(Az önceki bölüm eski K-pop'tu...şimdi yeni K-pop'tan bi şarkı atalım dedim. Selamlar size selamlar, son 2 <3)
(Watanabe Haruto'nun ağzından)
Junkyu gidince ben de arkasından gitmek istesem de ne yapacağını merak etmiştim. Sonra aklıma Takashi'nin gidişi, Asahi'nin kırılan kemanı ve Mashiho'nun hayatına koyulan koca engel geldi ve şu an büyük bir kozun önünde durduğumu fark ettim. Yoshi'nin acısına merhem olabilecek bir şeye bakıyordum. Telefonu cebimden çıkarıp kapının eşiğinden onun bir kaç fotoğrafını çektim. Sonra yüzünü buraya dönmesini bekledim. Yüzünü kapıya dönünce tekrar bir kaç fotoğrafını çektim ve hızla oradan uzaklaşmaya başladım ama koridorun başında tam beni gören kamere beni durdurdu.Polislik okuduğum için kamera çeşitlerini biliyordum. Ayağımın altına nöbetçi sandalyesini çektim ve üzerine çıkıp kameraya baktım. Anlık çekimdi. Ne 24 saatlik kayıt alıyordu ne de çektikleri sonuna kadar kaydediyordu. Yani şimdi ben bunu buradan sökersem, kimse sonradan odayı gizlice çektiğimi görmeyecekti ama bu bir suçtu. Biraz kendimle cebelleşip Junghwan'ın odasına baktım. Kalbim "Bu bir suç, kötülük yapma" diyordu ama beynim "Ufak bir kural ihlalinden kim ölmüş" diyordu ve bu mücadelenin sonunda beynim kazanmıştı. Tavuk kafası koparır gibi tuttuğum kamerayı sökmeye çalıştım ama yapamamıştım. Sandalyeden inip yine nöbetçi masasının yanındaki kırık masa ayağını aldım. Tekrar sandalyeye çıkıp kameraya vura vura parçaladım ve onu kayıt alamayacağı bir hale getirdim. İşimi garantiye almakta yarar vardı bu yüzden sandalyeyi nöbetçi masasına bırakıp kırık masa ayağını da yerine geri bıraktım ve arkamda hiç bir iz bırakmadan oradan uzaklaştım. Odamıza gittim ve Yoshi'yi yüzündeki yaralar açık halde yatağına oturup ağlarken gördüm. Antremandan geldiğinden beri temizlenmediği aşikardı.
-Kalk temizlen. Biraz konuşmamız gerek.
-İstemiyorum.
-Sana Heran'ı geri getirebilecek bir şey var elimde. Pisliklere bulaşmak istemediğimi biliyorsun, benim de canım çok yandı. Fikrimi değiştirmeden kalk hadi, dediğimde hemen tişörtünü çıkarıp kendisini banyoya attı ve yaklaşık 20 dakika sonra kendi pansumanını yapmış, yeni yıkanmış bir şekilde çıktı.
-Ne var elinde, diye sorduğunda telefonu elime alıp az önce çektiğim fotoğrafları gösterdim.
-Buradan gidenler ikimizin de arkadaşıydı. Daha fazla kimseye zarar gelsin istemiyorum artık. Zaten Mashiho'dan haberim var, Jeongwoo'nun sigarasını yakalamış. Junghwan'ın hiç bir şeyi yok ama elinizde. Al bunu amcana ver dosyaya eklesin. Koridordaki kamerayı da kırdım, kimse ben olduğumu bilmesin. Başımı ağrıtmak istemiyorum. Sona yaklaştık, şampiyon olup eve geri gitmem gerek. Okuldan mezun olmak zorundayım.
-Bunları bana at. Merak etme, adın bile geçmez.
-Teşekkür ederim.
-Ben de, dedi ve omzumu ovuşturup buruk bir şekilde gülümsedi. Fotoğrafları ona atınca oturdu ve o da Yedam Bey'e attı.
(Bang Yedam'ın ağzından)
Saatlerdir bilgisayarın başında iki şirketin bugüne kadarki bütün haberlerine bakıyordum ama hiç bir açıklarını yakalayamamıştım. Bir takım iftiralara maruz kalmışlardı. En sonunda birlikte kavga etmişlerdi yani şu an araları bozuktu. Telefonum titreyince elime alıp Yoshi'nin gönderdiği fotoğraflara baktım ve hiç zaman kaybetmeden hemen onu aradım.-Alo?
-Yoshi, bu da nedir?
-Silahla oynarken yakaladım. Yolsuzlukla ilgili tekrar suçlanabilirse güzel olur.
-Doyoung bugün geldi ve tüm olanları babana anlattı.
-Ne? Babam ne yaptı? İyi mi?
-İyi iyi. Tahmin ettiğimden daha olgun, sessizce karşıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRUGGLE
Fanfiction"Birileri dengemizle oynamaya çalışıyor. Böyle giderse ya biz de kaybederiz...ya da kaybettirmeye mecbur kalırız." *NOT: Bu kitap instagram anketi sonucu olup, belirlenen karakterlerin senaryolaştırılmış halidir. Via: treasuremagazinetr(İnstagram)