five, are you ok?

1K 164 57
                                    

Jeongin'i bulamayınca kendime bakmak için lavaboya gelmiştim. Bomboş olduğunu düşündüğüm tuvalette aynadan kendime baktım. Yine mükemmel uykusuz görünüyordum. Kendimi incelerken boş olduğunu düşündüğüm tuvalet gerçekten boş değildi. Öğürme sesi keldiginde kaşlarımı çattım, birisi kusuyordu. Lavabodan çıkmasını bekledim dalınca, yardıma ihtiyacı olabilirdi.

Ancak beklediğim kişi Jeongin değildi. Beni görünce duraksadı, gözlerini çekip suyu yüzüne çarptı sessizce.

"İyi misin? Revire gidebiliriz."

"İyiyim," duraksadıktan sonra devam etti. "Kimseye söyleme." Neden bunu dediğini anlamayarak yüzüne baktım. İnsanlık haliydi, ayrıca neden gidip herkese bunu söyleyecektim ki?

O lavabodan çıkarken bende onu takip ettim. Sınıfına girdi, bitkince kafasını sıraya koydu. Hemen yanına oturup sınıfa göz gezdirdim, sessiz bir sınıftı.

Kendi kendime düşünürken o yanımda uyuyordu veya sadece kafasını sıraya koymuştu.

Teneffüs neredeyse bitecekti o an aklıma bir şey geldi. Birkaç kişiden duymuştum, birisinin bazen tuvalette kustuğunu söylendiği dedikodular. İçten içe sadece hasta olduğunu düşünsemde normal hâli gibiydi. Sanırım o düşündüğümden daha kötüydü. Yutkunarak zilin çalan sesini dinledim, neden onunla aynı sınıfta değildim ki?

Ben yanından kalktığımda kafasını kaldırdı ve bana baktı, hafifçe gülümseyerek çıkışa yöneldim ve gidene kadar gözleriyle beni takip etti. Bu bana görüşürüz demesinin farklı bir yoluydu bence.

Sonraki teneffüs kendimi yine yanına attım. Bu sefer ne kadar dalgınsa da beni fark etmedi, ondan sonra sınıfta onun adının geçtiği birkaç şey duyar gibi oldum.

"Edebiyatçı niye bir anda Jeongin'e yükseldi anlamadım lan. Çocuk bir şey de yapmıyordu manyak mıdır nedir?"

"Ne oldu?" Fısıltıyla ona yaklaştım, yüzüme bitkin bir bakış attı. Cevap vermeyecekti sanırım.

"Edebiyatçı azarladı."

"Çok kötü görünüyorsun."

"Cidden mi?" Elleri yüzünü buldu, yanlış anlamıştı.

"Yorgun görünüyorsun demek istedim. Revire gidelim."

"İstemiyorum."

"Gel benimle hadi." Kolundan tutarak onu kaldırdım. Revire kadar beni takip etti.

Hemşire ile konusup durumu anlattım, ona izin yazmasını istedim.

"Chan, eve gitmek istemiyorum." İzin istemediğini belli ederken ne yapacağımı düşündüm. Örnek öğrenci olarak aklımdan hiç doğru olmayan bir şey geçti, okulu asmak?

Onun için bir izin kağıdı yazdırdım ama benim bir bahanem yoktu.

"Okulu asalım." Şaşırarak yüzüme baktı, beklemiyordu sanırım.

"Ne?"

"Sen izinlisin zaten asalım gitsin, gel hadi." İlk defa kötü örnek oluyordum sanırım. Onu okulun çıkışına kadar yönlendirdim, boş olan kulübeye Jeongin'in izin kağıdını bıraktım. Bende hızlıca çıktım, yok yazılacaktım ama önemsemedim. Dönem başından beri devamsızlık yapmamıştım.

"Ne yapacağız?"

"Yemek yedin mi?"

"Hayır."

"O zaman yemek yiyelim?"

"İstemiyorum..." Onu umursamadan bileğinden kavradım ve sürükledim bir süre sonra o da bana uyum sağladı. Nereye gideceğimizi bilmiyordum ama en iyi seçenek sanırım basit bir markete gitmekti.

Girdiğimiz markette ona oturmasını işaret ettim. Hangi çeşit noodle yemek istediğini sorduğumda acılı istemişti, ben acı yemezdim bu yüzden kendime tavuklu aldım. Markette bulunan kısımdan Noodleların üzerine sıcak su ekledim. Buharı kaçmasın diye paketi tekrar üzerine kapatıp Jeongin'in yanına oturdum sessizce.

"Yok yazıldın, baban kızmayacak mı?" Sesi kısık çıkarken omuz silktim, muhtemelen sorgulayacaktı ama bir şeyler bulacaktım.

"Halledeceğim." Kafa salladı ve paketi tekrar açıp Noodleları kontrol etti.

"Biraz daha dursun hala pişmemiştir." Elini tutup çektim. Onun elini tutan elime baktı ama geriye çekmedi, bende belki rahatsız olmuştur diye elini bıraktım.

"Chan," dedi sakince kafamı kaldırdım. "Benim ödevim var ama yardım edebilir misin?" çekingen sorusuna hemen kafamı salladım.

"Hangi ders?"

"Matematik."

"Yardımcı olurum bende çok iyi değilim ama birlikte bakarız." Kafa salladı sessizce ben Noodleı açarken o da kendininkin açtı ve yemeye başladı. Pek iştahsız duruyordu birkaç lokma aldıktan sonra sadece yiyor gibi davrandı.

"Yemek istediğin başka bir şey varsa alabiliriz?"

"Yok doydum ben." Memnun olmayarak kafa salladım. Zorlamak istemiyordum...

"Eve gitmek istemiyoruz madem bildiğim sessiz bir park var gidelim mi?"

"Yakındaysa olur."

"Yakında gidelim." Kasaya gidip parayı hızlıca görevliye uzattım. Onun parası havada kalırken kafamla cebine koymasını işaret ettim.

"Kendi yediğimi ödemeliydim..."

"Bir dahaki sefere sen bir şey ısmarlarsın ödeşiriz." Bir beklentim olmasa da onu böyle geçiştirdim.

Sakin sakin parka yürüdük yağmur hafif atıştırsa da güzeldi. Ben salıncağa oturduğumda yanımdaki salıncağa sessizce oturdu. Ona bir bakış attıp kalktım ve arkasına geçtim şaşkınca bana baktı.

"Sıkı tutun!" O panikle tutunurken salıncağı ittirdim. Birkaç saniye şaşkın kalsa da gülerek daha sıkı tutundu, bende onu daha hızlı ittirdim.

"Tamam tamam yeter!" Nefes nefese, gülerek ayaklarını yere sürttü ve salıncağı yavaşlattı. Onun uzun uzun kahkahalarını duyduğum için mutluydum, gülümseyerek onu izledim.

Derin bir iç çekerek hafif hafif kararan gökyüzüne baktı. Ona uzun uzun baktığım için olsa gerek o da dönüp bana bir bakış attı. Rüzgar saçlarını dağıtırken çok iyi görünüyordu.

"Hasta olmayalım, gidelim mi?" Bariz bir şekilde morali bozulurken salıncakta kalktı.

"İstersen bize gidelim?"

"Eve gitmeliyim, geç bile kalmışımdır." Ona kafa salladım, apartmandan girdik ve evinin kapısının önüne geldik.

Elimle sırtını sıvazladım, dudaklarında kırgın bir gülümseme oluştu ve zile bastı. Onun yüzündeki kırgın gülümseme de bu gece benim uyuyamama sebebim oldu.

×××

JEONGIN 😭😭😭

nasilsiniz bn cok kotuyumr cunku sinav haftam geldi🤚🏻

sinavlar bitene kadar bölüm gelmeyebilir
sinavlarim da 2-3 kasim gibi bitecek of

gorusuruz öptüm😔💘

—Jae

your eyes, jeongchan. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin