fifteen, thinking about the future.

881 138 29
                                    

Gözlerime vuran ışık rahatsız ederken gözlerimi araladım. Alarm çalmadan kalkmış olmalıydım bu yüzden acelem yoktu. Jeongin kollarımın arasındayken diğer detaylar pekte önemli değildi.

Kafasını göğsüme yaslamış, tek bacağı üzerimdeyken bir nevi bana yapışmıştı. Açıkçası ben halimden çok memnundum.

Tahminimce alarmın çalmasına az kalmıştı. Hafif hafif Jeongin'in saçlarını okşamaya başladım. Kedi gibi mırıldanarak kafasını hareket ettirdi. Yine de uyanmamıştı, gülerek fırsattan istifade ellerim yüzünde de dolaştı. O kadar güzeldi ki bitiyordum.

Artık liseden mezun olmamıza az bir zaman kalırken endişelerim artıyordu. Daha doğrusu mezun olmama az kalmıştı çünkü Jeongin benden küçüktü. Korktuğum şeyler vardı, mesela üniversiteye gittiğimde eğer uzak olursa ayrı eve çıkmam gerekirdi. Jeongin'in her dakika yanında olamamak...

Bir yolunu bulacaktım, onu yalnız bırakmayacağıma söz vermiştim.

Düşüncelerimi bölen alarm sesi oldu. Ben telefona uzanırken Jeongin de kafasını göğsümden kaldırdı.

"Günaydın." Yeni uyandığı için dağılmış saçları -belki de ben oynadığım için bu kadar karışmıştı- çok komik görünüyordu. Üstelik tam uyanamadığı için de tek gözü kapalıydı. Resmen ayakta uyuyordu.

Dağılmış saçlarına uzanıp biraz düzelttim. Saçlarıyla oynamam onu tekrar uyku moduna sokmuştu sanırım. "Günaydın bebeğim." Aniden gözlerini tekrar araladı ve gülümsedi. Basit bir sözcüğümün onun üzerindeki etkisi hoşuma gitmişti.

"Formaların evde değil mi?"

"Evet, ben hazırlanıp geleyim o zaman."

"Çabuk giyin gel, annem kahvaltı hazırlamıştır birlikte yiyelim." Eliyle tamam işareti yaparak kapıyı açtı. Mutfaktan görünen annem gülümseyerek sevgilime baktı.

"Jessica teyze bir tanesin!" Annem saçlarını karıştırdığında jeongin'in gözleri parladı. En ufak sevgiye bile mutlu oluyordu. Ben onu herkesten çok sevecektim.

"Gidiyor musun Jeongin-ah?" Annem önlüğe ellerini silerek kapıya giden Jeongin'in peşinden gitti.

"Geri gelecek anne, forması evdeymiş."

"Oh tamam rahatladım." Annem tekrar tezgaha döndü, bende formamı giydikten sonra kollarımı sıvadım. Biraz yardım ettikten sonra aniden içimde ortaya çıkan abilik görevimle sırıtarak kardeşlerimin odasına daldım. Ne güzel ikisi de mışıl mışıl uyuyordu.

Hannah'ı rahatsız edici bir şekilde dürterek kaldırmaya çalıştığımda küfürler ederek beni ittirmeye çalıştı.

"Defol git Bang Chan!"

"Çok kabasın inanamıyorum." Dünya yıkılsa fark etmeyecek Lucas'ın yanına doğru atladım.

"Abi." Sıçrayarak uyandı. Korkmuştu garibim rahatsız edici bir şekilde ona sarıldım. Uyku sersemi olduğu için mi bilmiyordum ama tek hamlede beni yataktan aşağı düşürdü. Şok içinde yerde uzanır halde buldum kendimi, Hannah uyanmış bir şekilde kahkaha atıyordu.

"Aferin lan Lucas." Yattığım yerden doğrularak kaşlarımı çaktım. Neredeyse Lucas'ın iki katıydım. Nasıl beni yere atmıştı?

Sanırım spor salonu üyeliğimi tekrar aktif etmeliydim. Belki Jeongin'in de hoşuna giderdi.

Hayallerime daldığımda Hannah elini yüzümün önünde salladı.

"Ne mal mal gülüyorsun, çok sert mi düştün yoksa?" Onu umursamadan odadan çıktım çünkü bebeğim gelmişti.

Kolumun altına alarak onu sofraya yönlendirdim. Yan yana oturduk ve benim hoşuma gidiyordu bu durum.

Jeongin doymuş gibi arkasına yaşlanınca tabağına bir parça daha yemek koyup kaş göz yaptım. Mecburen tabakta kalmaması için yedi, tekrar koyacak gibi olduğumda alttan bacağıma dokundu. Yüzüne baktığımda dudaklarını büzüp kafasını iki yana salladı. Daha fazla zorlamamak adına koymadım son zamanlarda kilo açısından daha iyiydi. Kendine gelmişti ve bence benim de katkım vardı.

"Abim bizimle bu kadar ilgilenmiyor kırılıyorum."

"Siz arkadaş mısınız?" Babam pat diye sorduğunda kafamı iki yana salladım.

"Sevgiliyiz." Jeongin hafif gerilmişti ama babam gülümseyince rahat bir nefes aldı. Babam öyle birisi değildi ki çoktan biliyordu erkeklerden hoşlandığımı.

"Sınav zamanı geliyor, sen sanırım Chan'dan bir yaş küçüksün ama ne meslek istiyorsun?" Babamın sorularına yenisi eklenirken Jeongin dudağını ısırdı. Sanırım ne diyeceğini bilememişti.

"Biz biraz daha oturursak geç kalırız, kalkalım." Annem de onaylayarak bize eşlik etti.

Jeongin'in elini sıkı sıkı tutarak okulun yolunu tuttum. Havalar yavaş yavaş ısınıyordu.

"Sen gidince ne yapacağım?" Babam yüzünden kafasına takılmış olmalıydı bu sorun.

"Uzak bir yere gitmeyeceğim ki bebeğim."

"Yine de bir yıl uzak kalacağız."

"Hele bi sınava gireyim, sonuçlar çıksın. Ondan sonra halletmeye çalışacağım."

"Ne yapacaksın?"

"Ben ayrı eve çıkarsam sende benimle gelirsin. Yani kolay olmaz belki ama halledebiliriz. Senin liseni değiştiririz istersen. Hem senin için daha iyi olur belki?" Aklına yatmış olsa gerek kafasını oynattı.

"Bu liseyi sevmiyorum." Okulun kapısı görünürken yanağını bir güzel öptüm.

"Her şeyi toparlayacağım sana söz veriyorum."

×××

Finalin yolu gözüküyor yavaş yavaş bitiriyoruz👹

oy verin üzülüyorum

Jae.

your eyes, jeongchan. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin