Bugün 1 milyon okunmaya ulaşmışız... Bunu gerçekleştiren tüm okuyucularıma teşekkür etmek amacıyla yeni bir özel bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...
5 sene sonra...
Öğle yemeği hazırdı ama Kuzey ve çocuklar hala ortalıkta görünmüyordu.
Kuzey sabahleyin çocukların ısrarına dayanamayıp hepsini göle, balık tutmaya götürmüştü ve bana öğle yemeğine yetişeceklerinin sözünü vermişti ama şu anda burada olmadıklarına göre verdiği sözü tutamamıştı. Bu durum normal değildi çünkü Kuzey her zaman verdiği sözü mutlaka tutardı. Düşündükçe aklıma kötü kötü şeyler geliyordu. Acaba çocukların başına bir şey mi gelmişti?
Oflayarak artık soğumaya yüz tutmuş yemeklerde bakışlarımı gezdirdim. Eğer başlarına kötü bir şey gelmemişse ve sırf eğlenceye daldıkları için yemeğe geç kaldılarsa Kuzey başta olmak üzere bütün çocuklar geldiklerinde bana bu durumun hesabını verecekti, böylelikle bir daha beni merak içinde bırakmamayı öğrenirlerdi.
Bir beş dakika daha onlara süre veriyordum, bu süre içinde eve gelmezlerse göle gidecek, hepsini bir güzel fırçalayarak geri getirecektim.
Alışkanlıkla elim üç gün önce kopan kolyemin takılı olduğu boynuma gitti. Çocukların telaşı yüzünden bu durumu ne Kuzey'e söylemiş, ne de kendi başımın çaresine bakarak kolyeyi takmak için yeni bir zincir bulabilmiştim. Bu benim hatamdı. Rehavete kapılmıştım. Erken uyarı sistemi gibi çalışan kolyemin bu önemli özelliğini göz ardı etmiştim. Şimdi de burada durup Kuzey ve çocukların başına kötü bir şey gelmemesi için dua ediyordum.
Bu endişeli süreçte annem de yardımıma koşamazdı. Annem ve babam her zamanki gibi dünya turlarına devam ediyorlardı yani ikinci balayları hala aralıklı olarak sürüyordu. Bu sefer babamın arzusu üzerine soluğu Brezilya'da ki yağmur ormanlarında almışlardı. Burası babamın dünyada en çok merak ettiği yerlerin başında geliyordu. Ormanın içine girmeden önce annemle kolyem vasıtasıyla rüyamda görüşmüş, yağmur ormanlarını kurt formunda dolaşacakları için uzun zaman haberleşemeyeceğimizi söyleyerek beni kendime ve çocuklara dikkat etmem gerektiği konusunda uyarmıştı. Haberleşmemizin kesilmesinden beri bir hafta süre geçmişti, en az bir ay daha onlardan haber alabileceğimi düşünmüyordum, umarım gezileri istedikleri gibi geçer, başlarına bir şey gelmeden hayallerini gerçekleştirmiş olarak geri dönerlerdi.
Artık Kuzey ve çocuklara dönmeleri için verdiğim süre sona ermişti, göle gidip neden bu kadar geciktiklerine bir baksam iyi olacaktı. Annelik içgüdüsü mü desem, yoksa altıncı his mi bilmiyorum, içimdeki endişe tohumları gittikçe büyüyordu.
Oyalanmadan kapıyı açtım ve kurt formuna geçerek göle doğru koşmaya başladım. İçime doğan kötü his yüzünden, tüm gücümle koşuyor, bir yandan da algılarımı iyice açarak ters bir şey olup olmadığını kontrol ediyordum.
Ne düşünürsen onu yaşarsın derler ya, göle yaklaştıkça burnuma suyun kokusuyla birlikte kan kokusu da gelmeye başladı. Kulaklarım iyice dikildi, nefes alış verişlerim hızlandı. Eğer yavrularımın ve Kuzey'in başına bir şey geldiyse bu duruma sebep olanları en ağır şekilde cezalandırmak için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
Koşarak ilerlerken yerde yatan bir omeganın cansız bedeni ansızın önüme çıktı.
Kuzey ve çocuklar gölde balık tutarken Kuzey'in çevre güvenliğinde görevlendirdiği omega olmalıydı bu.
Sürümün bir üyesini boynunu kırarak öldüren ve kokusu tanıdık gelmeyen kurtadamı bulduğumda onu kendi ellerimle cezalandıracağıma dair cesedin başında yemin ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)
Fantasia"Hayır baba bu sürüden kimseyle evlenmeyeceğim! Beni dövüşte yenemeyen erkeği, kendime eş diye almam ben!" ( +18 sahneler içerir.)