11 yıl önce:
Bir oda, yerde cesetler, kanlar ve kapı eşiğinde bulunan küçük bir kız çocuğu evet küçük bir kız çocuğu bu arkasında bir şey saklıyor. Onu vermekten korkuyor, onu ondan almalarından korkuyor. Ama o odaya, cesetlere, kanlara büyük bir cesaretle bakıyordu. Kimdi orda yatanlar biliyordu bu yüzden korkmuyordu. Bir süre sonra çalan siren sesleriyle çocuğun o küçücük kalbini bir korku sardı. Titrek nefesini bir çırpıda dışarı vererek sakinliğini korudu . Küçük kızın az önce gözlerindeki paniği gizlemiş ve sahte bir korku yerleşmişti. Kız korkulu bir şekilde aşağıya doğru koştu polisler onu gördüler ama küçük bir çocuğu eden umursasınlar? Küçük kız harabe bir binaya kadar soluksuz koştu. Harabeye ulaştığında o küçük akciğerleri hızlı nefes almaktan patlama üzereydi. Arkasında olan ellerine bakıyor resim hala çocuğun elinde. Evet çocuğun ondan almasını korktuğu şey bu resim. Bu resimde bir kız çocuğu dört tanede erkek çocuğu pekala bunlar kim? Çocuk geceyi o harabede geçirecekti. Nede olsa kimse 9 yaşında bir kız çocuğunun cinayet işlediğini aklını ucundan bile geçirmezdi. Hele ki bu kadar iyi oyunculuk yaparken...
***
Şimdiki zamandan:
Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey yanı başımda oturan Azer olmuştu. Gözleri ve gözlerim birbiriyle buluştuğunda gözlerinde hiç bir ifade yoktu. Suratıma ruhu bedeninden çıkmış gibi duygusuzca bakıyordu. Yatakta kendimi doğrultup ellerimi saçlarıma götürdüm. Saçıma ördüğüm örgü bozulmuştu yavaşça onu açmaya başladım. Saçım tamamen açtığımda dalgalı saçlarım omuzlarımdan aşağıya doğru süzüldü. Gözü halen benim üzerimdeydi. Artık bu bakışlara alışmıştım. Elimi tarak gibi kullanarak saçımı elimin yardımıyla taramak biraz zor olmuş olsa da sonunda bitirmiştim. Saçımı yeniden örerek arkama attım. O sırada aklıma gördüğüm manzara geldi o cesetler... Kanlar... Azer'in bakışları... O en son hatırladığım iğne... Ve Azer'in bakışları... Azer'in hareketlenmeye başladığını fark ettiğimde kendimi ondan uzaklaştırmak için geri doğru gitmeye başladım ama yatağın kenarında olduğumu fark etmememle birlikte yere kapaklanmam bir olmuştu. Kalçalarımın yere sertçe çarpmasıyla ağzımdan bir inilti kaçmıştı. Azer sırıtarak bana doğru gelmeye başlamıştı ne yani kimse yataktan düşemez miydi? Yanıma diz çökerek "İyi misin huysuz?" dediğinde yüzündeki alaycı gülüşü halen takınıyordu. Bu durum gerçekten sinir bozucuydu.
Ona cevap vermiyordum. Çünkü ona kızgındım. O iğne... Ne demişti bide "Başka çare yoktu" mu? İnsan gibi götüremedin mi ve insafsızın oğlu ne diye soktun o iğneyi bana diye sormak istiyordum. Ama cevaplardan korkuyordum. Ve bu durum artık canımı çok fazla sıkmaya başlamıştı. Sırf cevaplardan korktuğum için cevaplardan kaçıp kendimi uçsuz bucaksız bir karanlığın içine hapis ediyordum. Bu durumdan ne kadar nefret ediyor olsam da bir o kadar da kendimden nefret ediyordum aslen. Düşüncelerin içinden sıyrıldıktan sonra gözüm Azer'e takıldı bana bakıyor ama artık gülmüyordu. Yüzünde daha çok sinir vardı. Bana mı sinirlenmişti acaba? diye düşünmeden de edemedim. Neyse kokusu yakında çıkar diyerek ayağa kalktım kalçamın ağrıması ile refleks olarak ellerim kalçama gitmişti. "O kadar sert mi düştüm yere ya" diye homurdanırken arkadan bir ses ciddiyetle "Evet" dedi. Tam arkama dönecekken belimde hissettiğim el beni durdurdu. Ve beni kendine çekti. Kokusundan tanımıştım Azer idi bu, ki zaten evde bunu Azer dışında birde Mert yapmaya cesaret edebilirdi. Oda şuan odada olmadığına göre...
Sıcak nefesini kulağımın yanında dışarı bırakmasıyla irkilmiştim. "Neden benden kaçıyorsun?" diye fısıldadığında ben dona kalmıştım. Azer beni kendine daha çok çekerek aramızdaki mesafeyi sıfırladı. Artık vücutlarımız tamamen birbirine değiyordu. Kalbimin bu kadar hızlı atması normal miydi? Kedimi uzaklaştırmayı denesem de başarısız olmuştum bu yüzden artık Azer'den ayrılmak için uğraşmıyordum. Bunu fark etmiş olacak ki belime doladığı elleri gevşemişti ama bırakmamıştı. Biranda Azer'in sıcacık dudaklarını ensemde hissetmemle dona kalmıştım ne yapmaya çalışıyordu? Anlamıyordum. Ensemin civarına küçük buseler konduruyordu. Azer buna devam ederken kapının açılmasıyla panikle o tarafa döndüm. O da kapıya bakmaya başlamıştı. İçeri giren Mert'in ta kendisiydi. Gözleri bir benim bir Azer'in üzerinde gidip geldikten sonra "Kusura bakmayın bölmek istemezdim" dediğinde Azer'in ellerinin hala belimde beni sarmalamış halde olduğunu hatırlamıştım. Ellerimle, onun ellerini bedenimden uzaklaştırırken aslında Mert'e değil bana baktığını fark ettim. Bozuntuya vermede ondan ayrıldım ve yanında ayakta dikilmeye başladım. "Neva ile yalnız konuşmak istiyorum" derken yalnız kelimesini üstüne basa basa söylemişti. Azer sakin kalmaya çalışıyordu. Eli, elini yumruk yapmış sıkıyordu. Damarları tamamen ortaya çıkmış durumdaydı. Ama hiçbir tepki vermeden, bir şey demeden odanın çıkışına doğru yürümeye başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SES YOKTU
ActionBir insan kendi karanlığında en fazla ne kadar kaybalobilirdi? ... Kokusu. Kesinlikle bu Mert değildi ama keskin bir parfüm kokusu vardı. O yabancı tanımadığım kollarda sarhoştum ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Devami için kitabi okumaya ne de...