Buraya geleli tam 11 ay oldu koskoca 11 ay sonraki ay okul bitiyor. Ben de Türkiye'ye dönmek istiyorum. Hatta güzel haber Ece de benimle gelecek biraz da Türkiye'de vakit geçiricez. 1 aylığına tatile gelicek.
Burada geçirdiğim 1 senede çok güzel arkadaşlıklar edindim. Fakülteden arkadaşım Zehra, Mia, Alexandra (Larossa jdkdkdksksjsjsj) ve çalıştığım yerden Leo. Hepsi çok tatlı insanlar. Sayelerinde almancamı biraz daha geliştirdim.
Telefonum titredi sessizdeydi. Watsaptan bir yeni bildirim var. Hemen önemlidir diye açtım. Yabancı bir numaradan mesaj gelmişti.
"Gözde yardım et, Doruk'u ara. Biri......biri beni kaçırmaya çalışıyor........senin numaran ezberimdeydi........şu an Almanya havalimanının oralardayım. Depo gibi bir yer var buralarda dolaşıyorum birinin telefonunu aldım. Doruğa haber ver" yazılmıştı. Doruk dediğine göre Eylül bu. Hemen numarayı aradım cevap gelmedi. Bu sefer Doruğu aradım yine cevap yok. Korktum. Savaşı arayayım dedim. Merak etmeyin ha bu 10 ayda unuttum Savaşı. Savaşı da aradım ondan da ses yok. Daha da korkmaya başladım. Arayabileceğim hiçbir numara kalmadı. Savaşı bir daha aradım açmadı. Onlar olsa ne yapacak ben burdayım. Eylül'ün yanına gitmem lazım. Hemen anahtarımı alıp çıktım. Havalimanına yakınım 10,15 dakika kadar sürer.
Depo gibi olan yerlere geldiğimde bir ses duydum. Bir kadın çığlık atıyordu. Sese doğru gittiğimde Eylül elleri ve ayakları bağlı bir şekilde duruyordu. Yanında da bir tane iri cüsseli erkek vardı. Etrafta başka hiçbir koruma falan da yoktu.
Eylül beni gördü ama çaktırmadı. Elime geçirdiğim bir odunu Eylül karşısındakinin kafasına geçirdim. Cümlem biraz tuhaf oldu ama olsun. Tam o sırada Eylül kahkaha atmaya başladı. Tuhaf bakışlarım Eylül'ü bulduğunda o hâlâ gülüyordu. Bu sinirlerimi bozmaya başladı.
"Niye gülüyorsun kızım" dediğimde yerde yatan inlemeye başladı. Yüzüne baktığımda kafasına vurduğum kişi meğerse Dorukmuş. Canım Doruk ya boş boşuna sopa da yedi benden.
Eve geldiğimizde neden böyle bir salaklık yaptığını sorduğumda Doruk'a"Araba kiralamak la uğraşmak istemedim sen alırsın diye düşündüm iyi etmişim dimi"
"Evet evet iyi bok yemişsin" dedim hep birlikte kahkahayla güldük.
"Ayıp ediyorsun ama, cık cık cık"
"Ay çok özür dilerim ya, ama Gözde'den de dayak yemedim demezsin artık." Diye konuşurken Ece geldi. Tanışma faslı falan sonra da otele kalmaya gittiler.
Ertesi gün ben kahvaltıyı hazırlarken Ece sofrayı kuruyordu. Camdan dışarı bakarken gülmeye başladım. Ece ne oldu diye bağırdı.
"Gönlümün Sultanı ne mi oldu hahahaha seninki geliyor" dedim nasıl bir çığlık attı size anlatamam. O kriz geçirirken kapı çaldı. Hiçbir şey olmamış gibi kapıyı açmaya gitti.
"Aaa hoşgeldin Semih" dedi güler yüzle. Semih de güldü. Sonra beni gördü.
"İçeri girsene"
"Yok hiç rahatsızlık vermeyeyim" dedi. Ben de güldüm
"Ne rahatsızlığı canım, gel hem Ece'nin arkadaşını tanımış olurum" dedim o da kabul etti. Birlikte kahvaltı yapmaya başladık.
"Eee Semih neler yapıyorsun? Bizim kızımıza bakabilecek misin?" diyince hep birlikte güldük.
"Mimarlık okudum şimdi de abimin yanına gidicem onun şirketi var orda çalışmaya başlayacağım"
"Sana ne kadar şanslısın. Peki abin nerde?"
"Türkiye'de" dediğinde Eceye döndü bakışlarım. Bana gülümsüyordu. Yanlış anladın der gibi baktı. Ben seni kesmez miyim Eceee yandın sen.
Semih gittikten sonra Eceyi kovalamaya başladım aynı zamanda bağırıyordum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELA GÖZLÜM
RomanceHIRÇIN BİR KIZ VE PATRONU ARASINDA YAŞANAN GİZLİLERLE DOLU BİR AŞK