**Müziği dinleyin (alt yazılı) nasıl da cuk oturdu :)
10 Gün Sonra
Lily, Rosalind'den aldığı yedi sayfalık mektubun her satırını onu daha çok şaşırtmasına izin vererek okumuş ve tüm olan bitenin William ile ilgili olduğunu öğrendiği kısma geldiğinde kuruduğunu sandığı göz yaşları yeniden sel olup akmaya başlamıştı. Kendisine merak içinde bakan Arcana'ya mektubu uzatarak diğerlerinden izin isteyip odadan çıktı. Liamh'ın kaleden ayrılmaması için kesin emri vardı ve peşine tam dört tane asker dikmişti. Genç kız nereye giderse peşinden geliyorlar asla nefes almasına izin vermiyorlardı. Lily aksayan bacağını tutarak duraksadı. Bu halde bir yere gitmesi imkansızdı zaten. Şimdi düşünüyordu da yaptığı hata yalnızca bacağının bundan böyle aksayacak olmasına sebebiyet vermemişti. Brian ile aralarındaki o güzel ilişki yerle bir olmuştu aynı zamanda.
Lily kalede kaldığı müddet boyunca kadınların dolduruşlarını dinlemiş kimi zaman öfkelenip nefret yeminleri etmiş lakin kalbinde bir yerlerde asla inanmamıştı. En sonunda tüm yaşananlara rağmen kocasını asla bırakmayacağını söylediğinde ise ona Morigandan başka destek çıkan olmamıştı. Ah, peki ya Brian onu affedebilecek miydi? Lily hıçkırıklarına engel olamayarak odaya girdiğinde güçlükle yürüyüp camın önüne oturdu. Brian'ı tanıyordu. Böyle bir hatayı görmezden gelmeyecekti ki onun yüzünden sarayda mahkemeye çıkmak zorunda kalmıştı ve bir beyi öldürmüştü. Hepsinden öte ayağı topallayan bir kadına eskisi gibi bakmayacağı gerçeği vardı birde.
Başını pencere korkuluğuna dayayarak avluyu seyre daldı genç kız. Bu pencerede pek çok kez hayallere dalmıştı. Çocuksu mutlulukları, hüzünleri, acıları... Bu çerçevenin ardından üç kardeşini tahta bir kutu içinde yollamıştı. Son zamanlarını her ne kadar buhran içinde yaşamış olsa da evlerinin direğinin yıkılıp gidişini yine aynı çerçeveden izlemişti. Yeşil çimenlere ve solmaya yüz tutmuş çiçeklere bakarken sanırım şimdi de aşkının yitip gidişini izliyordu. Burada oturup Brian Ferguson'a gecelerce küfretmiş kendisini içine düşürdüğü durumdan dolayı elinden ne geliyorsa yapmıştı. Lakin küçük beyni kocasına lanet ederken bile o aslında Lily'i koruyup kolluyordu. Lily yanan gözlerini elinin tersiyle silip kendi kendine başını salladı. "İskoçyanın kusursuz leydisi..." diye mırıldanırken sözcükler ağzından tükürür gibi çıkmıştı. Güzel bir maskenin ardına saklanmış aptal küçük bir kızdı o... Kusursuz olan biri varsa o da Briandı. Bedeninden taşan yüreğiyle gülümsemesiyle her baktığında İskoçyayı ayakları altına seren gözleriyle...
Kalbi bütünüyle ağırlaşıp avludaki hareketliliğe bakarken iki atlının kaleye yaklaşmakta olduğunu gördü Lily. Dizleri üzerinde doğrulup cama yapıştığında ise gelenlerin Brian ve Liamh olduğunu anlaması uzun sürmedi. Elini dudaklarına götürüp içinden gelen gülümsemeyi bastırmaya çalışırken güçlükle aşağı inmeye çalıştı ve sahip olduğu yeni beceriyle yarı sendelenip yarı zıplayarak kapıya doğru gitti. Lakin hangi yüzle kocasının karşısına çıkacağını bilmediğinden yumruk yaptığı elini aşağı indirip geri çekilmek zorunda kaldı.
Brian'ın gözleri deli gibi etrafı tararken yaşanılan her şeyi ve yorgunluğunu unutmuş, Herhangi bir yerde Lily'i görebilme umudu ile dolup taşmıştı yüreği. Özlemini dile getirebilecek hiçbir kelime yoktu. Kale kapısına yaklaştıklarında gözlerini açıklığa dikti. Az sonra Arcana kendisinden beklenmeyecek bir hızda kapıdan çıkmış ve Liamh'ın kollarına atılmıştı. Peşinden iki bebekle Leydi Morie ve Morigan kendilerine doğru ağır adımlarla gelmekteydi. Lakin Lily yoktu. Brian atından inip Moriganı karşılayarak kucağındaki bebeğe zarar verme korkusuyla kadına sarıldı. Soran gözleri birbiriyle buluştuğunda Morigan bebeği Liamh'a uzatıp sargılı elini avcu içine alıp öptü.
"Beni çok korkuttun oğlum."
"Tanrı aşkına Leydi Morigan, dramatize edilecek bir şey yok." Brian kadına gülümserken gözleri kapıdaydı.
"Gerçek drama yukarıda." Arcana gözlerini devirdi. "Size kocamı benden ayırdığınız için mi yoksa bize artık tanıyamadığımız bir Lily bıraktığınız için mi kızayım bilemiyorum."
"Arcana!" Leydi Moire gülümseyerek Brian'a baktı. Genç adam kadının gülüşünü gördüğünde afalladı.
" Hoşgeldiniz Lord Ferguson."
Genç adam başını sallarken bir kez daha kapıya baktı. Soracak oldu lakin cadı kraliçe eski haline dönerek gülümsemesinin altında yatan öfkeyi tam da kendisinden beklenecek bir nezaketle dışa vurmaktan geri durmadı.
"Lilybeth aile meseleleriniz yüzünden başına gelen talissizlik sonucu yardım alamadan aşağı inemeyeceğinden ve bana kalırsa hiç de inmek istemeyeceğinden burada yok!"
"Anne!" Bu kez uyaran Arcana oldu. Liamh karısının açık bir dille sarf ettiği sözcük ile şaşkın gözlerle ikiliyi izlerken Leydi Moire bir anda yumuşayarak karısına neredeyse sevgi dolu bir bakış gönderdi.
Brian ise duydukları karşısında Lily'i görebilmek için izin istemeye gerek duymadan merdivenlere koştu. Tam yukarı çıkacakken Liamh'ın kolundan çekeleyip kendisini başka bir odaya yönlendirmesiyle ne kadar çabalasa da mengene gibi tuttuğu yaralı kolunu kurtarmayı başaramadı. Kolunda hala anlamlandıramadığı bir güçsüzlük vardı .
"Bırak beni Liamh!"
"Yürü Brian! Lily konusunda dost değiliz dediğim kesinlikle doğru lakin şu durumda yaptıkları yüzünden ikimizde onun bir müddet burnunun sürçmesini istiyoruz öyle değil mi?"
"Git başımdan Liamh! Bırak karımı göreyim."
"Bırak seni görmeye o gelsin." Liamh arkadaşını alt kattaki misafir odalarından birine ittirdi. Kesinlikle böyle düşünüyordu ve kendisi olsa asla kadının ayağına gitmeyeceğini biliyordu. Kendi kendine dudaklarını dişleyip bunun tam bir yalan olduğunu düşünürken yine de kardeşinin biraz akıllanması gerektiğini biliyordu. Kocasını karşılamaya gelmeyecek kadar kötü durumda değildi ve Lily'i tanıyorsa iki ayağını kaybetse bile sürünerek de olsa gelebilecek kadar gözü kara olduğunu biliyordu. Söz konusu Lily olduğunda gurur yoksunu gibi davranan dostunun kıçını toplamak ise her zamanki gibi ona düşmüştü. Liamh onu durdurmak için damarına basması gerektiğini iyi bildiğinden kaşlarını çattı.
"Biraz gururlu ol Lord Ferguson!"
Brian, nefesini tuttu. Belli ki fazla ısrarcı davranmıştı ve adını küçük düşürecek bir ısrarla davrandığının farkına vardığında çoktan dostunun tuzağına düşmüştü. Yanağındaki havayı sertçe üflerken Liamh'ı ittirerek odanın kapısını yüzüne çarptı.
"Ne yaptın Liamh?" Arcana her şeyin kontrolü altında olması gerektiğini düşünen kocasına başını olumsuz manada sallayarak baktı.
Liamh ise gülümseyerek karısını koltuğu altına sıkıştırıp odalarına doğru sürüklerken "Bırakalım da Lily hayatında ilk defa kaybettiği kontrolü ile kendi başa çıksın. Başka türlü ders almayacak."
Arcana sırıttı. "Senin gibi yani..."
Liamh hiç düşünmeden başıyla karısını onayladı. "Evet küçük hanım tıpkı benim gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Tarihi KurguLily McAodha, Edinburgh sosyetesi dilinde dolanan ve namı civar ülkelere kadar gitmiş "kusursuz" bir genç kızdı. Aldığı eğitim, sesi, konuşması, naif ve iyi yürekliliği ile yeryüzünün kirlenmesine izin vermemiş olan bir melekti ve dilese tüm dünyanı...