41

125 17 15
                                    

Biraz atlamalı olacak çünkü neden olmasın? Ve kurgu için daha iyi olacak. Mustafa ve Beren'i daha köyde göreceğiz inşallah.

***

"Beren, aç artık telefonunu. Öğretmenlerin beni arıyor."

Sınavdan çıkalı bir hafta olmuştu ve ben telefonumu kapatmıştım. Neden açayım ki?

O değil de ben dershaneyi özledim ya. Dersleri seviyordum ama onun yanında öğretmenlerle olan bağımız, teneffüslerde olan coşmalarımız vardı. Hepsi geride kalmıştı.

Bir de Mustafa...

O da geride kalmıştı. Kaza gününden sonra bir daha hiç konuşmamıştık. Tabi bu benim yüzümden. Kazadan sonra 'İyi misin?' diye mesaj atmıştı. Ben de ona görüldü atmıştım. Sonra bir daha da konuşmadık.

Bu sırada kitaplarıma bölüm de atmıyordum. Öldüğümü düşünüyorlardır belki de. Kim bilir?

Yataktan kalkıp "Anne, yeter ama. Dershaneye gideceğim bugün merak etme." dedim. Okuldaki idare ve öğretmenler o kadar kötüydü ki onları umursamıyorum bile! Dereceye girince okul başarısı artacakmış. Sonra da bizim öğrencimiz diye hava atacaklar. Ben buna izin vermem arkadaş! Benim dört yılımı heba ettikten sonra hiç vermem. Hele son senem! İdare tüm on ikileri atmıştı bir köşeye.

Üstümü giyinip babamdan arabanın anahtarını aldım. Kendi motorum vardı artık ama arabayla gidecektim. Kazadan sonra travma olmuştu. Korkuyordum ama ehliyetim vardı nihayetinde. Bir iki defa boş arazide sürdüm. Bir defa da köyün yolunda. Böyle böyle atlattım.

Merdivenleri inerken arkamdan babam da geldi. "Lokman amcanlara gidiyoruz önce." dediğinde arkamı döndüm hızla.

"Neden ya?" dediğimde "Sontaj motoru bozulmuş." dedi. Harika! Bir bu eksikti! Lokman dayım Mustafa'nın babasıydı. Bunca zaman kaçtıktan sonra onun dibine gidiyordum. Mükemmel!

Arabaya binip anahtarı çevirdim. Ne diyeyim yani? Bana diyecek söz mü kaldı? Gazamız mübarek olsun.

Çok da uzak olmayan evlerine geldiğimizde babam indi. Arkasından ben de indim. Meraklı Melahat diye boşuna demiyorlar. Kapının önünde durduğumuzda babam kapıyı çaldı. Mustafa'nın ablası Mercan abla kapıyı açmıştı. Beni görünce kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Hoş geldiniz Mustafa amca."

"Hoş bulduk."

Babam hemen içeri girdiğinde Mercan ablanın bir şey demesine izin vermeden ben de girdim. Salona girdiğimizde herkesin burada olduğunu gördüm. Mustafa da!

Beni görmüştü, eminim. Ama ben ona bakmamıştım. Haram bir kere haram! Aklın başına yeni mi geldi derseniz evet yeni geldi! Kazadan sonra... Ölüm var arkadaşlar. Cennet için savaşmalıyız, bu dünya için değil.

Erkeklerin çok fazla olmasından Mercan ablayla birlikte mutfağa geçtik. İçerideki sesler geliyordu zaten. Masaya oturduğum anda Mercan ablanın sert bakışlarına maruz kalmıştım.

"Sana ne desem az kalır." deyip çay koymaya başladı.

Yutkunamadım. Bu bile fazla gelmişti.

"Abla, çay istiyorlar." diyerek Mustafa girdi içeriye. Halıya bakarken onun bana baktığını hissediyordum. Yaptığım yanlıştı elbette. Onunla konuşmalı ve anlatmalıydım. Ama yapmadım. Neden bilmiyorum ama yapamadım.

"Tamam Mustafa'm, sen git içeriye." dedi Mercan abla. Sırf bana inat olsun gibi Mustafa'm demişti.

Mustafa bir şey demeden gerisin geri gitti. Gözlerim bileğimde takılı kaldığında bilekliğimi gördüm. Bu Mustafa'nın ikimiz için aldığı bileklikti. Kalpli... Diğer yarısı Mustafa'daydı. Hâlâ takıyor mudur?

"Bir insan Mustafa gibi seven birini de bırakmaz!"

Mercan ablanın kendi kendine söylediğiyle yine utandım. Ben doğrusunu istiyordum ama zorluyorlardı. Biran önce onunla konuşmam lazımdı. Tabi kabul ederse.

Ya da ben cesaret edebilirsem!

Sevgilimyazarım *Yarı Texting* #F#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin