Lily oturmaktan oldukça sıkılmıştı. Üstelik araba her sallandığında yedikleri ağzından çıkacakmış gibi hissediyordu. Gidecekleri yol Giolla vadisi kadar uzun değildi lakin Fergusonlar kıyı kesimlerinden daha iç tarafa konuşlanmış olduklarından yoldaki engebe rakım yükseldikçe artıyordu. Lily pek çok kez bu topraklardan geçmişti lakin kale yoluna döndüğü olmamıştı. Gece olduğundan etrafın pek göründüğü de söylenemezdi. Yardımcısı Betty ise uyumakta kararlıydı. Kız arabaya bindikleri anda gözlerini kapatmış ve yaklaşık beş saattir hiç açmamıştı. Lily onun ne denli yorulmuş olduğunu tahmin edebiliyordu. Yine de elbiseyi giydirdiği için kendisi kadar suçluydu ve genç kız onu geride bırakamamıştı. Kendi yaptıklarının bedelini yaşı ondan bile küçük olan bu sevimli kıza ödetemezdi ya. Elbisesinin eteklerini ufalamaya çalışırken bir yandan da pencereden karanlığa bakmaya devam etti. Şimdi ona ne olacaktı? Lily odasını kimseyle paylaşmak istemiyordu. Özellikle de Brian Ferguson ile. Tanrı aşkına adam yatakta uyumak için ona yer dahi bırakmayacak kadar iriydi. Su sesini duyduğunda daha dikkatli bakmaya çalıştı. Kalenin bir gölün üzerine kurulu olduğunu duymuştu. Demek ki gelmişlerdi. Arabalar durduğunda ufak bir hareketlilik oldu ve bu da sonunda Betty'i uyandırdı. Kız mahmur bir ifadeyle kendisine baktı ardından ifadesi mahcubiyete dönüşerek toparlanmaya çalıştı.
"Özür dilerim Leydim."
Lily iç çekerek eliyle önemli olmadığını belirten bir işaret yaptı ve camdan bakmaya devam etti. Ara ara yakılı olan meşalelerden bir köprü olduğunu görür gibiydi. bir süre sonra kapısı açıldığında ise Morigan başını içeri uzattı.
"Evinize hoş geldiniz leydim. Beyim sizi çağırıyor. Lakin önce şu tarlatanı çıkartalım."
"Beni burada soymaya başlamayacaksınız umarım." Lily koltukta kayarak kadından uzaklaştı.
Morigan gülmekle yetindi ve yanındaki genç kıza dediğini yapması için işaret etti. Ardından gözden kayboldu. Lily ise kızın daracık alanda ona işkence çektirerek eteğinin altına girip tarlatanın iplerini çözmesine izin vermek zorunda kaldı. Arabadan indiğinde oldukça dağılmış görünüyordu. Betty saçlarını ve tacını düzeltip Ferguson tartanını ona uzattığında ise duduklarını birbirine bastırıp kumaşı eline aldı. Lakin gecenin soğuğuna rağmen üzerine sarmayı reddederek yalnızca koluna doladı. Ayaklarına dolanan eteği güçlükle kaldırıp taş köprünün başına doğru söylenerek ilerledi. Onu bu karanlık vakitte arabadan indirecek kadar önemli ne olduğunu merak etmiyor değildi. En ön sırada kendisi gibi iri claydesinin önünde dikilen Lord Ferguson'a ulaştığında ise iyiden iyiye üşümüş hissediyordu. Temmuzun ortasında bu denli titriyor oluşunun altında yatan sebebin şu an tam karşısında dikilen heybetli savaşçı olduğunu göz ardı etmeye çalışarak ellerini beline koydu.
"Yoksa beni geri göndermeye mi karar verdiniz Lord Ferguson?"
Brian gecenin gölgelerinin dahi güzelliğini saklayamadığı kadını baştan aşağı süzdü. Vakit bi hayli geçmişti Lakin Lily de hiçbir uyku belirtisi gözlemleyememişti. Bunca zamandır arabanın içinde hiç mola istemeden seyahat etmiş olmak onu yormuş olmalıydı. Herhangi bir yorgunluk işareti de alamamıştı. Yalnızca kızgın görünüyordu. Belki biraz da üşümüş...
"Ne yazıkki buradan sonra dönüşü olmayacak Leydim."
"Öyleyse niçin keyfimi kaçırıp beni bu saatte köprü başında durduğunuzu açıklayacak mısınız. Üstelik elbisemi mahvetmeniz de cabası..."
Brian kadının koluna sarmış olduğu tartanı fark edince uzanıp kumaşı aldı ve daha fazla üşümemesi için etrafına doladı.
"Dünyanın en güzel elbisesi içindesiniz Leydim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Historical FictionLily McAodha, Edinburgh sosyetesi dilinde dolanan ve namı civar ülkelere kadar gitmiş "kusursuz" bir genç kızdı. Aldığı eğitim, sesi, konuşması, naif ve iyi yürekliliği ile yeryüzünün kirlenmesine izin vermemiş olan bir melekti ve dilese tüm dünyanı...