29 | SANA VE BANA*

163 12 0
                                    

Bölüm İsmi: Elle Goulding, Hanging On adlı şarkısından bir cümledir.

-

Aklımdaki soruyu bu kez şeytana değil, tanrılara sordum. Onun cevaptan kaçındığına birden fazla kez şahit olmuştum. "Neden Eriphil'de güçlerini kaybetti, onun gücü kin ve nefretten, savaş ve kıyımdan gelmiyor mu?"

"Yeri dolduruldu ama," dedi ışıktan gelen. "Yaratılan tüm dünyalar böyledir, hepsi denge ister. Siyah beyazla cenk olur, beyaz siyahla. Her evrende birbirlerine denk değillerdir ama her birinde birliktelerdir."

"Yeri dolduruldu da ne demek?" Soru çok gecikmeden kızlardan gelmişti.

Tanrılardan toprak ve bereketle ilişkidirilen sıkılkan bir tavırla havaya üfledi. O an zamanın burada nasıl geçtiğini, geçip geçmediğini mera ettim. Yüzyıllardır aramızda değillerdi ama henüz yeni aramızdan ayrılmış gibiydiler, hala insanların tanrısı gibydiler. "Yaratım dengeyle kurulur, Eriphil'in kötücül bir varlık olması sebebiyle Sorkuntza bir diyar yaratabildi. Çünkü dengeyi sağlayacak perilerin her biri buradaydı. Ancak Eriphil aramızdan, bizim dönemimizin tanrısı. Bize eski tanrılar, kralığın kuklasına da yeni tanrı diyelim. Eski tanrıları unutturmak istiyorsa elbette onlardan geriye bir şey bırakmamalıydı. Ancak evrenin dengesi için kötülüğü işleyen biri olmalı, dahası dünyanıza yayılan ötücül duygulardan beslenen biri."

"Biz ona Locus deriz," dedi Sorkuntza. "Kaosta müthiş bir boşlukla doğarlar. Nereden geldiklerini kimse bilmez, nereye gideceklerini de. Asla doymazlar, kaos ve kin; savaş ve kan; keder ve ölüm. Hiçbiri tam olarak onu öldürmeye yetmez. Çok nadir görülürler ve görüldükleri her diyarda felaketle anılırlar. Sizin dünyanızda da bir tane var, bunu görebiliyorum. Ancak hayatta olması bir mucize, felaketleri diyarları yok edecek kadar büyük değildir. Hatta öyle doyumsuzdurlar ki açlıktan en sonunda ölürler."



"Tabii beslenmiyorlarsa," dedi Felix kalınca bir kitabı masaya bırakırken. Onun yarattığı boyutlardan birinde olduğumuzdan ne masaya ne de kitaba şaşırmamıştım. "Krallık büyüden mahrum, artık yani. III. Hilly eğer yanlış istihbarat almadıysam büyüsüz doğan ilk nesil. Çocukları da büyüden mahrum bırakılmış ancak krallıkta anlatılan bir hikaye var. Büyüyle doğan çocukları kurban verirlermiş, tanrı doymadığındaysa kral günah işleme pahasına gayrimeşru çocuklarını feda etmiş. Ta ki konu krallık veliahtlarına gelene dek... Hİç durmadan onu beslemişler, bunu Jace Palma aracılığıyla kanıtlayadabilirim."



"Krallığın Locus'u beslediğini mi söylüyorsun," diye sordu Eriphil, neredeyse hayranlıkla. Kim olduğunu düşününce tepkisine şaşırmadım... "Bu benim bile aklıma gelmezdi."



"Öyle bir şey değil," dedi Lurzorua. "Onları doyurmak imkansızdır, birkaç çocuk... Ah." Farkındalığa varmış gibi durakladı.



"Ruh hırsızı," diye devam etti Sendatzae.

Rahatsızlıkla büyüyen gözleriyle "Bunu et ve kemik gibi düşündük hep," dedi Felix. "Büyüyle doğanların ruhuyla, manasıyla besleniyor olmalı." Bilge Felix yine buradaydı, kontrolü eline almış görünüyordu.

"Bunca zaman mı?" Işık perisi Argia'nın yüzündeki kaosa den gelmek neredeyse canımı yakmıştı. Bambaşka bir ıstırapla parlıyordu teni, neredeyse hasta görünüyordu.

"Düşman," dedi Tranpa. "Çok güçlü, karnı dolu, büyüyle doyurulmuş büyük düşman."

"Ölmeli," dedi Gerra. "Savaş başlamalı, kan akmalı ki yağmur yağmalı ve yeryüzü temizlenmeli."

KÖTÜLER AŞKA DÜŞTÜĞÜ ZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin