Brian Ferguson içine girdiği buz gibi gölde kendine gelme ümidiyle suyun dibine son kez dalıp soğuk suyun etkisiyle bedeni iğnelenene dek öyle kaldı. Sonunda ölüm ile burun buruna gelip ciğerleri artık bir parça hava bulabilmek ümidiyle nefes alması için onu zorladığında hızla yüzeye çıkarak oldukça gürültülü birkaç nefes çekti. Elleriyle siyah saçlarını geriye doğru tarayıp yüzünü ovaladı ve kaleye küçük bir ek bölme yaptırarak kendisi için mahremiyet oluşturduğu mütevazı yaşam alanına doğru baktı. Odanın içerisindeki loş ışık perdenin aralığından göle vuruyordu. Artık orada yalnız olamayacak olmak düşündürücüydü. Brian, kahyası Morigan dışında hiçbir kadının etrafındaki varlığına alışık değildi. Arada sırada gönül eğlendirdiği kadınlar ise kaleye hiçbir vakit yaklaştırılmamıştı yahut Brian onlara ayrı özel evler tutup geçimlerini sağlamamıştı. Yalnızca ihtiyaçlarını giderip bolca mükafatlandırarak kadınları oldukları yerde bırakmıştı. Genç adamın gönül işlerine ne vakti ne de isteği vardı. Bunca zamandır savaştan savaşa koşmuş ülkesi ve toprakları adına didinip durmuştu. Dostları ona atına aşık kılıcı ile evli olduğunu söylerken kesinlikle abartmıyordu. Lakin annesi üç yıl önce ince hastalıktan öldüğünde tüm işler Morigan'a yıkılmış ve yaşlı kadın tek başına idare edemez olmuştu. Üstelik klanının ihtiyar heyeti ondan artık varisler istemekteydi. Genç adam Liamh'ın Giolla vadiisini ele geçirmesinden sonra görevlerinin nihayete erdiği kanısına vardığında ise evlilik niyetini gerçekleşmesi gereken yeni bir görev olarak masaya yatırmıştı. Liamh'ın kendisine gelerek kız kardeşiyle evlenmesini istediğinde ise oldukça mantıklı gelen bu iş birliğini elbet kabul etmişti. Tabii o zamanlar bahsi geçen leydinin farkında değildi. Sonraki günlerde yaşadığı bazı tatsız olaylar ise evlilik olayını erteleme kararı aldırtmıştı. Neyse ki Liamh bu kararı oldukça mantıklı bularak red talebini nişan hazırlıkları başlayan kaleye ulaştırmıştı. Bahsi geçen leydi Lily McAodha'ydı. Liamh'ın gözünden sakındığı biricik kız kardeşi "İskoçyanın Meleği" lakabı verilen oldukça güzel bir genç kızdı. Tabii Brian'ın bilgisi yalnızca bunlarla sınırlıydı ve Liamh'ın şöhreti yüzünden biraz abartılıyor olduğunu düşünmüştü. Yine de gözde bir leydiyi kalesinde bir başına bırakamazdı. Özelliklede dostunun kendisinden başka kimseye emanet etmeyeceğini söylediği bir kadındı. Bu da genç adam için oldukça büyük bir sorumluluktu. Şimdi baktığında ne denli doğru bir karar verdiğini ve normal şartlar altında kendisine düşman kesilmesini beklediği dostunun neden kararına saygı duyduğunu anlayabiliyordu.
Lily kusursuzdu. Her hareketiyle takındığı her tavırla öyleydi. Onu ne denli kızdırmaya çalışırsa çalışsın zarafetinden ödün vermiyor. Kaşlarını çatarken ya da ağlarken dahi asil olmayı başarabiliyordu. Gerçi bugün yaptığı davranışın kendisi için yenip yutulur bir yanı yoktu. Ona karşı apaçık öfkeliydi ve öfkesini dile getirilebilecek en ağır şekilde gösterme cesaretinde bulunmuştu. Üstelik bunu yaparken hayatının geri kalanında üzerine yapışacak olan skandaldan ve kötü söylemlerden kurtulamayacağının bilincinde olacak kadar da akıllı görünüyordu. Eğer reddinin kadını ne denli zor duruma soktuğunu bilmeseydi Brian maruz kaldığı hakaret sonucu orada açık bir savaş talebinde bulunurdu. Lakin biraz kralın yazdığı mektuptan biraz da inadından ötürü kestirip atamamıştı. Kendisiyle sonu gelmeyecekmiş gibi görünen bir savaşa girmekte ısrarcı olan kadın ise günün sonunda şu an onun en mahrem, en özel yerinde bekliyordu.
Genç adam bir kez daha suya batıp çıktıktan sonra gölün kenarına serdiği kilti çabucak beline doladı postallarını geçirdi ve elinden suya düşen gömleği omzuna attı. Artık odaya gidip evliliği ile yüzleşme vakti gelmişti lakin kadının mükemmelliğini kullanarak onu ele geçirmesine izin vermeye niyeti yoktu. Bıkkın bir iç çekişin ardından odasının göle açılan kapısına doğru yürüdü ve kapıyı açıp gül kokulu odaya girdi. Her zamankinden daha derli toplu ve temiz olan odada gözüne çarpan ilk şey güllerdi. Genç adam başını sallayarak güldü. Bir kadın varlığıyla anında bulunduğu yere izini bırakabiliyordu ve bu tehlikeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Historical FictionLily McAodha, Edinburgh sosyetesi dilinde dolanan ve namı civar ülkelere kadar gitmiş "kusursuz" bir genç kızdı. Aldığı eğitim, sesi, konuşması, naif ve iyi yürekliliği ile yeryüzünün kirlenmesine izin vermemiş olan bir melekti ve dilese tüm dünyanı...