Plan

30.6K 1.8K 136
                                    

Odamın kapısının kapandığını duyar duymaz saklandığım banyodan dışarı çıktım.

Biraz önce aramızda geçenler yüzünden Kuzey'le yakın zamanda tekrar yüz yüze gelmek istemiyordum ama sürümün güvenliği benim en büyük önceliğimdi. Sorunsuz bir şekilde babamdan aldığım sürüyü, aynı şekilde geri teslim etmek istiyordum. O yüzden daha fazla oyalanmayarak altıma siyah bir tayt, üzerime de mavi bir tişört geçirdim. Kolyenin de ipi uzundu, tişörtün içine doğru sallandırdım.

Aşağıya indiğimde hepsi farklı bir koltukta oturmuş, benim gelmemi bekliyordu.

Odanın ortasına gelince "Herkese günaydın," dedim. Kuzey selamıma gülümseyerek karşılık verdi. Doğu ve Batı ise kurt formundaymış gibi burunlarıyla sık sık nefes alarak, havayı koklamaya başladı. Bu yeterli gelmemiş olacak ki, yavaş hareketlerle koltuktan dizlerinin üzerine, yere indiler. İkisi aynı anda dizlerinin üzerinde emekleyerek ve gözlerini bana dikerek yanıma yaklaştılar.

Tedirgin bir şekilde onlara baktım ve Doğu ile Batı'nın niye böyle davrandıklarını anlamaya çalıştım.

İkisi iki tarafımdan yanıma yaklaştı ve Batı burnunu bacaklarımın üst kısmına yaklaştırdı, bir yandan da aldığı sık nefeslere devam ediyordu. Doğu ise aynı hareketi diğer tarafımdan yapıyordu.

Niye bu şekilde davrandıklarının açıklamasını Batı yaptı. "Sen çiftleşmek için feromon salgılamışsın."

Kahretsin aşağıya inmeden önce duş almam gerekirdi. Böyle sağlıklı, iyi koku alan kurtadamlarla aynı evde yaşadığımı bir an için unutmuştum. Bunlar hep Kuzey yüzünden başıma geliyordu. Aklımı başımdan alarak mantıklı düşünmeme engel oluyordu.

Doğu ise "Aynı Kuzey gibi kokuyorsun," dedi ve onaylamayan yeşil gözleriyle bana baktı. Açık renk tenli olduğum için yanaklarımdaki renk değişimleri çok belli oluyordu. Daha önce başıma böyle bir durum gelmediği için çok utanmıştım.

Onlara ne diyeceğimi bilmiyordum. Biraz zaman kazanmak için ikisine bakarak "Bakın çocuklar, bu durumu açıklayabilirim," dedim.

Kuzey'in sinirli ses tonu beni düştüğüm bu zor durumdan kurtardı.

"Herkes Umay'ı utandırmayı bıraksın ve yerine geçsin. Umay'ın size söylemek istediği çok önemli şeyler var. İki gün sonra hepimiz ölebiliriz. Bence bu durum Umay'ın salgıladığı masum feromonlardan daha önemli."

Doğu ve Batı, Kuzey'in konuşmasını duyunca ona hırlayıp öfkeden koyulaşan yeşil ve mavi gözleriyle baktılar ama yine de itiraz etmeden daha önce oturdukları yerlere geçtiler.

Ben de böyle zor bir durumdan kurtulduğum için rahatladım ve herkesten uzağa tekli bir koltuğa oturdum.

"Umay hemen konuşmaya başla da, şu çok önemli olan konuyu biz de öğrenelim. Zaten bu evde her şeyi, en son Doğu ile ikimiz duyuyoruz."

Konuşması bittiğinde Batı bana, mavi gözleriyle öfkeli bir bakış atmayı ihmal etmedi.

Her şey için suçlanmak hiç hoşuma gitmedi ama şu an için yapabileceğim bir şey yoktu. Sakinleşmek için derin bir nefes alıp vererek konuşmaya başladım. "Dolunay gecesi bütün sürü üyelerinin, buna siz de dahilsiniz, avcılar tarafından öldürüldüğü bir kabus gördüm."

Doğu alaycı bir ifadeyle, sözlerime inanmadığını hissettirerek, "Sana ne oluyordu peki? Seni öldürmüyorlar mıydı?" diye sordu.

Doğu'nun yeşil gözlerine bakarak sorusunu cevapladım." Gördüğüm kabusta sadece ben hayatta kalıyordum. Hepinizi öldürdükten sonra beni de yakalayıp yanlarında götürüyorlardı."

"Umay bu rüyayı ay taşını boynuna taktığı ilk gece gördü."

Bu sözleriyle Kuzey herkesin dikkatini kolye konusuna çekti.

Doğu'ya bakarak "Umay taş sayesinde geleceği görmüşse, ay taşı hakkında söylediklerin gerçek olabilir," dedi.

Batı bu fikre katılmadığını belli ederek "Ya da Doğu'nun söylediklerinden etkilenip, böyle bir kabus görmüş olabilir," dedi.

Kuzey ona hırladı. "İstersen gördüğü rüyayı siktir edip, hepimiz dolunay gecesi ormana gidelim. Böylece gerçekten kehanet yeteneğinin olup olmadığını hayatımızla test edip öğrenebiliriz."

Kuzey, Batı'nın gözlerine, böyle konuşmaya devam ederse onu öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Doğu gerilen ortamı yatıştırmak için araya girdi. Sanki bana olan kızgınlığını biraz üzerinden atmış gibi görünüyordu. "Böyle birbirimize bağırarak bir sonuç elde edemeyiz. Dolunay gecesinin Umay'ın gördüğü kabustaki gibi sonuçlanmaması için iyi bir plan yapmalıyız."

"Ben de sizi buraya o yüzden çağırdım zaten. Umay'ın kıçını koklamanız için değil."

Kuzey'in sinirinin, Doğu'nun yumuşak çıkışına rağmen yatışmadığı halinden belli oluyordu.

Batı'da, Kuzey'in baskınlığını artık kabul ettiğini göstermek istermiş gibi konuşmaya dahil oldu. Kuzey'e, "Dolunayda bütün sürü içgüdüsel olarak kurt formuna geçecektir. Onların ormanın içine dağılmasını engelleyemeyiz. Bu durumu önlemek için bir planın var mı?" diye sordu.

Kuzey soruya cevap vermeden önce herkesin gözlerinin içine sırayla baktı. "Var. Planı gerçekleştirmek için de sizin yardımınız gerekiyor."

Planın ne olduğunu ben de merak etmiştim. Çünkü sürünün geleceği, Kuzey'in planının iyi olup olmadığına bağlıydı.

Kuzey anlattı, biz de sözünü kesmeden dinledik. Kafamıza yatmayan yerleri birbirimizle paylaşarak beraber çözüm getirmeye çalıştık. Planla ilgili kafamızda soru işareti kalmayınca da toplantıyı bitirdik. Artık anlaşılmayan bir husus kalmamıştı ve herkes görevinin ne olduğunu çok iyi biliyordu.

Hepimiz erken kalkıp güne toplantı yaparak başlamıştık ve henüz kahvaltı yapmaya fırsat bulamamıştık. Bu yüzden onları salonda bırakıp kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim. Onlara hazırlayacağım bol protein içerikli kahvaltı kim bilir aramızdaki buzları da eritmeye yardımcı olurdu.

Kahvaltıyı hazırlarken aklımdaki tek konu dolunay gecesi ve sürümün geleceğiydi.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin