(Kilit ekranımı So Junghwan yaptım. Ehe!)
(Kim Doyoung'un ağzından/3 gün sonra)
Bugün turnuva binasına elimizde kocaman kutularla geldik çünkü sporcuların bazı eksik bilgilerini dolduracak, hepsinin kan grubuna yeniden baktıracaktık. Ne yazık ki bir sıkıntı çıkmıştı ve hepsinin kan grubu karışmıştı. Elimdeki koliyi de bankın üzerine koyup çadıra girdim. Soung'un yüzü sararmıştı. Yanına gidip elimi sırtına koydum ve sıvazladım.-Otur dinlen biraz, bak ne hale geldin?
-Ama çok fazla iş var.
-Hastasın Soung. Şöyle otur bi köşeye, çok lazım olursa çağırırız seni.
-İşler bitsin, öyle dinlenirim, dediği zaman saçını parmaklarımın arasında alıp kulağının arkasına götürdüm. Ben böyle yapınca gülümsemiş ve sımsıkı sarılmıştı bana.
-Teşekkür ederim. Benim için endişelenme, kötü olursam sana haber veririm.
-Peki madem.
-Doyoung!
-Efendim hocam?
-Gel benimle bunları binanın içine götüreceğiz. İlk yardım malzemeleri eksiksizdi değil mi?
-Evet, eksiksizdi, dedim ve Soung'dan ayrılıp ona yardım etmek için kutulara gittim. Kutuları onunla taşıyıp ilk yardım duraklarına eşyaları teker teker yerleştirdim ve erkek yarışmacıların odalarından birine girdim. Siyah kapşonlu, yüzü görünmeyen bir genç yatakta bir şey yapıyordu. Kendi yatağı olduğunu düşündüm ve çok umursamadan eşyaları yerleştirmeye başladım. Sonra o çıktı, aradan kısa bir süre sonra başka biri geldi aynı yatağı kurcaladı. Ona bir süre bakıp istemsizce çatılan kaşlarımla ne olduğunu çözmeye çalıştım ama becerememiştim. Sonra işime geri dönüp hızlanarak eşyaları yerleştirdim ve oradan ayrılıp tekrar çadıra geldim. Soung, teker teker tansiyonları ölçüyordu. Ben de sporcuların kan değerlerine baktım. Önümdeki uzun sıraya kısa bir bakış attığımda Bay Park'ın oğlu Jeongwoo'nun uzakta bir yere kaş göz işareti yaptığını gördüm. Nereye baktığına baktım bir anlık. Az önceki siyah kapşonlu çocuğa bakıyor, kaş göz işareti yapıyordu. Ondan ilgimi çekip önüme odaklandım. Biraz şüphelenmiştim ama burnumu sokmayı düşünmüyordum. Sporcu olsa burada olurdu, kan değerlerine bakardık ama burada değildi. Demek ki sporcu değildş ve Jeongwoo ile bir tanışlığı vardı. Zengin çocuk, belki de özel temizlikçi tutmuş odasını temizletiyordu ama bu kadar gizlenmeye ne gerek vardı anlamamıştım. Önüme gelen gencin damarlı kollarına baktım. Kim olduğuna bakmak için başımı kaldırdım.
-Biraz acele etmen gerek.
-Tamam, dedim. O So Junghwan'dı, ekstra dikkat etmem gerekiyordu. Henüz bir öğrenci iken çok dikkatli olmalıydım. O beni alt edebilecek biriydi. Hızlıca işini bitirip onu gönderdim ve sonra işime tekrardan devam ettim. Uzun bir süre sonra işimiz bitince ellerimi yıkamak için lavaboya gittim. Boksçu çocuk buradaydı. Ellerimi yıkarken ona da selam verdim. Biz ellerimizi yıkarken lavabodan başka biri daha çıktı, Jeongwoo. Ellerini yıkadı. Ona baktım ve siyah kapşonlu çocuğu sormak istedim ama sonra vazgeçtim. O sırada minik bir erkek lavaboya girdi.
-Yoshi, eğitim görevlisi seni çağırıyor.
-Beni mi?
-Evet, bir de Asahi'yi çağırdılar ama onu bulamadım.
-Belki gebermiştir, dedi Jeongwoo. Bu sözle irkilerek hepimiz ona baktık. Yoshi onun üzerine gidip kolunu sıkıca tuttu.
-Nerede olduğuna dair bir bilgin var mı?
-Nereden bileyim sizin ucube arkadaşınızı?
-Yüzüne bir imza bırakmamı ister misin?
-Durun, kavga etmeyin. Zaten çağrılıyorsun Yoshi, aklını başına al.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRUGGLE
Fanfiction"Birileri dengemizle oynamaya çalışıyor. Böyle giderse ya biz de kaybederiz...ya da kaybettirmeye mecbur kalırız." *NOT: Bu kitap instagram anketi sonucu olup, belirlenen karakterlerin senaryolaştırılmış halidir. Via: treasuremagazinetr(İnstagram)