun önemi var."

"Annem ve babam trafik kazası geçirdiler... İkisinin de durumu ağır ve... Babamın bana en son söylediği şey iğrenç bir yaratık olduğumdu... Erkeklerin altına giren..." Seungmin elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya devam ederken Jisung kendi hayatında bunları yaşadığı günleri anımsadı.

Babasının nefret dolu sözlerini ve onu dövmesini...

Seungmin ve Jisung tesadüf eseri karşılaşıp tekrar bir arkadaşlığa başlamışlardı ve Jisung her gün ailesini yoğun bakımda görmeye gelen arkadaşına destek olmuştu. Ailesi öldüğünde cenazeye herkesten önce gelip Chan'a görünmeden arkadaşına destek olup kimseye görünmeden ayrılmıştı cenazeden. Seungmin o günleri her hatırladığında Jisung'un kalbindeki merkameti anlar ve onun iyiliği için minnet duyarken bulurdu kendini.

GONE | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin