Nefes

32K 1.7K 62
                                    

Yüzmekten yorulduğumuz da kurt formuna geçerek yola çıktık. Eve gitmeden önce omega Berk'in yerinde olup olmadığına da bir bakacaktık.

Soğuk suda yüzmek ikimize de çok iyi gelmişti, hızlı bir şekilde koşmaya başladık.

Yere devrilmiş kuru ağaç dalları üzerinden birbirimizle yarışırcasına atlıyorduk. Onun siyah tüyleri güneşin altında oniks gibi parlıyor, uzun tüyleri daha iri gözükmesini sağlayarak heybetini arttırıyordu. Onun yanımda koşan tüylü bedeni ormanın tüm kokularını üzerinde taşırken, kendimi yanımda evimi taşıyormuş gibi huzurlu hissediyordum. İçimden taşan mutlulukla beraber ulumaya başladım. Onun gür uluması da bana eşlik ettiğinde ormandaki canlılar korkmuşlar, önümüzden kaçarak inlerine gidip saklanmışlardı.

Eve biraz yaklaştığımızda rüzgar, Berk'in kokusunu burnuma kadar getirdi. Biz de yönümüzü hemen onun nöbet tuttuğu tarafa çevirdik. Yanına gidince tekrar insan formuna geçtik ve Berk'in dönüşümünü tamamlamasını bekledik.

Berk insan formuna geçmeyi tamamladığı zaman onun konuşmasını fırsat vermedim. "Dur ben tahmin edeyim, bütün gün dolaştın ama hiç kamp çadırı bulamadın. Doğru mu?" Kehribar renkli gözlerimi kocaman açarak ona baktım.

Berk tahminimin tutmasına şaşırarak "Bildiniz lupam," dedi.

Artık konuşacak bir şey kalmamıştı. Berk'in yanında fazla oyalanmadan yardımlarından ötürü teşekkür ettik ve eve doğru yolumuza devam ettik.

Evin kapısını açtığımızda burnumuza buram buram fırında rosto ve püre kokusu geldi. Bu işin en kötü tarafı Tolga'nın foyası ortaya çıkınca bu güzel yemeklerden mahrum kalacaktık. Kurtlar gibi aç olduğumu hissettim. Kuzey'de güzel yemek kokusuna benden farklı bir şekilde tepki vermedi. İkimizin de aynı anda açlıktan karnı guruldayınca birbirimize bakıp sırıttık. Artık Tolga hakkındaki gerçeği bildiğimizden şimdi rol yapma zamanıydı. Oyun başlayacaktı ve en iyi oynayan ödülü kazanacaktı. Benim ödülüm onunkinden daha büyüktü. Sürümün geleceği bu oyunu iyi oynayıp oynayamıyacağıma bağlıydı.

Mutfağa uğramadan önce odalarımıza çıkıp duş aldık ve üstümüzü giyinip beraber aşağıya indik.

Mutfağa gülümseyerek "Burnumuza güzel kokular geliyor," diyerek girdim.

Diğerleri karnını doyurduğundan arkasına yaslanarak sohbet etmeye başlamıştı.

Kuzey "Herkese afiyet olsun," dedi ve biz de masadaki yerimizi aldık.

Biz gelince Tolga hemen ayağa kalkıp bizim için servis açmaya başladı.

"Batı ve Doğu'dan işiniz olduğunu, bu yüzden geç geleceğinizi öğrendim. Bu yüzden yemek hazırlama işini biraz geciktirdim. Rosto ve pürenin sıcak sıcak yenilmesi gerekiyor. Isıtılınca güzel olmuyor."

Tolga bize yemek hakkında açıklamalar yaparken bir yandan da tabaklarımızı dolduruyordu.

Tabaklar hazır olunca konuşmadan yemeğimizi yemeye başladık. Tolga bir tiyatro oyuncusu olmasına rağmen hazırladığı yemekler çok lezzetliydi.

Karnımızı tıka basa doyurunca rahatlayarak arkamıza yaslandık. Tolga'ya gülümseyerek "Her şey çok güzel olmuş, eline sağlık Tolga. Biz yokken neler yaptın? Umarım canın çok sıkılmamıştır," diye sordum.

Dalgın ve düşünceli bir ifadeyle bana "Biraz ormanda yürüyüş yaptım. Oradan dönünce de yemek hazırlıklarına giriştim zaten. Siz işinizi halledebildiniz mi?" diye sordu.

"Hallettik hallettik. Sorduğun için teşekkürler. Yemeği sen hazırladın, sofrayı kaldırma işini ve bulaşıkları da biz hallederiz artık. Sen içeri geçip dinlen istersen."

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin