Yenilgi

31.5K 1.9K 129
                                    

Sabah sekizde her zamanki gibi dövüş eğitimi alacağımız alanda toplanmıştık. Dünkü o talihsiz olayın ardından Kuzey'i ilk defa burada görüyordum. Dün konuşmak için her yerde onu aramama rağmen hiç bir yerde bulamamıştım.

Bu sabah da sadece işine odaklanıyor ve beni görmezden gelmeye devam ediyordu. Dövüş için sürüyü eşleştirmeyi bitirdiğinde, partneri olmayan sadece ben kalmıştım. Benimle muhatap olmasa da cevap vermesini umarak, "Ben kiminle dövüşeceğim?" diye sordum.

Diğerlerinin işini bitirdiği için çatık kaşları ve sert bakışlarıyla yanıma geldi. "Benimle dövüşeceksin."

Kuzey'in verdiği cevapla şaşkınlıktan ağzım bir karış açık kaldı. Bana olan öfkesini hala içinden atamamış, tüm sinirini benden çıkartacakmış gibi sert bir ifadeyle bakıyordu. Korkup kaçağımı düşünüyorsa yanıldığını biraz sonra anlayacaktı.

"Tamam, başlayalım o zaman."

Verdiğim bu cevapla düello teklifini kabul ettiğimi ona bildirdim.

Herkes dün olduğu gibi bugün de rakibiyle dövüşmeye bırakarak bizi izlemeye başladı.

Cenk tedirgin bir yüz ifadesiyle yanıma geldi. "Lupam, ben seninle dövüşürüm,"

Tek kaşımı kaldırarak Cenk'in mavi gözlerinin içine baktım çünkü benim kitabımda korkup kaçmakla ilgili bir bölüm bulunmuyordu. "Sağol Cenk ama ben komutanla dövüşeceğim."

Böylece Cenk'in konuyu fazla uzatmadan kapatmasını sağladım.

Meydan okuyan bir ifadeyle Kuzey’e baktım. "Hadi başlayalım."

İkimizde aramızda bir metre mesafe kalacak şekilde karşı karşıya geçtik.

Bugün işim gerçekten zordu. Adam dövüş eğitmeniydi ve tüm boş zamanlarını da dövüşerek geçiriyordu.

Gardımı alıp dün Batı'nın bana uyguladığı taktiğin aynısını, ona uygulamaya başladım. Arka arkaya yumruklarımı, tekmelerimi hedef gözetmeksizin neresine denk gelirse orasına savurdum.

Kuzey tüm yumruklarımı güçlü ve kaslı kollarıyla rahatlıkla savuşturuyor ama bana vurmak için herhangi bir teşebbüste de bulunmuyordu. Bir süre sonra o da bu durumun çok uzadığını fark etmiş olacak ki, suratıma sert bir yumruk geçirdi. Kulağıma gelen kemik sesiyle, burnumun kırıldığından emin oldum. İyi ki iyileştirme yeteneğim vardı. Bu sayede burnumu eski haline getirebilecektim. Ben bunları düşünürken karnıma aldığım darbeyle iki büklüm oldum. Bu sert vuruş canımı çok acıtmıştı ama asla pes etmeyecektim.

Kuzey acı çektiğimi görmeye dayanamadığı için arkasını döndüğünde bu fırsatı değerlendirmek istedim. Hızlı bir sıçramayla sırtına atlayıp bacaklarımı karnında birleştirdim. Kollarımı da boynuna dolayarak, boğazına nefesini kesmek için basınç uygulamaya başladım.

Kuzey iki eliyle güç uygulayarak kollarımı boynundan söküp attı. Sert bir hareketle de beni sırtından fırlatarak, gürültülü bir şekilde yere çarpmama neden oldu. Bu sert düşüşle en az bir kaburgamın çatladığına emindim, çünkü nefes alıp verirken çok canım yanıyordu.

Yere bu sert düşüşüm Kuzey'e yeterli gelmemiş olacak ki, bütün ağırlığıyla üzerime atlayarak bir kaburgamın daha kırılmasına sebep oldu.

Şu anda ata biner gibi üzerimde oturuyor, iki eliyle de bastırarak, kollarımı yerde sabit tutuyordu.

Atkuyruğu yaptığım saçlarım açılarak zemine yayılmıştı. Beni öyle bir kıskaca almıştı ki hem canımın acısından hem de onun ağırlığından kıpırdayamıyordum bile. Hayatımda ilk defa bir erkeğe yeniliyordum ve bu durum canımı çok sıkmıştı.

Kuzey gözlerimin içine bakarak, "Pes mi?" diye sordu.

Yenilgiyi kabul etmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Gözlerim yaşlarla doldu ve onun duyabileceği şekilde, "Sen kazandın, artık üstümden kalkabilirsin," dedim.

Üzerimden kalkarak ellerimi serbest bıraktı. Yere eğilip beni kucağına alıp eve doğru ilerlemeye başladı.

Odama girdiğinde beni kırılacak bir eşya gibi hafifçe yatağın üstüne bıraktı.

Kuzey'in dövüş alanındaki şiddeti sona ermiş, şimdi şefkatli bir ruh haline bürünmüştü. Bu haliyle iki bilinmeyenli bir denklem gibiydi. Onu anlamakta zorlanıyordum.

Yatakta yanıma oturup saçlarımı okşamaya başladı. Yattığım yerden yüzüne baktığımda gözlerinden pişmanlık okunuyordu.

Şefkatli bir ifadeyle "Canın acıyor mu?" diye sordu.

Sert bir tonda "Niye soruyorsun, senin için çok mu önemli?" diyerek ona ters bir cevap verdim.

"Sen benim için çok değerlisin Umay," derken yüzündeki ifadeden de bu cümlesini doğruluyordu. Ama benim canımı çok yakmıştı, o yüzden onu hemen affetmeyi düşünmüyordum.

"Benimle dövüşürken hiç değerli olduğumu hissettirmedin ama... Darbelerinle kaburga kemiklerimi ve burnumu kırdın."

Yüzünde düşünceli bir ifade belirdi. "Sen de biliyorsun, sürüde güçlü olmayanın sözü dinlenmez. Bugün sana yenilseydim, hiç bir kurt benden korkmaz ve emirlerimi ciddiye almazdı. Sana sert davrandığım için özür dilerim, ama buna mecburdum. Hadi kendini bir an önce iyileştir, seni acı çekerken görmeye dayanamıyorum. "

Onu hala affetmediğim için inatlaşarak "Sen odamdan çıktıktan sonra yapacağım," dedim.

Bu sözlerim Kuzey’i sinirlendirdi ve boğazından hırlamaya benzeyen bir ses çıktı. "Niye ben buradayken yapamıyor musun? Dün Batı'ya yapıyordun ama."

Hiçbir suçum olduğunu düşünmediğim halde kendimi savunma ihtiyacı hissettim. "Ben sadece dün onu iyileştirmek için odasına gitmiştim. Batı çıplak bir şekilde uyuyordu. Ona kötü davrandığım için vicdanım hiç rahat değildi, sadece yaralarını iyileştirerek özür dilemek istedim. Önce yüzünü iyileştirdim, sonra vücudunu incelerken cinsel organına da zarar verdiğimi gördüm. İyileştirme amaçlı dokunurken Batı uyandı, ben de şaşkınlıktan elimi çekmeyi unuttum ve aynı anda sen de kapıyı açtın."

Kuzey hoşnutsuz bir ifadeyle kaşlarını çattı. "Evet Batı uyanmıştı, ben de gördüm."

"Ne düşünürsen düşün, ben yanlış bir şey yapmadım, " diyerek kendimi savunmaya devam ettim.

"Sen yanlış bir şey yapmamış olabilirsin ama ben sizi öyle yakın bir pozisyonda görünce kendimi kötü hissettim," derken elini sinirli bir şekilde saçlarının arasından geçirdi. Bu hareketiyle saçlarının birkaç perçemi önüne düştü, Kuzey bu dağınık saçlarıyla çok yakışıklı görünüyordu.

Derin bir şekilde iç geçirdim. Kuzey’in yaptığı itiraf ve şu anki yakışıklı görüntüsü ona karşı yelkenleri suya indirmeme neden oldu. Sakin bir şekilde "Dün seni konuşmak için aradığımda bulamadım. Tek başına nereye gittin?" diye sordum.

"Geçenlerde morali bozuk güzel bir kadını bulduğum yere gittim. Oraya gittiğinde kendini kötü hissediyordu ama oradan dışarı çıktığı zaman daha iyi görünüyordu."

Kuzey morali bozuk olduğu için lunapara gitmişti. Bunu duymak ona karşı olan öfkemin tamamen geçmesine neden oldu. Duyduğum memnuniyetle canımın acısını unutarak otuz iki dişimi göstererek sırıttım. "O kadını iyi tanıyorum. Onun kendini iyi hissetmesine yanındaki yakışıklı kurtadam sebep olmuş, gittiği yerin etkisi abartılacak kadar büyük değilmiş."

Söylediğim sözler Kuzey’in hoşuna gitti, bakışları yumuşadı ve dudaklarına hoşnut bir tebessüm yerleşti.

"Umay, ben seninle ne yapacağım?"

Üzerime eğildi, dudaklarıma şevkat ve sevgi dolu kısa bir öpücük bıraktı.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin