Kıskançlık

35.3K 1.8K 250
                                    

İçinde bulunduğumuz ateşli dakikalardan sıyırıp bizi kendimize getiren şey Doğu’nun sesi olmuştu.

Doğu kapının önünden ayrıldıktan sonra birbirimizle fazla ilgilenmeden duşumuzu almayı bitirdik. Kuzey'in üzerine bir şeyler giymek için odasına gitmesini fırsat bilerek ben de hızlıca üzerimi giymeye başladım. Dolaptan aldığım kırmızı, tek omzu düşük tişört ve kot şortla hazırlığım tamamlanmıştı. Canım saçlarımla uğraşmak istemediği için açık bir şekilde omuzumdan aşağı bıraktım. Kolyem her zamanki gibi tişörtümün içinde saklıydı. Dışardan  bakılınca sadece tişörtün ön kısmı düşük olduğundan siyah ipi görünüyordu.

Mutfağa girdiğimde Kuzey'in benden önce aşağıya indiğini ve masadaki yerini aldığını gördüm. Şu an önündeki makarnayı yemeden sadece konuşulanları dinlemekle meşguldü. Onun dışında herkes bir yandan makarnalarını yiyor, diğer yandan sohbetlerine devam ediyordu. Masaya göz gezdirdiğimde sadece altı kişi için servis açıldığını, benim için ise açmayı unuttuklarını gördüm.

Bu durumu sorun etmeden "Herkese afiyet olsun," diyerek dolaptan bir tabak aldım ve tencerenin başına gittim. Tencerenin kapağını kaldırdığımda, üzüntüyle hiç yemek kalmadığını gördüm. Kuzey elimde boş bir tabakla tencerenin başında dikildiğimi görünce, "Hadi yemeğini alıp gelsene, başlamak için seni bekliyorum," dedi.

Ona bu durumu belli etmek istemiyordum. "Sen yemeğini ye. Ben aç olmadığıma karar verdim," dedim.

Masaya doğru göz attığım da Lamia'nın yüzünde sinsi bir gülümseme yakaladım.

Kuzey hızlı bir şekilde yerinden kalkıp yanıma geldi. Tencerenin kapağını kaldırıp içine baktığı anda, ona yalan söylediğimi anladı. Başını iki yana sallayıp çekmeceyi açtı. İçinden bir çatal aldı ve beni elimden çekiştirerek masaya götürdü ve yanındaki boş sandalyeye oturttu.

"Beraber yiyeceğiz." Çatalına makarnayı dolayarak ağzıma doğru uzattı. Herkes yemek yemeyi bırakmış, Kuzey'i izlemeye başlamıştı.

Önce uzatılan makarna dolu çatala baktım, sonra başımı çevirerek Lamia'nın yeşil gözlerinin içine baktım. Kuzey'in bana ilgi göstermesine sinirlendiği için, gözleri duyduğu öfkeden iyice parlamaya başlamıştı.

Bu durum hoşuma gitmişti, ağzımı aralayarak Kuzey'in uzattığı makarnaya uzandım.

Lamia sinirli bir şekilde "Bu sürüdeki görevleriniz arasında, lupanın yemeğini yedirmek de olduğunu bilmiyordum." Çatalını tabağının kenarına sertçe bıraktı ve kollarını çaprazlayıp arkasına yaslandı.

Siyah saçlı, ela gözlü kurtadam beğeni dolu bakışlarla beni süzmeye başladı. "Ne yalan söyleyeyim, bana da böyle bir görev verilse zevkle yaparım," dedi.

Lamia bana iltifat edilmesinin hoşuna gitmediğini "Sen sus Çetin, her lafa atlama," diyerek belli etti. Demek ki bu sırnaşık kurtadamın adı Çetin'di.

Ağzımdaki makarnanın işini bitirir bitirmez Lamia'ya döndüm. Gayet sakin bir tonla, "Benimle alıp veremediğin ne bilmiyorum ama bu evde misafir olduğunu unutma. Dün gece sürüme yardım ettiğin için sana sesimi çıkarmıyorum ama bu demek değil ki, aşağılamalarını görmezlikten geleceğim. O yüzden ayağını denk al ve sesini çıkarmadan yemeğini bitir," dedim.

Sözlerim ağır gelmiş olacak ki boğazından hırlamaya benzer bir ses çıkardı ve saldırmak için hışımla ayağa kalktı. Onunla birlikte Lamia’ya engel olmak amacıyla masadaki diğer kurtadamlar da ayağa kalktı. Ben ise bu durumu hiç önemsemediğimden gayet rahattım, çatalımı Kuzey'in tabağındaki makarnaya dolayıp yavaşça ağzıma götürdüm.

Batı, Lamia'nın kolundan sertçe tuttu ve "Benim ne kadar iyi dövüştüğümü biliyorsun değil mi?" diye sordu.

Lamia hırlayarak Batı’ya cevap verdi. "Sürüde en iyi dövüşen kurt olduğunu herkes biliyor. Bunun konumuzla ne alakası var?"

Batı ciddi bir ifadeyle Lamia’nın sorusunu cevapladı. "Umay hem beni, hem de Doğu'yu dövüşte yendi. Senin yerinde olsam onun dediğini yaparak, sessiz bir şekilde yemeğimi bitiririm."

"Hayır, oturup yemeğini falan bitirmeyecek. O yeterince yemek yedi. Durduk yere huzursuzluk çıkardığı için onun gitmesini istiyorum."

Kuzey'in ağzından çıkan bu sözler, benim ona söylediklerimden daha çok Lamia'ya dokunmuştu. Yenik bir ifadeyle kolunu Batı'nın elinden kurtardı ve Kuzey'in öfkeyle parlayan gözlerinin içine baktı. "Benim de bir gururum var. İstenmediğim yerde bir dakika durmam."

Lamia gözlerinden ateşler saçarak kimsenin yüzüne bakmadan mutfağı terk etti.

Yemeğin başından itibaren sesini çıkarmadan sadece bizi dinleyen Arda, "Çetin ve ben de onun arabasıyla gelmiştik. Biz de gitsek iyi olacak," dedi. Çetin ve Arda gitmek için masadan kalktılar.

Onlar mutfaktan ayrılmadan hemen önce "Yardımlarınız için teşekkür ederim," dedim.

Teşekküre Arda’nınn tepkisi başıyla kısa bir selam vermek olmuştu, Çetin ise çapkın bir şekilde bana sırıtarak göz kırpmıştı.

Onlar evden ayrılınca Batı mahcup bir şekilde benden özür diledi. "Kusura bakma Umay. Aslında iyi bir kutkadındır, sana niye böyle davrandı anlamıyorum."

Ben her şeyin farkındaydım ama burada dillendirmenin gereği yoktu.

Doğu’nun bakışları da duyduğu pişmanlığın izlerini taşıyordu. "Aslında söylediklerini ciddiye almadığımız için de özür dilememiz gerekiyor. Rüyanda gördüğün her şey doğru çıktı. Pek çok kurt, ay taşı takıyor ama hiç birinin böyle bir yeteneği ortaya çıkmıyor. Taş senin tenine değdiği anda, parıldayarak sana özel bir tepki veriyor."

İkisine de kızgın değildim, o yüzden gülümseyerek onları rahatlatmaya çalıştım. "Boş ver Doğu. Ben yaşananları unuttum bile. Benim için önemli olan kimsenin burnu bile kanamadan avcılardan kurtulmuş olmamız. Yardımlarınıza minnettarım."

Artık kimse yemeğine elini sürmediği için masayı toplamaya başladım. Bulaşıkları da hallettikten sonra, herkese ‘İyi istirahatler,’ dileyip uyumak için odama yöneldim.

Merdivenleri çıkarken Kuzey'in arkamdan koşarak geldiğini duydum. Tam odamın önündeyken bana yetişti.

"Umay kolye hala boynunda değil mi?"

"Evet. Sadece dolunay gecesi dövüşürken başına bir iş gelmesin diye evde bırakmıştım. Yoksa sürekli takıyorum," diye sorusuna cevap verdim.

Kuzey tek eliyle saçlarını kaşıdı. "Şimdi sen kolye boynunda takılı olarak uyuyacaksın."

"Evet, öyle yapacağım," dedim ve odamın kapısını açtım.

Kuzey kapımın önünde, masum bir kurt yavrusu gibi gözlerimin içine baktı.

"Senin geçen seferki gibi kötü bir rüya görmeni istemiyorum. Yatağın tek kişilik ama, istersen rahatlığımdan ödün vererek seninle birlikte uyuyabilirim."

Kuzey'in sözlerini duyduğum anda kollarımı kavuşturdum ve tek kaşımı havaya kaldırarak gözlerinin içine baktım.

Kuzey ona cevap vermediğimi görünce açıklamasına devam etti. "Sadece sana sarılıp yanında yatacağım. Yemin ederim başka bir şey yapmayacağım."

"Hadi Kuzey hadi. Çok yorgunum. Uyanınca görüşürüz."

Kapıyı ne kadar istemesem de yüzüne kapattım.

Üzerimdekileri çıkartıp yatağa uzandığım zaman yüzümdeki gülümsemenin sahibi Kuzey'di. Yastığıma sıkıca sarılmadan önce onun ne kadar yakışıklı olduğunu düşünerek içimi çektim.

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin