Koray'ın attığı fikir üzerine hepimiz şu an bir cafede oturuyorduk. Hiç kimse konuşmuyordu. Pelin ile Semih'in rahatsız olduğu çok belliydi. Ne kadar reddetmeye kalkıştıysam o kadar Koray üste çıktı ve son halimize de onun sayesinde varmış olmuştuk.
Hayır yani önlerinde olacağız diye dediği şey randevularına zorla girmek miydi? Koray'a nerden bulaştıysam ben de.
Sevdiğim çocuğun buluşmasına sahte sevgilimle gelmiş oldum. Ne karmaşa ama.
Garson gelene kadar hiç kimse birşey demedi. Garson gelip siparişlerimizi sorunca sessizlik bozuldu ve Semih konusmaya başladı.
"Ben bir sade Türk kahvesi alayım."
Köpüklü sever Semih, bir de az şekerli ama ayarlayamıyorlar diye şekerini yanında ister.
"Yanlız köpüklü olsun birde yanında şeker getirebilirseniz çok memnun kalırım." Dedi garsona gülerek. Garson not aldı dediklerini hemen.
"Tabi efendim, siz ne istersiniz?"
"Ben bir latte alayım, lütfen." Dedi Pelin. Garson sonra bana bakmaya başlayınca bende bir espresso istediğimi söyledim. Siparişimi not aldıktan Koray'a doğru döndü, Koray tam ağzını aralamıştı ki Pelin birden konuşmaya başladı.
"O filtre kahve içer, değil mi Koray?" Diye sordu, Koray ifadesiz bir yüzle onaylar şekilde kafasını salladı. Garsonda son siparişi yazıp gitti.
Şu Pelin'e bak ya, yanında Semih var hala Koray'a mı bakıyorsun? Atmam yan cebime koyarım oyunuyor hanımefendiye bak sen. Sanki ben Semih'in ne sevdiğini bilmiyorum, ben de söylerdim isteseydim.
Pelin bana doğru dönüp gülümseyince olayı anladım. Benim Koray hakkında hiçşey bilmediğimi bana göstermek istedi kendi aklınca. Ama ben bunu ödetirdim ona. Garsona el işareti yapıp yanımıza çağırdım, ve iki dilim çilekli pasta istedim. Hala kimseden ses çıkmıyordu, bu sessizlikten sıkılmaya başlamıştım.
"Ee anlatın bakalım, siz nasıl tanıştınız?" Dedim onlara gülümseyerek.
Pelin ile Semih birbirine bakıp biraz bekledikten sonra Semih dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.
"Bir gün bizim okula birkaç öğrenci gelecekti, bir yarışma için. Biz de diyoruz işte bizi yenemezler falan." Dedi gülümseyerek. O günü biliyordum, bana çok heyecanlı bir şekilde anlatmıştı o günü. O gün yanına gitmiştim ama o kadar kalabalık olduğu için onu bulamamıştım ve üzüntüyle eve gelmiştim geri.
"Gruplar halinde sergiliyorduk projelerimizi, benim rakibimde tabiki bu güzellikti." Güzellik.. bana da derdin biliyor musun..
"Ben ne kadar yenilmeyeceğim desemde yenildim, ama hiç üzülmedim. Yarışma arasında yakınlaşmıştık ve bana numarasını vermişti. Kaybetmedim asıl onu kazandım." Dedi Pelin'e gülümseyerek.
Yarışma sonrası üzüldüğünü sandığım için tüm gün sizlerde kalmıştım, Helin'in benimle olmak istemesi bahaneydi o gün..
Ben seni üzgün sanıp, seni güldürmeye çalışırken sen ne kadar mutluymuşsun ya. Demek o yüzden hiç yüzün asılmamıştı.. Sürekli gülüyordun kaybetmemişsin gibi. Ne safmışım ben ya.. Palyaçoya dönmüştüm ben senin için sense onun için pervaneye dönüşmüşsün.
Semih ve pelin birbirine bakıp gülümserken yüzüm ne haldeydi bilmiyordum. Artık rol yapamıyordum. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettim. O an Koray elini masanın altındaki elimin üstüne koydu, ona dolu gözlerimle baktım. Kafasını iki tarafa doğru sallıyordu yavaşça. Ağlamamamı söylüyordu sanki gözleri. Uzunca kendimi toparlayana kadar onun gözlerine baktım, sanki aradığım huzur ondaymışcasına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderin Asisi
Teen FictionUzun zaman sonra sonunda ara verdiğim okuluma devam edebilecektim, herşey mükemmeldi, sorunsuzdu. Tabi partide olanlar olmasaydı belkide tüm yıl huzurlu olacaktı.. Herşey sanırım o gün teyzemin işi kabul edip, benim partiden sonra onunla aynı dersle...