Anne

28.3K 1.6K 72
                                    

Üzerime gümüş renkli, tek askılı bir elbise giymiş olarak ormanda yürüyordum. Yürürken elbisemin uzun etekleri, ormanın zeminindeki dal parçalarına takılarak bana engel oluyordu. Yürümekte zorlandığım için ormanın içindeki bir açıklıkta durdum. Kendi etrafımda bir daire çizdiğimde kolyeyi oyuğundan çıkardığım çınar ağacını gördüm. Merakla ağaca tekrar yakından bakmak için o tarafa doğru yürüdüm. Ben ağacın yanına ulaşamadan, aniden arkasından bir kadın çıktı.

Kadın benim yirmi sene sonraki yaşlanmış halim gibi görünüyordu.

Onun da benim gibi uzun beyaz saçları beline kadar uzanıyordu. Kehribar rengi gözlerinin çevresinde yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan hafif kırışıklıklar, ona olgun bir hava vermişti. Üzerine giydiği siyah elbise tüm vücudunu sıkıca sararak yerlere kadar uzanıyordu. Tanrım, çok güzel görünüyordu.

"Merhaba Umay," diyerek yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Seni babanın yanında bırakıp sizden ayrıldığım zaman daha çok küçüktün. Beni şimdi hatırlamaman çok normal."

Vereceği cevaptan korkarak sordum. "Sen kimsin?"

"Ben senin annenim."

Hala annemin yaşadığını kabullenemediğim için onun sözlerine itiraz ettim. "Sen benim annem olamazsın, o ben küçükken öldü."

"Babanla beraber ortak bir karar aldığımız için sana öyle söylemek zorunda kaldık," dedikten sonra iç geçirdi ve konuşmasına devam etti. "Benim çok güçlü bir düşmanım vardı."

Onu suçlar gibi "Dur tahmin edeyim. O kurt adamın babasını öldürmüştün," dedim.

Sert çıkışımı görmezden gelerek açıklamalarına devam etti. "Nerdeyse benden iki kat yaşlı olmasına rağmen beni saplantı haline getirmişti. Bir gece zorla bana sahip olmaya çalışınca onu öldürmek zorunda kaldım. Oğlu da babasını öldürürken beni gördü. Ondan sonra beni yakalayıp öldürmek, onun hayattaki tek amacı haline geldi. Artık bu konuyu sen de biliyorsun."

"Evet, bana oğlu her şeyi anlattı. Onun sonu da babasıyla aynı oldu zaten. Kuzey onu öldürdü."

Söylediklerimi zaten biliyormuş gibi hiç bir tepki göstermeden konuşmasına devam etti. "Bütün bunlarla tek başına savaşmak zorunda kaldığın için çok üzgünüm. Keşke her şey farklı olsaydı ama olmadı."

Sesi ve görüntüsü bütün yaşanılanlar karşısında duyduğu üzüntüyü belli ediyordu. Yine de ona karşı içimde bir merhamet uyanmadığı için teselli etmeye çalışmadım. Kısa bir an durduktan sonra anlatmaya devam etti.

"Sen doğduktan sonra, bir gece uyurken rüyamda, onun bizi ve tüm sürüyü öldürdüğünü gördüm. İlk başta babanla birlikte bu rüyanın gerçek olmadığına inandık, o yüzden önemsemedik. Ta ki sürekli aynı sonla biten diğer rüyaları görene kadar. O zamanlar kehanet yeteneğim olduğunu daha bilmiyorduk. Baban yine de hiç bir şeyi riske atmak istemedi. Senin ölmene izin veremezdik. Bunu önlemek için babanla birlikte ortak bir karar aldık. Eğer gördüğüm gerçekten gelecekten bir kehanetse, rüyaların sonu senin ölümünle bitmeyene kadar sizden uzak duracaktım. Düşmanım da beni öldürmek için peşimden geleceğinden sizi rahat bırakacaktı. Şu an içinde bulunduğumuz bu rüyaya kadar, sen gördüğüm bütün kehanetlerde öldürülüyordun kızım. Artık bir şeyler değişmiş olmalı ki rüyalarımın sonu senin ölümünle bitmiyor. Yine de emin olmak için biraz daha beklemek istiyorum."

Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin