Brian güçlükle gözlerini açtı. Henüz oldukça erken olduğunu düşünüyordu ve bitkindi. Başını yana çevirip yanında dağılmış vaziyette uyuyan güzel kadına bir müddet baktı. Bitmeyen enerjisi genç adamı tüketmişti. Sessizce yataktan kalkıp pantolonu üzerine geçirdikten sonra perdeyi kapatmak için yavaşça cama doğru ilerledi. Bugün biraz daha tembellik edebileceğini varsayıyordu. Beynen yorgundu. Üstelik Liamh'dan henüz bir haber gelmemişti. Brian onun inatçı bir köstebek olduğunu biliyordu ve son mektubunda aradıklarını bulmalarına az kaldığının haberini vermişti. Genç adam kaşlarını çattı. Gözünü açar açmaz yine klan meselelerini düşünüyor olmak onu öfkelendirmeye başlıyordu.
İşte yine uykusu kaçmıştı. Derin bir nefes alarak yatağa geri dönüp Lilyi kolları arasına almak için harekete geçti. Karısının sıcaklığı ve güzel kokusu onu mayıştırabilirdi. Lily'nin üzerindeki örtüyü yavaşça çekip güzel vücuduna baktı. Tam giydiği pantolonu üzerinden atmaya niyetlenmişti ki kadının kalçaları altındaki çarşafın kırmızıya döndüğünü gördüğünde büyük bir panikle onu sarstı."Lily kalk!"
Genç kız çığlık atarak doğruldu. Brian'ın korku dolu gözleriyle karşılaştığında ise hepten panik oldu.
"Brian ne oldu?"
"S-sen iyi misin? Bekle, bir doktor çağıracağım!"
Genç kız yataktan kalkıp yerdeki geceliği üzerine hızlıca geçirdikten sonra Brian'ın donmuş bedeninin yanına gidip ona sarıldı.
"Kabus mu gördün sevgilim? Ben iyiyim bişeyim yok..."
"Öyleyse çarşaf taki kan da neyin nesi? Bilmeden sana zarar mı verdim?
Lily kaşlarını çatıp adamı bıraktı ve dönüp örtüyü açtı. Karşısındaki manzara hiç hoş değildi. Ay başı görmüştü. Tanrım nasılda günü aklından çıkmıştı. Üstelik karnı da ağrımıştı lakin bu ay kanama beklemediği de bir gerçekti.
"Özür dilerim Brian... Benim hatam. Ay başı görüyorum."
Genç adam ne demek istediğini bir süre düşündükten sonra derin bir oh çekerek çarşafı çıkartmaya çalışan kadını arkasından yakalayıp kucağına aldı. Lily in suratı öylesine asıktı ki genç adam onun her an ağlayacağını düşünerek kendisinden uzaklaşmaya çalışan kadını bıraktı.
"Bana bu halde dokunamazsın Brian."
"Ne zaman bitecek bu şey?"
"Bir hafta kadar devam ediyor." Lily dolan gözlerini gizlemek için çarşafı söküp yere koydu. Bir an önce odasına gidip tedbirini alması gerekiyordu. Tanrım bez dahi hazırlamamamıştı ki.
"Bir haftaya kanamadan ölürsün Lily!"
Genç kız istemeden de olsa güldü. Kocasının bu durumdan bir haber olması tuhaftı. "Bu konu hakkında seninle konuşmayacağım çok ayıp. Kadınlar kanamadan ölmez Brian! Lakin bu demek oluyor ki bu ay hamile değilim."
Brian uzatmamaya karar verdi. Şu an bir bebek sahibi olmak istemediğini düşündüğünde ise bu konuyu konuşmanın Lilyi kıracağını bildiğinden susmayı tercih etti. Zaten dışarıda ki işleri aklının kalede kalmasına neden oluyordu birde hamile bir kadını uzun süre geride bırakacak kadar tasasız bir adam değildi ne yazık ki...
"Önümüzde çok uzun aylar var Lily."
Lily gülümsemeye çalıştı lakin kaşlarını çatarak elindeki çarşafla aşağıdaki odasına indi. Brian'ın bu konudaki rahatlığı onu gücendirmeye başlamıştı. Bebek konusunu her açtığında bir şekilde lafı çevirmeyi başarıyordu.
Brian çalışma odasına girip masasına oturarak düşünmeye başladı. Önünde halihazırda onu sıkan sorunların bir an önce hallolması gerekiyordu. Çocuk sahibi olmayı elbet istiyordu fakat bunu yapmaya dahi yeltenmemişti ve Lily in tecrübesizliği sayesinde bu ay kendine biraz zaman tanımayı başarabilmişti. Eliyle yüzünü ovalayıp önündeki kağıtlara gömüldü genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Historical FictionLily McAodha, Edinburgh sosyetesi dilinde dolanan ve namı civar ülkelere kadar gitmiş "kusursuz" bir genç kızdı. Aldığı eğitim, sesi, konuşması, naif ve iyi yürekliliği ile yeryüzünün kirlenmesine izin vermemiş olan bir melekti ve dilese tüm dünyanı...