Asklar yorum ve vote atmak sizi oldurmez haberiniz olsun.
Keyifli okumalar.
<3
Rose Minho'nun tişörtünün omuz kısmıyla oynuyor, arada mutfak dolaplarına uzanmaya çalışıyordu. Jun ise dikkatle kahve makinesinde espresso yapıyordu.
"Bunu takıp tuşa basıyorsun ve oluyor," dedi ve ekledi "bu kapsüllerin hikayesini biliyor musun?"
"Hayır."
"Bu kapsülleri üreten firma pahalı olduğu için tercih edilmiyormuş ve fiyat düşürmek de imkansızmış bu yüzden bu makineleri üretip çok ucuzdan satmışlar. Makineler piyasadaki en ucuz kahve makineleri olduğu için çok talep görmüş ancak işin numarası da burada hyung, bu makineler sadece bu markanın kapsülleri ile çalışıyor."
"Bu çok zekiceymiş," dedi Minho.
Jun makineden aldığı kahveyi üç bardağın dibine paylaştırdı. Bir kahve bardağına karamel şurubu ekleyip her bir bardağa süt ve buz ekledi, süsledi ve Minho'nunkine karamel sıktı.
"Cidden kafelerdeki gibi görünüyor," dedi Minho.
"Ben de içmek istiyorum," diye çırpınan Rose'yi Junhan'ın kucağına bıraktı Minho.
"Şu sütten biraz içse sorun olur mu Jisung?" Dedi Minho bana dönerken.
O anda transtan çıktım ve başımı sağa sola salladım "içebilir ama az süt koy, içine su kat ve kakao koy."
Minho onayladı ve yapmaya başladı.
"Baba sen Rose'yi tut, ben kahve ve tatlıları balkondaki masaya koyayım," Rose'yi kucağıma alırken ilk kez gerçek bir aile gibi hissettiğimi fark ettim.
Onları izlemek, bir aile gibi hissettirmişti.
Babaları Minho onlarla bir şeyler hazırlamıştı ve ailecek oturup vakit geçirecektik...
Aynı zamanda sabahtan beri Rose ile olmak bana Junhan'ın kaçırdığım günlerini hatırlatmış bir yandan da onun beş yaşındaki minik günlerini aklıma getirip beni gülümsetmişti.
Bir yandan da Junhan'ın hayran olunası kültürü beni gururlandırıyordu, bir çocuğu beş yaşından bu yaşlara getirmiştim ve o çocuk hayranlık duyulası bir çocuktu.
"Bunun ısısı iyi mi?" Dedi Minho plastik bardağı bana uzatırken. Bir yudum aldım ve ısısına baktım.
"Rose sıcak olsa da içebilir iki buçuk yaşında," dedim ve ona yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.
"Al Rose bu senin kahven," dedim ve bardağın pipetli kapağını kapatıp eline verdim.
Hep beraber bahçede oturduk ve Minho'nun anlattığı dans kuşu hikâyesini dinlemeye başladık.
"Kursun cidden iyi hyung, bana bile bir şeyler öğretebildin," dedi Junhan. Güldüm. Junhan cidden iğrenç dans ediyordu ama hevesini kırmamak için söylemiyordum, en azından spor gibi bir şeye ilgi duyuyordu.
"Öyle deme Jun gayet iyisin."
"Yalan konuşma hyung zaten kursa babamla sen karşılaşın diye gelmiştim. Jooyeon seviyor diye devam ediyorum."
"Bu Jooyeon ne iş?" Dedim bir anda. O çocukla fazla samimiydiler.
"Kursta da hep berabersiniz," dedi Minho gülerek.
"Bilmiyorum, arkadaşız ama... Karışık biraz."
"Aman Tanrım Jun ondan cidden hoşlanıyor musun?" Dedim heyecanla. Junhan utanarak bana baktı.
"Sanırım ama onun bundan haberi yok ve sadece arkadaşız."
Jun ayağa kalkıp Rose'yi aldı ve "biz salıncakta sallanacağız biraz, değil mi Rose?" Dedi ve bahçenin kenarındaki ağaca astığım salıncağa ilerledi.
"Jun yedi yaşındayken o salıncaktan düşüp kendini yaralamıştı, çok korkmuştum," dediğimde Minho elini masada duran elime koydu.
"Baba olmak nasıl bir his merak ediyorum."
"Tatmalısın," dediğimde Jun ve Rose'ye baktı.
"Belki bir gün beraber tadarız ve Jun bu sefer kendi kardeşine abilik yapar?" Şaşkınca ona döndüm.
"Bilmiyorum Min. Bir gün, zamanı gelince düşünürüz."
"Seni seviyorum sevgilim."
"Ben de seni."
🍒🍒🍒🍒
Chan ve Seungmin tatilden gelmişti ve Chan hyung bizi şirkete çağırmıştı. Junhan sözleşme imzalamak üzere şirkete gideceği için aşırı heyecanlıydı.
Şirkete geldiğimizde kapının önünde beş genç vardı. Tek tek hepsiyle tanıştım ve sıra sonuncuya geldi. Uzun siyah saçları özenle taranmış ve bakımlı duruyordu, öndeki bir tutam ise pembeydi.
"Ben Jooyeon efendim, tanıştığıma memnun oldum," elini sıktım ve gülümsedim.
"Memnun oldum çocuklar, şimdi içeri girip sözleşmeyi imzalayalım!"
Hep beraber Chan hyungun odasına girdiğimizde Chan hyung şaşkın duruyordu.
Bir süre çocuklarla konuştu ardından da onları şirketi gezmek üzere asistanı ile odadan çıkarttı ama Junhan'ın kalmasını istedi.
"Sen kal Jun, sana bir şey anlatacağım."
Diğerleri çıkınca Chan hyung konuşmaya başladı.
"Maalesef ben yalnızca Junhan için sözleşme düşünmüştüm. Ayrıca Jungsu, Jiseok ve Seungmin adındaki arkadaşların da stajyer programını geçti ama dans yetenekleri göz önüne alınınca onlar için bir pop grubu düşündüm ve senin için rock."
"Gunil ve Jooyeon?"
"Maalesef Gunil'in yetenekleri bizi tereddüte düşürdü, yaşı da büyük zaten... Şirkette çok iyi bir bateristimiz mevcut ve Jooyeon'un sesi rock grubu için yeteriz gibi duruyor ama dansı da pop grupları için..."
"Jooyeon'un sesi yetersiz değil," araya girdi Junhan "Gunil hyungun yeteneği hakkında da yanlış düşünüyorsun hyung. Hepimizi bir araya getiren onun yeteneğiydi."
"Bir arada olmasanız daha iyi olmaz mı Jun? Hepiniz farklı müzikler için yaratılmış gibisiniz. Ayrı ayrı daha iyi..." Chan'ın yine lafını böldü Junhan.
"Biz bir grubuz. Ayrılamayız. Eğer ayrı gruplarda çıkış yapmamızı planlıyorsanız memnuniyetle başka bir şirket arayacağız," Jun ayağa kalktığında ben de kalkıp araya girdim.
"Jun saçmalama lütfen. Chan hyung bu işi iyi biliyor ki sektörün en iyi gruplarını eğitiyor!"
"En iyi olmak ulaşılması gereken bir şey sanıyorsunuz hepiniz. En iyi olmaya çalışıyorsunuz. Hedefiniz bu. Ama ben en iyi yolu seçiyorum ve en doğru hedefe gidiyorum. Biz grup olarak en iyi yoldayız."
Jun odadan çıktığında Chan hyung elindeki sözleşmeyi bana uzattı "fikrini değiştirirse imzalayabilir."
Sözleşmeyi aldım ve Jun'un peşinden çıktım. Jun kızarmış gözleri ile ağlamamak için zor durduğu belli olan bir halde şirketten çıktı ve ben de ne yapacağımı bilemeden peşine takıldım öylece.
🍒🍒🍒🍒
Kirazlandınızz.
Vote atın ananızı sevmiyim ha :>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GONE | minsung
FanfictionJisung'un oğlu Junhan, Lee Minho'nun dans kursuna başlamıştı. Babasının anı kutusunda gördüğü Minho ile babasının tekrar bir araya gelmesini istiyordu... 💞MİNSUNG💞 💞CHANMİN💞 💞HYUNİN💞 💞CHANGLİX💞