ara bölüm 4 | BENİ KIYAMETİME GÖTÜRÜR MÜSÜN?*

144 16 21
                                    


DİKKAT! Bu ara bölüm farklı bir zaman boyutunu ele almaktır.

Veronica karakteri için "zaman geri alınmasa ne olurdu," sorusunun cevabını görebileceğiniz bu bölüm, hikayeyle bir bağlantı taşımamaktadır.

Hassas içerik barındırır.

Bölüm İsmi: Calivania, DOOM adlı şarkıdan bir cümledir.

-

Bazı günler neden uyandığımı bile bilmiyordum. Dünün ve ondan önceki diğer her günün aynısını yaşadığım bir kısır döngüde sıkışıp kalmıştım. Kimsesizdim. Ama öyle bir hale gelmiştim ki kelime anlamını çoktan yitirmişti, hiçbir şey hissetmiyordum bile; sadece kocaman bir boşluk. O boşluk beni yutup çekip alsın istiyordum ama kimse bana böyle bir iyilik yapmak istemiyordu. Hakkımda çıkan iffetsizlik iddialarından sonra sanki bana cehennemi yaşatmamışlar gibi bir de beni celladıma kiralamışlardı. Aşağılanmanın en alasını yaşamıştım, nefesimle tehdit edilmiş ve yaşamın ölümle kesiştiği kıyılardan bir başka cehenneme sürüklenmek için çekip alınmıştım. Hubert Maximillian; beni krallıktaki en vahşi adamla evlendirmişti, Felix Bo Clarence'la.

Abel'in beni bir canavarla evlendireceklerini öğrendiğinde nasıl da keyiflendiğini hala dün gibi hatırlıyordum, o öyle biriydi ki bir piyonmuşçasına her şeyi yönetiyordu, krallığın en büyük merkez dukalığını parmağında oynatıyordu. O gece birçok şey düşünmüştüm. O gece ölmeyi ve kaçmayı düşünmüştüm ama hiçbirini yapmamış ve şimdiyse bir yatağın içinde içimde hissettiğim boşluğa beni kurtarır mı acaba diye soruyordum.

En sonunda deliriyor olmalıydım.

Felix Bo anlattıkları gibi bir canavar değildi aslında, o daha çok avını korkutup kaçırmayı seven türden bir avcıydı. Av kaçtıkça onunla oynamak için yeni yollar buluyordu, tamam bu sefer öldüm dediğiniz her seferde kılıcını kınına sokup elini uzatıyordu, size merhamet ediyor sanıyordunuz ama o sizi korkuyla kaçırmanın ve kovalamanın yeni bir yolunu buluyordu.

Doğu Dukalığı'ndaki asıl canavar onun ilgisizliğiydi. Başta umut etmek gibi bir hataya yuvarlanmıştım, belki farklı olur diye düşünüyordum ve belki birbirimize tahammül edecek kadar sohbet edebiliriz. İlk gecemizde yatak odasına gelip üstünkörü bir bakış atmış ve defolup gitmişti. Dokunmaya bile tahammül edemediği biriydim onun için, sadece eğlenmek isterse kovalayacağı bir avdım. Kocamı ondan sonra çok görmedim. Ondan sonra gördüğüm tek yüzler Seraph denen yüzü barbarca yaraanmış eski nişanlı ve Felix'in annesiydi. İşkencecilerim onlardı. Felix'in annesi Düşes unvanını bırakmamıştı, ben bir çeşit fazlalıktım onlar için. Kadın adını bile söylememişti bana, yalnızca herkes gibi ben de ona Düşes Clarence diye sesleniyordum ve herkes gibi o da bana Veronica diyordu. Leydi değil, lanet olası Maximillian bile değil... Soyuma yakışır bir şekilde sadece Veronica diye sesleniyorlardı, her piçe yaptıkları gibi.

Seraph ise bambaşka bir hikayeydi. Onda değil bir kadına dair bir iz, bir insana dair iz bile yoktu. İçi boşatılıp yeniden doldurulmuş bir bebeğe benziyordu. Güzeldi, yüzündeki o yaraya rağmen -ki o yarayı Felix bizzat açmıştı. Ama aynı şeyi kendisi için söyleyemiyordum. Beni devirmenin ve yerimi almanın hayalini kurarken zaten devrilmiş bir piç olduğumu fark ettiği ve zaferi elinden aldığım için sinirliydi ve bu siniri benden bir an için olsa bile gizlememişti. Ama yine de tatlı küçük işkencecilerimi özlüyordum.

Felix Bo karısını ihmal ettiği onca zaman boyunca bir isyana liderlik ediyordu. Ve o isyan tüm krallığı alevler içinde bırakmıştı.

Ben yatağımda uzanıyor ve bitmesini bekliyordum, geri dönmeyi istiyordum. Her şey nasıl bu kadar yanlış gidebilmişti anlamıyordum bile. Odadaki hırıltılar daha yakından gelmeye başlayınca soluk alış verişimi yavaşlatmaya çalıştım. Hala hayatta kalmak için çabalıyor olduğum için kendimden de nefret ediyorum. Bundan tam beş ay önce Clarence'ın yüce Doğu Dükü krallığa karşı bir isyan başlatmıştı ve beş aydır amansız bir savaşın bekleyeniydik. İlk aylarda her şey normaldi. Ben yatağımdan kalkıyordum, tek başıma banyo yapıyor ve mutfaktakilerin merhameti kadar yemek yiyebiliyordum; bazen az bazen hiç. Seraph ve düşesin alaylarına maruz kalıyor ve soylu kadınların açıkça neden hala hamile kalmadığımı alayla sormalarına tebessümle karşılık veriyordum.

KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin