Sadece iyi okumalar
Uyumaya çalışıyordum ama uyuyamıyordum çabaların faydasız olduğunu anladığımda artık uyumaya çalışmayı bırakmış ve düşünmeye başlamıştım ama aniden duyulan bir el silah sesiyle irkilerek yatakta doğruldum. Her ne kadar onlara güvenmesemde şuan yanımda onlardan biri olmasını isterdim çünkü korkuyordum. Pikeyi kendime daha da sardığım sırada biranda içeri dalan Azer'e döndü bakışlarım "Azer ne oluyor? O silah sesi neydi?" Azer bana doğru yaklaşıp kalkmama yardım etti. "Neva şuan soru sorma lütfen gitmemiz gerekiyor Ege ve Kaan bizi bekliyor hadi kalk daha güvenli bir yere gidiyoruz" dediğinde yataktan kalkmıştım.
Birlikte çıkışa doğru resmen koşar adımlarla ilerliyorduk. Dışarıya açılan kapı sonuna kadar açıktı. Gördüğüm kırmızı sıvıyla duraklamıştım. Kan değildi dimi Azer durakladığımı fark ettiğinde "Merak etme bizden birinin kanı değil" dediğinde herşey tam o anda kafama dank etmişti bu kandı ama kimin kanıydı? Azer sessiz kaldığımı görünce "Ölmek istemiyorsa artık gitmemiz gerekiyor ha tabi yok ben ölmek istiyorum dersen keyfinin kahyası bilir" derken çoktan dışarı çıkmıştı bile sesim titrerken "Ölmek istemiyorum beni de götürün" derken ona doğru yaklaşıyordum. Yere doğru baktığımda yerde kanlar içinde yatan bir adam vardı. Adam gözleri açık ölmüştü.
Azer'in ardından arabaya bindiğimde konuşacak bir şey soracak cesareti kendimde bulamamıştım. O yüzden susmayı tercih ederek penceremden dışarı bakarak geçtiğimiz yolların güzelliğini izledim. Ağaçlar, kuş cıvıltıları, bir su sesi yakınlarda göl gibi bir şey olmalıydı. Doğanın sesi bana huzur veriyordu. O adamı düşünmemek için hayal kuruyordum. Bir ormanda ağaçların altında oturmuş yanımda kahvemle birlikte kitabımı okuyordum. Hayalimde o kadar huzurlu görünüyordum ki hayalimdeki beni kıskanmıştım... Evet ben şuanda hayalimdeki beni kıskanıyordum. Bu düşüncelerden beni Ege'nin sesi bölmüştü "Neva evden çıktığımızdan beri hiç konuşmadı mı yoksa konuştu da ben mi duymadım?" diyerek bana döndüğünde o göz devirerek camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Kaan "Emin ol sende yerde kanlar içini yatan birini görsen sende konuşmaya korkarsın" dediğinde tam konuşacakken Azer araya atladı. "Boş dırdır yapacağına gaza biraz daha basında hemen kalacağımız yere biran önce varalım!!!" dediğinde Kaan hiçbir tepki vermeden gaza daha fazla basarak arabayı kullanmaya devam etti. Araba tamamen sessizleşmişti. Bu sessizliği fırsat bilerek yarım kalan düşüncelerime geri dönebilmiştim.
Bir süre geçtikten sonra araba kulübe gibi bir yerin önünde durmuştuk. Küçük bir yer değildi ama pek de büyük sayılmazdı. Cama tıklandığında irkildim ama Azer'i görünce rahatlamıştım. Hep birlikte eve doğru yürüdüğümüzde buranın bahçesinin güllerle dolu olduğunu fark ettim. Gülleri çok severdim onların kokusu çok güzel gelirdi bana ama bu güllerde bir değişiklik vardı. Bunlar kurumak üzereydi. Sanki biri onlara yıllarca bakmış ama sonra birden bakmayı bırakmış gibiydi, yabani otlar yavaştan güzelim güllerin etrafını sarmaya başlamışlardı bile. Ve tam o anda bir karar almıştım gözümle Azer'i aradım ama görünürde yoktu. Ege ve Kaan'da çoktan içeri girmişlerdi. Benim de girebilmem için kapıyı yarım açık bırakmışlardı. İçeri girdiğimde beni salon gibi bir yer karşılamıştı. Ege ve Kaan koltukta yayılmış oturuyorlardı. Gözüm Azer'i aramıştı tabi burada da onu göremeyince moralim bozulmuştu. O sırada dış kapının kapanma sesiyle oturduğum yerde doğruldum. Azer içeri gelince diğerlerini görmezden gelerek direk bana dönerek "Konuşmamız lazım" dediğinde "İyi denk geldi benimle senle konuşmam gerekiyordu" dedim odada Azer hariç herkes bana boş gözlerle bakıyordu. Ama Azer sanki ne diyeceğimi biliyordu.
Bura iki katlıydı merdivenlerden üst kata çıktığımızda bu katta 2 oda vardı. İki odanın da kapısı açıktı. Bir odanın görünen lavabo' dan tuvalet diğerini de görünen yatak başlığından yatak odası olduğunu anladım. Azer yatak odasına doğru yürümeye başladığında bende pesinden gittim ve ben odaya girdiğimde kapıyı kapatıp kilitledi. Anahtarı da cebine koyarak yatağın köşesine oturup beni izlemeye başladı. "Kapıyı neden kilitledin?" diye sorduğunda sorumu önemsemeden "Seni dinliyorum" demişti. İnatlaşmak istemediğim için derin bir nefes alarak "O bahçedeki gülleri kim dikti?" diye sorduğumda başını öne doğru eğdi bana cevap vermiyordu. Yeniden konuşmaya başladım "Biri sanki onlara uzun bir süre boyunca bakmış ama sonra biranda çekip gitmiş ve bu güzelim gülleri yalnızlığa terketmiş" dediğimde Azer'in gözleri benimkilerle birleşti ve "Evet o çiçekleri diken kişi artık onlara bakmıyor" dediğinde gözlerimi belerterek "Neden" diye sorduğumda "Çünkü bir kaz geçirdi ve kendi benliğini bile unuttu" dedi ve derin bir nefes aldı. "Azer..." dedim sessizce "...bu çiçekleri buraya ben mi diktim?" kafasını yere eğerek olumlu anlamda kafasını yukarı aşağı salladı. O anın şokundan kendim kurtararak Azer'in yanına oturup elini avuçlarımın içine aldım. Azer bu yapmış olduğuma şaşırmış olacak ki bakışları anında bana döndü. "Ben kimim Azer? Bana ne oldu? Bu kaza ne kazası ne olur anlat bana" dediğimde Azer elini avuçlarımın arsından çekti ve "Herşeyin bir zamanı vardır" dedi ve cebindeki anahtarı çıkararak kapıyı açtı çıkmadan önce son bir kez bana dönüp "Bu odada sen ve Ege kalacaksınız" dediğinde cevap vermemi beklemeden çoktan gözden kaybolmuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SES YOKTU
AksiBir insan kendi karanlığında en fazla ne kadar kaybalobilirdi? ... Kokusu. Kesinlikle bu Mert değildi ama keskin bir parfüm kokusu vardı. O yabancı tanımadığım kollarda sarhoştum ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Devami için kitabi okumaya ne de...