Lily, ağabeyinin kolunda önden, Leydi Morie arkadan yavaşça merdivenlerden aşağı inerek geriye yalnızca seçkin davetlilerin kaldığı yaklaşık altmış kişilik yemek salonuna indiler. Liamh yürüdükleri yol boyunca genç kıza ters giden birşeyin olup olmadığını sormuş lakin sessizliği dışında bir cevap alamamıştı. Lily, annesinin son sözlerini düşünmekteydi. Nereden bakarsa baksın aslında oldukça mantık dışı olan sözleri yine de derin bir 'acaba?'nın içine atmıştı onu. Şimdi ise içini kaplayan hüzün evlenmiş olduğu gerçeğinin ötesine geçmişti. Geldiklerini gören davetliler ayağa kalktıklarında derin bir nefes aldı.
Upuzun bir masa ve etrafında kadınlı erkekli bolca misafirleri vardı. su yeşili ipek masa örtüleri boydan boya yayılıydı. Ortasından toz pembe dantelli ince bir örtü daha geçirilmişti ve masa sırayla gümüş şamdanlar meyveler ve çiçekler ile süslenmişti. Her şey yıllardır planlanmış ve annesi tarafından hazırlanmıştı. Porselenler İngiliz tüccarlar tarafından getirtilmişti. Kumaşlar ipek yoluna giden tüccarlardan özel olarak istenmişti. Bu yüzden de çiçekler dışında hiçbir arayışa girmemişlerdi. O da Liamh'ın bağlantıları ile saray bahçıvanı tarafından kolaylıkla ayarlanmıştı. Lily'nin üzerindeki elbise ise genç kızın bizzat kendi modellemesiydi. Her hafta terziler ile muhatap olduğundan neredeyse bir elbiseyi dikebilecek bilgiye sahipti. Çoğunluğu yeşilin iki açık tonundaki tüllerden oluşan, gülün taç yapraklarından esinlendiği parçalı eteği hafif olması için dikilmişti. Üzerinde korsesinin kruvaze detayları dışında hiçbir taş yahut dantel barındırmıyordu. Salık bıraktığı saçlarının tepesine ise kalın örgü modelli, zümrüt taşlarla süslü bir taç yerleştirmişti. İskoçya'nın doğasından mı bilinmez genç kız yeşili seviyordu.
Brian, dönüp baktığında gördükleriyle yeni bir vurgun yemişti. Lily'i betimleyebilmek için hiçbir kelime gelmiyordu aklına. "Güzel" kelimesi yetersiz kaldığından yanına koyamıyordu. Dünyada güzelliği ifade etmek için kullanılan tüm kelimeleri art arda getirmiş olsa bile yine de tatmin edici değildi ve bu hali genç adamı korkutmaktan öteye geçirmiyordu. Liamh, gelinini yanındaki yerine bırakırken dostuna başıyla selam verdi. Lily ise vakur bir ifadeyle davetlilere gülümsemekteydi. Brian ne yapması gerektiğini öğrenmek adına Liamh'a bakmaya devam etti. O ise kendisine her zamanki muzur ifadesiyle sırıtmakla yetindi. "Artık sizin probleminiz Lord Ferguson." dedi yalnızca kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla. Kaşları kalkmış mavi bakışları kısılmıştı.
Yemek oldukça sessizdi. Brian bu sessizliğin kadınların çok soru sormayı bırakmış yalnızca önlerindeki yemeğe odaklanmış olmalarına bağlıyordu. Erkekler ise klan meselelerini düğün yemeğine taşımaya oldukça hevesli görünmüştü gözüne. Herkes, Daniel Lachlan ve Sinclair beyinin yokluğundan bir süre bahsetmişti. İkisinin de bu sofrada bulunmaması için özel sebepleri vardı ve ne yazık ki iki adam da artık Brian için sorun teşkil ediyordu. Sl
Sinclair beyini şu an umursamıyor olsa da Daniel, birlikte kılıç kuşandığı ve omuz omuza çarpıştığı bir adamdı. Üstelik düğününe gelmeyerek de karısına karşı beslediği duyguların gerçekliğini tüm Highlands'a çekinmeden bildirmiş oldu. Brian bu gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalacağını anladığı vakit ise bakışlarını yeniden Liamh'a çevirdi ve kaşlarını çattı. Adam resmen kız kardeşini onun tüm İskoçya ile olan ilişkilerini berbat etsin diye vermiş olmalıydı. Huzursuzca yerinde kıpırdanıp masanın en ucunda öfkeyle kendisini süzen adama takıldı gözleri. Onun da derdi muhtemelen aynıydı lakin karşısındaki ne tanıdığı bir lord ne de klan beyiydi. Brian adama kaşlarını çattı ve aynı şekilde karşılık buldu. Bu olayın bir müddet devam etmesi üzerine Lord McAodha nihayet sessizliğini bozmaya karar verdi."Beyler... Leydilerim. Sizi Alastair Wilson ile tanıştırmama izin verin. Bu gün buraya gelerek bizi onurlandırdı."
Brian adamın adını duyduğunda başını iki yana sallayarak sırıttı. "Demek elma sensin." deyiverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Historical FictionLily McAodha, Edinburgh sosyetesi dilinde dolanan ve namı civar ülkelere kadar gitmiş "kusursuz" bir genç kızdı. Aldığı eğitim, sesi, konuşması, naif ve iyi yürekliliği ile yeryüzünün kirlenmesine izin vermemiş olan bir melekti ve dilese tüm dünyanı...