Okul formamı giyinmiş, annemin hazırladığı kahvaltıyı yiyordum. Aç olmasam da hazırlamıştı işte, yemeden çıkamazdım.
"Kapı komşumuz olan aileyi hiç sevmedim." Annemin memnuniyetsiz sesine karşı kaşlarımı çattım. Oysa daha yeni taşınmışlardı, ne gibi bir problem olmuştu ki?
"Neden?"
"Aslında çocukları iyi birisi bence ama... ebeveynleri pek iyi insanlar değil diye düşünüyorum."
"Bir şey mi yaptılar?" Merakla konuşmama karşı yüzünden mutsuz bir ifade geçti.
"Onlardan uzak dur lütfen, adam ve kadın çok kavga ediyor. Senin odan üst katta olduğu için duymamış olabilirsin ama akşamları sesleri daha çok çıkıyor. Çocuğa çok üzüldüm, kim bilir nelere maruz kalmıştır..." İç çektim, ailevi problemler belki de en çok çocukları yıpratıyordu. Çocuğu merak etmiştim, belki tanışabilirdik?
"Geç kalmayayım ben, görüşürüz."
Çantanın tek kolunu sırtıma takıp kapıyı araladım. Çantayı kapının kenarına koyup ayakkabımın bağcıklarını bağlamaya başladım. Bu sırada kapı açıldı, merakla kafamı kaldırdım. Muhtemelen bahsettiği o adamdı bu. Yüzündeki o nefret dolu ifade bile tuhaftı benim için, ailesinin yanında ayrılırken bu kadar nefret dolu bakması hoş değildi. Göz göze geldik, göz altları fazla mor duruyordu. Tuhaf tuhaf bakıp merdivenden indi. Açıkçası annemin dediği kadar var gibiydi. Pek iyi bir insan olmadığını bende düşünüyordum şu anlık. Ön yargıydı belki de ama sanırım haklı bir ön yargıydı.
Eğildiğim yerden doğruldum, çantamı sırtıma takarken karşı kapının açılma sesi tekrar geldi. Annemin anlattıklarından sonra kapıdan çıkacak bir diğer kişiyi merakla bekledim.
Yine de görmeyi beklediğim kişi Jeongin değildi. Afallayarak benim yüzüme baktı, en az onun kadar bende şok olmuştum. Bakışları fazla yorgun duruyordu, annemin bahsettiği aileye sahip olması canımı yakarken yutkundum ne diyeceğimi bilemeden...
"Günaydın?" Bozuntuya vermeden yanına adımladım. O bana cevap vermeyip kafasını salladı sadece, bu da bir şeydi. Merdivenlerden inerken onu takip ettim.
Çok kötü hissediyordum, aklımın ucundan bile geçmezdi. Tanrım lütfen ailesi düşündüğümüz gibi olmasın.
"Buraya taşındığını bilmiyordum. Aynı okula gidiyoruz birlikte gitmeye ne dersin?" Kararsızca yüzüme baktı, belki de beni artık tehdit olarak görmüyordu.
"Tamam." Gülümsedim, bir bir ona yaklaşıyordum. Bebek adımları olsa da iş görürdü.
Okula girene kadar ben bir sürü şey anlattım, o da dinledi. Konuşmadı ama dinledi beni, dinlediğini biliyordum.
"Görüşürüz." Onun sınıfının olduğu kata geldiğimizde söylediğim şeye karşı yine kafa salladı. Ben bunu umursamdan gülümsedim. O da uzunca yüzüme baktı, bir şey ilgisini çekmişti ama bilmiyordum.
Sınıfına ilerlerken bende bir kat daha çıkıp kendi sınıfıma girdim. Artık Jeongin ile komşu olduğumuza göre daha çok onu görecektim, o bunu sever miydi bilmesem de ben sevmiştim bu fikri.
Okul hızlı geçti açıkçası, birkaç teneffüs Jeongin'in yanında gittim. Masasına kafasını koymuş uyuyordu, bende rahatsız etmedim.
Şimdi okuldan eve dönmek için okulun kapısında onu bekliyordum. Çıkarken beni gördüğünde afalladı ama bir şey demeden yanıma geldi. Birlikte eve doğru yürüdük, ben ona okulla ilgili bir şeyler anlatırken arada kafasını bana çevirip bakıyor, kendi kendine kafasını sallıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
your eyes, jeongchan. ✓
Fanfiction"Jeongin... gözlerin çok güzel ama neden bu kadar üzgün bakıyorlar?" [düz yazı, psikolojik] 25092022 16062023