(Merhaba, bu bir ara bölümdür. Doğu dukalığını, büyüyü, Felix Bo Clarence hakkında bilgileri ve evren hakkında bazı detaylar içerir.)
Bölüm ismi: Pim Stones, The Life We Could Have Had adlı şarkıdan bir cümledir. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın^^
-
Nisan 735, Clarence Dukalığı
Doğu Dükü sabrının sınırlarında geziyordu.
Genç yaşında babasını kaybettiğinde dük unvanını almış ve Doğu Dukalığı'nın başına geçmişti. Başarılı ve tutkuluydu, duygularına yenik düşmezdi, hırslıydı ve ne yaptığını kesinlikle biliyordu. Ancak işler akrabalarına geldiğinde merhametli davranmak gibi bir hataya düşmüştü.
Annesinin tüm yakarışlarına rağmen dayısının şafak vaktinde gerçekleşecek olan idam kararını verirken bir an olsun sesi titremedi. Dayısı, Felix genç yaşında dukalık tahtına oturduğundan ve çok geçmeden de savaşa gittiğinden dukalığı ya da oğlanı yönetebileceğini dair aptal hayallere dalmıştı ama Felix aptal biri değildi. Akrabası bile olsa babasından ona miras kalan tiranlığı nasıl yönetebileceğini pekâlâ biliyordu.
Dayısı, Marki Heleynne idam edildiğinde bu karar dukalığın tahtında gözü olan amcalarına da bir ders olacaktı. Felix bu sayede bir taşla birden fazla kuş vurduğuna inanıyordu.
"Lordum," diye selam veren şövalye iki uzun adımla düke yaklaşıp hızlı bir hareketle selam verdi. "Düşes Clarence hala dua odasında, hainin naaşı teslim edilene kadar yemek yemeyeceğini söylüyormuş."
Felix Bo derin bir nefes aldı. Annesini sevmiyor değildi ama hayatı boyunca sevgililerinden oğluna ya da kocasına vakit ayıramamış düşese hiçbir zaman bayılmamıştı da. Küçük bir el hareketiyle odadaki tüm hizmetlilerden kurtulurken "Kendini aç bırakıyormuş ha?" diye sordu sağ koluna. Sör İvan en güvendiği, yan yana savaştığı şövalyesiydi. Ve dükün hayatındaki aile denen kavrama en yakın şey şövalyeleriyle kurduğu bağdı, bu yüzden Sör İvan lordun ne ima ettiğini hemen anladı. "Öyle söylenmesini istemiş, kahvaltısını eksiksiz tamamlamış."
Lord kısık bir sesle kahkaha atarken sol eliyle burun kemerini sertçe sıktı. Başı şimdiden ağrımaya başlamıştı. Ve henüz annesiyle konuşmamıştı bile...
"Düşesi akşam yemeğine beklediğimi iletin," dediğinde İvan saniyeler içinde bir büyü tılsımı hazırladı ve lordun sözleri kâğıtta yer bulurken küçük bir el hareketiyle mektubu zarflayıp üzerine üfledi. Mektup doğrudan düşese ulaşacaktı. "Amcalarım ne yapıyorlar," dedi Felix yaklaşık üç saniye süren büyüyü ilgisiz gözlerle izlerken. "Kanatta hareketlilik var mı?"
"Beklediğiniz gibi," dedi İvan soğuk bir sesle. "Fernand Clarence'ın ülkeden çıktığının haberini aldık." Felix hafifçe kaşlarını alnına kaldırdı. Büyük amcası bir kere evlenmiş ve eşi, bebeğiyle birlikte doğumda öldüğünde güç savaşından elini kolunu çekmişti. Amcasını fena bulmazdı, iyi adamdı ama aynı zamanda akılsızın tekiydi. "Ona ulaşın," dedi Felix emreden bir tonla. "Nereye giderse gitsin bir adım gerisinde durun."
"Tehdit amaçlı mı?"
Lord kıkır kıkır güldü. Böyle zamanlarda yaşını gösteriyordu, yirmi iki yaşında genç bir oğlan gibi görünüyordu. Ama İvan bundan daha fazlası olduğunu zaten biliyordu. "Her ay onun için çek yazacağım, maddi olarak onu desteklediğimi bilmeli," dediğinde şövalye aynı büyüyü kullanarak yeni bir mektup yazdı. Ancak bu düşese yazdığından tamamen farklıydı. Büyüyle katlanıp zarflanan mektup açık pencereden dışarı çıkıp gözcü kulesine doğru koruma büyüsünün ağırlığıyla uçmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMAN
Novela JuvenilVeronica, tavandan asılı cansız bedenine bakarken öldüğü gerçeğiyle yüzleştiğinde ne hissetmesi gerektiğini düşünemeyecek haldedir. Ancak ismi unutulmuşlar intikam için zamanı geri alacak ve Veronica, aşkın ve taht kavgasının içine gireceği yeni bir...