Dört gün sonra
Lily oturma odasında oturmuş çayını yudumlarken sonunda mutlu bir kadın olduğunu düşünüyordu. Her yeni gün basit ama keyifliydi. Gözlerini açtığında sevdiği adamın kolları arasında uyanıyor, Brian ile geçirdiği her vakit ona daha da bağlanmasını sağlıyordu. Lily hayatında belkide ilk defa gerçekten değer gördüğünü hissediyordu ve bu sıra dışı görüntüsünden ötürü değil kendi olduğu içindi. Brian Ferguson'un ettiği tüm iltifatlar yüzüne değil ruhunaydı. Genç kız gülümsedi. Kusursuz olan kendisi değil kocasıydı. Onun kadar temiz yürekli, yardımsever ve fedakar bir adamın daha yer yüzünde var olduğuna inanamaz hale gelmişti.
Lily elindeki bardağı bırakıp sabah birlikte kahvaltı ettikleri William'ı düşündü. İki gün önce kaleye gelmişti. Bir süre de burada kalacağını Brian'ın odasını eksiksiz hazırlatmasından anlayabiliyordu. Lakin onu ne için kendi vilayetinin başına geçirmişken kararından döndüğünü çözebilmiş değildi. Kocası yetersiz olduğunu düşünüyordu. Pekâlâ William henüz on dokuzundaydı lakin sohbetinden oldukça zeki olduğu anlaşılabiliyordu. Yine de Brian kardeşinin Fransa'da eğitim görmesine karar vermişti. Bu da William'ı oldukça mutlu etmiş görünüyordu.
Lily tuhaf bir şekilde Brian'ın kardeşine karşı oldukça mesafeli olduğunu farketmişti. Halbuki tüm tebaasına ve kalede ki tüm hizmetlere karşı oldukça sıcak ve sevecendi. Genç kız onun William'a karşı otoriter bir baba rolünü oynadığını varsayıyordu çünkü tıpkı kendi babasının Liamh'a davrandığı gibi davranıyordu. Gerçi otoritenin Liamh üzerinde ne kadar etkili olduğu tartışılırdı. Ağabeyi babası yüzünden öfke problemleri olan aksi bir adama dönüşmüştü. Lily bu konu hakkında Brian ile konuşmayı kafasının bir köşesine yazarken pencereye dönerek gün ışığına baktı. Parlaklık azalmaya başlamış gölgeler artmıştı. Akşam yemeği için hazırlıkları kontrol etme vakti gelmişti. Morigan ise hala annesinin misafiriydi. Arcana yazdığı mektupta onu mümkün olduğunca çağırmamaları gerektiğini çünkü Leydi Moire'in kendine üzerine titreyerek yeni bir arkadaş bulduğunu yazmıştı. Bu iyi birşeydi. En azından zavallı kadın biraz olsun nefes alabilecekti.
Koridorun sonundan gelen patırtı ile bakışlarını kapıya yöneltti. Birşey yıkılıyor ya da inşaa ediliyor gibi tuhaf bir ses vardı. Lily merakına yenik düşerek odadan dışarı çıktı ve bir gurup askerin koridorun sonuna koca bir kapı eklemeye çalıştıklarını fark etti. Kaşlarını çatarak ilerledi. Brian iki gün önce de odalarının kapısının üzerine devasa bir filama astırmıştı. Herhangi bir durumda bu kısmın güvenli kalmasını istiyordu lakin ikinci bir bariyer biraz fazlaydı. Askerlerin kendisini selamlaması üzerine onları başıyla onaylayıp neler olduğunu anlamak için kocasının kale içindeki çalışma odasına doğru yöneldi. Bugün kabul günüydü ve köylüler problemlerini anlatmak için geleceklerdi. Lily mürebbiyenin de geleceğini hatırladı. Onunla kendi görüşecekti lakin henüz Ferguson topraklarına varamamış olmalıydı. Köşeyi döndüğünde William'ı Brian'ın odasından çıkarken karşıladı. Genç adam asık suratıyla ona hızlı bir baş selamı vererek hızla merdivenlere yöneldi.
Lily onun ardında bıraktığı neredeyse gözle görülen öfke bulutuna bakarak odaya girdi. Karşısındaki adam da ondan farksızdı lakin Lily içeri girdiği an arkasına yaslanıp ona gülümseyerek gergin ortamı dağıtmayı başardı.
"Neler oluyor Brian, William'ı gördüm. Öfkeli görünüyordu. Üstelik odaya dönen koridora ne için kapı takıldığı hususunda bir açıklaman olmalı."
"William'ı kafana takma. İstekleri reddedildiğinde çekilmez oluyor. Kapıya gelecek olursak... Evet bizim için bir kapı lakin olası bir durumda ardında güvende olabileceğin bir önlem sadece." Brian karısına yanına gelmesi için eliyle işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Historical FictionLily McAodha, Edinburgh sosyetesi dilinde dolanan ve namı civar ülkelere kadar gitmiş "kusursuz" bir genç kızdı. Aldığı eğitim, sesi, konuşması, naif ve iyi yürekliliği ile yeryüzünün kirlenmesine izin vermemiş olan bir melekti ve dilese tüm dünyanı...