29

23 6 0
                                    

(Finale son 1💞 İyi okumalar güzellerim)

(Kanemoto Yoshinori'nin ağzından/2 gün sonra)
Deri ceketimi üstüme çekip hızla turnuva binasından çıktım. Yedam amcanın beni bekleyen arabasına binip kemerimi taktım.

-İfadeni aldıktan sonra bir yemeğe mi çıksak?

-Olur, dedim ve başımı yasladım.

-Gül artık, en azından Heran'ın iyi olduğunu biliyoruz.

-Onu görmeden içim rahat etmiyor. Nasıl o hayvan herifin yaptığını bildiğimiz halde elimiz kolumuz bağlı hiç bir şey yapamıyoruz. Hala o şerefsizle aynı havayı solumak ağrıma gidiyor.

-Çalışıyoruz, her şeyi açığa çıkarmak için çalışıyoruz. Sadece biraz daha sabretmen ve bana yardım etmen gerekecek o kadar.

-Ne gerekiyorsa yapacam artık, dediğimde sessizlik oldu. Karakola gidip uzun bir ifade verdim ve şikayetçi oldum. Sonradan çıkıp yemek yemeye gittik ama hiç iştahım olmadığı için sadece tabaktaki yemekle uğraşıyordum.

-Sen sporcusun, bu kadar fazla kilo vermen hiç hoş değil ve sen de bunun farkındasın.

-O zaman beni sevdiğim kıza götür, babamı kendine getir. Bunları yapabilir misin amca? Babam beni böyle üzgün görürken antremanı devam ettiremiyor, ben de Heran'ı görmedikçe katlanamıyorum orada kalmaya.

-Heran'ın hayatta olduğunu öğrenmedik mi zaten? Hwan sana gizli numaradan onun fotoğrafını gönderdi, görmedin mi?

-Daha fazla konuşmak istemiyorum amca, beni yurda bırak biraz uyuyup dinleneceğim, dediğimde başını salladı ve beni yurda bırakıp gitti, ben de yatağıma uzandım. Tavanı izledim bir süre, sonra 2 gün içinde olanları düşündüm.

2 gün önce yarı final maçından sonra bana gizli bir numaradan Heran'ın fotoğrafı gönderildi. Haliyle elim ayağım birbirine girdi ve kalkıp Yedam amcayla görüştüm. O da araştırıp dururken bunu yapanım Hwan olduğunu öğrenmiştim çünkü elinde Heran'ın tokası vardı. Yaşıyor olması çok hoş bir durumdu evet ama ondan ayrı yapamazdım. Bu yüzden bu günler benim için işkenceydi. Üzüntüden dolayı bir kaç kilo vermiş, yüzüm gülmez olmuştu ve bu durum da babamı etkilemişti. Beni üzüp kırmamak için oldukça dikkatli davranıyordu ve beni de kaybetmekten o kadar korkar olmuştu ki, artık benimle bebek gibi ilgileniyordu. Ben bu düşüncelerimin içinde dolanırken kapı açıldı ve Haruto içeriye girdi. Elleri titriyordu ve kıpkırmızıydı, ellerinde kan vardı. Yataktan tek hamle ile fırladım ve ne olduğunu sormak istedim ama ağlamaktan yüzü sırılsıklam olmuş, gözleri yere sabitlenmişti.

(Watanabe Haruto'nun ağzından)
Sabah güvenlik görevlisi beni yanına çağırıp bir mektup verdi. Adam o kadar sararmıştı ki yardımcı olmak adına ne olduğunu sordum.

-İşi bırakmam gereken özel bir durum yaşadım. Annem çok hasta, o beni kötü etkiledi, dedi ve yaka kartını, silahını, işiyle alakalı diğer şeyleri masaya bırakıp gitti. Güvenlikçinin odasında tek başıma kalıp oturdum, mektubu açıp okumaya başladım. Bir takım tehditler, yarışmayı bırakmam için uyarılar ve birazdan buluşmamız için depoya gelmemi söyleyen uzun bir yazı vardı. Bu iş artık gerçekten sıkıcı olmaya başlamıştı. Mektubu da yanıma alıp odadan çıktım ve depoya doğru yürümeye başladım. Bahçe kapısına yaklaşınca yine bir minübüsün yaklaşık 10-15 kişiyi aldığını gördüm, yine birileri elenmişti. Bu durum sinir kat sayımı arttırırken depoya ulaşmış ve hemen içeriye girmiştim.

Kapıyı biri arkamdan çekip kapatmıştı ve o zifiri karanlıkta tek başıma kalmıştım. Kapı kapanınca içeride hapsolan hava gittikçe ağır bir kokuya dönüştü. Elimle etrafı yoklaya yoklaya yürüyerek ilerliyordum ki cıvık kıvamlı bir şeyi tuttum. Onun ne olduğunu yoklamak için diğer elimi de dokundurdum ve sonra elimi temizleyerek tekrar dokunmak istedim. Ellerimi silecek bir şey bulamayınca o anlık bir heyecanla üzerime sürdüm ve tekrar elledim. Bir an ufak bir fener odanın içini gezince dokunduğum şeyin kanlı bir ceset veya leş olduğunu gördüm. Büyük bir çığlık atıp kaçmaya başladım ama kapıya toslamıştım. Kapıyı yumruklayıp korkuyla ağlamaya başladım. Buradan çıkınca ilk işimin turnuvadan ayrılmak olacağına kendi kendime söz verdim ve kapıyı iyice zorladım, sonra elimi yerlere sürtüp bir şeyler aradım. Elime gelen taşı alıp kapıya vura vura kilidi kırdım. Kapı açılınca içeri giren ışıkla etrafa baktım ve az önce dokunduğum şeyin bir köpek ölüsü olduğunu gördüm. Aniden öğürüp köşeye kustum ve odama geri çıktım. Beni şok olmuş bir şekilde Yoshi karşıladı.

-Ne oldu? Ne oluyor?

-Kö-Köpek, desem de sesim nefesime karıştığı için hiç bir şey anlamamıştı. Gelip kollarımdan tuttu ve beni sarsarak ufak bir tokat attı.

-Bana köpek ölüsü ellettiler, dedim sadece.

-Nerede ellettiler? Kim elletti, neden elletti?

-Yarışmadan ayrılmam için mektup geldi, depoya git dedi. Gittim ve orada beni kilitlediler. Önümü görmek için etrafa elledim ve köpeğe dokundum, bilerek yaptırdılar.

-Dur, otur burada sakın ayrılma bir yere sakın, dedi ve telefonunu alarak odadan çıktı.

(Kanemoto Yoshinori'nin ağzından)
Harutonun söylediği şeyi fotoğraflamak için hemen depoya gittim. Kapının önüne taş parçası koyup kapanmasını engelleyerek telefon flaşımı açtım. Kötü koku beni öğürttüğü için kolumla burnumu kapattım. Biraz ilerledim ve köpek ölüsünü buldum. Onu hemen fotoğraflayıp etrafı incelemeye başladım. Eski püskü bir sürü şey ve Haruto'nun elinden düştüğü belli olan mektup vardı. Mektubu aldım ve mektubu kaldırdığım gibi altındaki kartı gördüm. Üzerinde Jeongwoo'nun babasının adı yazıyordu. Kartı da mektubu da alıp oradan çıktım ve hızla amcamı aradım. Açmayınca babama döndüm. O açmıştı ve hemen amcamla konuşmak istediğimi söyledim. Telefon amcama geçince ona bütün her şeyi anlattım ve fotoğrafları ona gönderdim. Mektup ve kartı benden almak için 10 dakika içerisinde burada olacağını söyleyerek gerçekten de 10 dakika içerisinde burada oldu. Kartı ve mektubu ona verdim.

-Amca.

-Efendim, dedi arabaya binmeden önce.

-Heran'ı böyle bulabilir miyiz? Eğer bu iki pisliğin babası tutuklanırsa onu bulur muyuz?

-Haruto ile ilgilen ve gerisini bana bırak. İkisinin babası da hassas noktası babalarından çok korkuyorlar, ağızlarını yoklarım. Akşama kadar sana haber göndereceğim.

-Seni bekliyorum.

-Hadi Haruto'nun yanına git, dediğinde onu başımla onayladım ve hemen yukarı çıkıp Haruto ile ilgilendim. Duş almasını sağladım ve sakinleşmesi için kantine götürüp papatya çayı içirdim. Hwan ve Jeongwoo ortalıkta yoktu. Karakola gitmelerini umarak haber kanallarını açtım. Haberlere dalmıştım ki Haruto konuştu.

-Yarışmayı bırakacağım.

-Bekle, çok az kaldı.

-Korkuyorum.

-Elimizde çok koz var neyden korkuyorsun? Ben senin her zaman arkanda değil miyim oğlum? Topla kendini?

-Ya o köpek gibi bizi öldürürlerse? Belki de mesaj vermek istediler, ne yapacağız, dediğinde gözüm televizyona kaydı. Aradığım haber gelince rahat bir nefes alıp televizyonun sesini açtım.

-Bir şey yapmayacağız. Onlar da bu haldeyken bize bir şey yapamazlar çünkü, dedim ve televizyondaki haberin sunulmasını dinledim.

-Polis ekipleri, yıllardır süregelen arkadaşlıkları ve iş ortaklığı ile bilinen ünlü iş adamları Bay So ve Bay Park'ın şirketine bugün öğlen saat 12 sularında baskın düzenledi. Yolsuzluk iddaları ile suçlanan ikili ifadelerinin ardından cezaevine gönderildi. Hakim, tutuklu yargılanmalarına karar kıldı. Gözler şimdi daha önce de sosyal medyada yolsuzluk yapıldığı idda edilen ve içlerinde ikilinin oğllarının da olduğu gençlik turnuvasına çevrildi. Bay So ve Bay Park'ın yolsuzluk suçlamalarının, turnuvayla bir ilgisi olup olmadığı tartışılıyor...

STRUGGLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin