Bu akşam misafirlerimin bana verdiği desteğe teşekkür etmek amacıyla, güzel bir yemek hazırlamayı düşünüyordum.
İlk önce buzluktan çözülmesi için eti dışarı çıkardım. Et çözülürken ben de diğer şeyleri hazırlamaya başladım.
Etin yanına garnütür olarak brokoli, havuç ve kabağı tavada soteleyerek servis edecektim. Soslanmış patates dilimleri de pilavla birlikte sunulacak, böylece yemeğin daha doyurucu bir hale gelmesine yardımcı olacaktı.
Eti de çözüldüğünde az pişmiş bir şekilde, elektrikli ızgarada pişirmeyi düşünüyordum.
Yaklaşık bir buçuk saat sonra bütün hazırlıklar tamamlanmıştı, ben de duş alıp giyinmeye odama çıktım.
Duştaki işim bitince saçlarımı kurutarak açık bıraktım. Bu gece daha güzel görünmek istediğim için aynanın karşısına geçip hafif bir makyaj yaptım.
Dolaptan askılı siyah midi elbisemi çıkarıp giydikten sonra, aynanın karşısına geçip kendimi incelemeye başladım.
Gümüşi bir ışıltıyla belime doğru inen beyaz saçlarım, üzerine parlak bir spot ışık tutulmuş gibi parlıyordu. Kehribar rengi gözlerim, sürdüğüm rimelle daha iri ve göz alıcı görünüyordu. Kalın dudaklarım, şeftali renkli rujumla daha dolgun bir hale gelmişti.
Güzel göründüğüme karar verdim, galiba yemek için hazırdım.
Artık gümüş renkli topuklu ayakkabılarımı giyip aşağıya inmemin zamanı gelmişti.
Kurtların koku alma duyusu yüksek olduğundan misafirlerimi rahatsız etmek istemiyordum, bu nedenle parfüm kullanmayacaktım.
Odadan çıkar çıkmaz, dış kapının açılma sesini duydum. Onları girişte karşılamak istiyordum, aceleyle merdivenlere yöneldim.
Benim giyinmiş süslenmiş bir şekilde merdivenlerden indiğimi gören üçü de, beğeni dolu ifadelerle bana bakmaya başladılar. Onlar da haklıydı, ilk defa beni bir kadın gibi giyinmiş olarak karşılarında görüyorlardı.
Doğu, Batı'nın şaşkınlıktan açık kalan ağzını eliyle kapattı. Kuzey bakışlarını üzerimden hiç ayırmadan vücudumun her santimini beynine nakşeder gibi inceliyordu.
En sonunda işi bitmiş olacak ki merdivenin başına gelip inmeme yardımcı olmak amacıyla elini bana uzattı.
Bakışlarımı onun iyice koyulaşan siyah gözlerinden çekmeden aşağıya indim. Merdivenin başına ulaştığımda, uzattığı eli tutarak karşısındaki yerimi aldım. Benden bir baş boyu daha uzundu, onunla göz göze gelmek için başımı yukarı kaldırdım.
"Umay sen her halinle çok güzelsin ama bu akşam sanki bir başka güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim, Kuzey."
"Ay ışığı gibi gecemizi aydınlatıyorsun, Umay. Büyüleyici görünüyorsun."
Konuşan Doğu olduğu için zar zor gözlerimi Kuzey'den alarak ona döndüm. "Çok naziksin, teşekkür ederim Doğu."
"Lupam, eşsiz görünüyorsun."
Batı’ya kocaman bir gülümseme gönderdim. "Teşekkürler Batı."
Üçünün gözlerine sırayla bakarak konuştum. "Bu akşam sizin için yemek hazırlamıştım. Hep beraber masaya geçelim isterseniz."
Kuzey girmem için kolunu bana uzattı. "Sana eşlik etmeme izin ver lütfen," derken dudaklarına minik bir tebessüm yerleşti.
Hep beraber yemek masasına geçtiğimizde Kuzey oturmam için sandalyemi tutarak bana centilmence yardımcı oldu.
Yemekleri yukarı çıkmadan önce servis tabaklarına yerleştirmiştim, bu nedenle yemekle ilgili müdahale etmem gereken bir şey yoktu, her şey hazırdı.
Yemeğin yanında içilmek üzere de güzel bir şarap seçip masaya yerleştirmiştim. Doğu herkesin kadehlerini doldurdu ve bu gecenin şerefine kadeh kaldırmamızı istedi.
Batı şerefine kadeh kaldırılacak konuyu seçti. "Lupamıza," derken, diğerleri ona eşlik ederek aynı kelimeyi tekrarladı.
"Hepimize," derken ben onlardan biraz farklı düşünüyordum.
Batı az pişmiş kanlı bifteğini kesip ağzına attı."Lupam iyi olmadığın bir konu var mı çok merak ediyorum? Bu önümdeki şimdiye kadar yediğim en iyi biftek." Ağzına büyük bir parça et daha attı.
Batı'nın yemeği beğenmesi çok hoşuma gitti. Ona içten gelen bir tebessüm gönderdim. "Afiyet olsun Batı. Pek fazla çeşit yemek yapmayı bilmiyorum. Kendimi idare edecek kadar bir şeyler biliyorum işte. Yemeği beğendiysen bir ara tekrar yaparım.”
Batı ağzı tıka basa dolu bir şekilde, "Buna sevinirim lupam," dedi.
Yemekte genellikle onların küçükken başlarından geçen komik anlar anlatılıyordu. Anlattıklarından anladığım kadarıyla, üçü de küçükken ele avuca sığmaz yaramaz çocuklarmış. Birbirleriyle sık sık bir araya gelir, yaptıkları yaramazlıklarla ailelerinin başını oldukça ağrıtırlarmış. Genç birer kurtadam olduklarında bile birbirlerinden hiç ayrılmamışlar.
Şarabın etkisiyle iyice gevşeyince, anlattıkları hikayelere kahkahalarla güler hale gelmiştim. Hayatımın hiç bir anında bu geceki kadar gülüp eğlendiğimi hatırlamıyordum. Ben kahkahayla gülerken masada tam karşımda oturan Kuzey'de, hayran gözlerle beni izliyordu. Masada her hareketimizle dizlerimiz birbirine değiyor, teninden gelen sıcaklık vücudumu dolaşarak her hücreme ulaşıyordu.
Ortam bir ara sessizleşince Doğu'dan bana hitaben bir soru geldi. "Sana bir şey sorabilir miyim Umay?"
"İzin almana gerek yok, tabi ki sorabilirsin Doğu."
"Vücudunun istediğin yerini kurda dönüştürmen ve iyileştirme yeteneğin nerden geliyor? Hiç birimiz senin yaptıklarını yapamıyoruz."
Gözlerimi Doğu’nun yakışıklı yüzünden ayırmadan sorusunun cevabını verdim. "Ben on sekiz yaşına gelene kadar bu yeteneklerimin hiçbiri yoktu. On sekiz yaşımı doldurunca yavaş yavaş ortaya çıktılar. Bugüne kadar sadece babam durumu biliyordu, şimdi herkes öğrendi."
Kuzey siyah gözlerini kısarak "Peki bu durumu herkesten saklamak babanın fikri miydi?" diye sordu.
Biraz düşünerek sorusuna cevap verdim. "Sanırım babam herkesin yeteneğimi öğrenince bana zarar vermesinden korkuyordu. Ben de mecburen sürünün alfasının emrine uymak zorunda kaldım. Gerçi bugüne kadar benim müdahale etmemi gerektirecek bir durum da yaşanmadı, eğer böyle bir ihtiyaç olsaydı büyük ihtimalle verdiği emri dinlemez, yine de cezalandırılmayı göze alarak yardım etmeyi seçerdim."
Bu sefer soru sorma sırası Batı’ya geçti. Büyük bir iştahla yediği yemeğine ara vererek düşünceli gözlerle bana baktı. "Peki annen?"
"Anneme ne olmuş?" diye sorarak Batı'ya döndüm.
"Bütün bu özelliklerin bir kurt da olan özellikler değil biliyorsun. Annen de bizim gibi normal bir kurt muydu?"
"Annemi çok küçükken kaybetmişim, onu hatırlamıyorum bile. Babam annemi bana anlatırken onun da normal bir kurt olduğunu söylerdi."
"İki normal özellikleri olan kurttan, senin gibi yetenekleri olan birinin doğması çok şaşırtıcı," dedi Doğu.
Bu durumu ben de zaman zaman düşünmüş, ama bir açıklamasını bulamamıştım.
Kuzey başımın öne eğilerek durgunlaştığımı görünce, "Ben bu durumdan çok memnunum," diyerek konunun uzatılmasına engel oldu.
Başımı yukarı kaldırdım ve gözlerine minnet dolu bir ifadeyle baktım. Her zaman beni iyi hissettirecek sözler söylemeyi başarıyordu.
Kapının şiddetle çalınmaya başlamasıyla, yaşadığımız andan sıyrıldık ve dikkatimizi evin girişine yönelttik.
"Açın kapıyı polis."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürünün Lupası (TAMAMLANDI)
Fantasi"Hayır baba bu sürüden kimseyle evlenmeyeceğim! Beni dövüşte yenemeyen erkeği, kendime eş diye almam ben!" ( +18 sahneler içerir.)