2. BÖLÜM

1.3K 93 22
                                    

- Bahsettiğin, nasıl bir anlaşma?

Şimdi anlıyorum. Bu soruyu hiç sormamam gerektiğini... Anlaşmaların, insanları tuzağına çekmek isteyen şeytanın bir oyunu olduğunu, şimdi anlıyorum.

Archer bana bir teklifte bulunmuştu. Uzaktan baktığımızda tamamen benim yararıma gibi gözüken bir anlaşmaydı bu. Biraz merak duygumu gıdıklamış, tatlı sözleriyle beni ayakta uyutmuştu. Ben buna nasıl düştüm, hala anlamıyorum.

Bilemiyorum içimde bir yerlerde, ne kadar kabul etmesi benim için zor olsa da, hayattan hep ikinci bir şans istedim belki de. Oysa ben ikinci şanslara inanmayan biriyim.

Cennete gitse dahi asla mutluluğu bulamayacağını düşünen öylesine umutsuz biriyim.

Kulağa nankörce gelir benim sözlerim. Biliyorum. Biliyorum ama hangi varlık bir ömür işkence gördükten sonra altın bir kafese kondu diye, daha doğrusu tüm bu çektiği acılara tahammül ederek o altın kafesi hak etti diye, tamamıyla geçmişini unutup mutlu olur ki!

Geçmişini unutursa o kişi gerçekten o kişi olur mu? Peki geçmişini unutmazsa altın bir kafeste mutluluğu bulur mu?

Dediğim gibi, belki de inandırılmak istedim. Biri beni ikinci şansa inandırsın. Biri beni ikinci bir şansın varlığına inandırsın istedim! Bu kadar basit, çocukça bir düşünceydi altın kafese girmemdeki sebep.

Tamam! Şimdi kimseye bir faydası olmayan edebiyatımızı bırakalım ve gerçeklere dönelim. Zaten benim psikolojim de edebiyatımda hep bozuk ve faydasız olmuştur bu dünyaya.

Özellikle kitabımın son sahnesini gördükten sonra dahada farkına vardım. Ha! Siz şimdi diyeceksiniz "Sen yazdığın kitabı hani hatırlamıyordun!"  diye.

Haklısınız hatırlamıyordum ama unutuyorsunuz ben Archer'ın anlaşmasını kabul ettim.

Anlaşma şuydu:

Kitabı hatırlamıyordum. Bu yüzden gözüm kapalı bir şekilde içine girmem zaten çok saçmaydı ki girsem bile kurgunun akışına uyum sağlayamayacaktım.
Ama ya hatırlamak yerine kurguyu izlersem.

Kitap bir film şeridi gibi gözümün önünden akacaktı. Bense filmdeki hayalet izleyici olacaktım. Kimse beni ne görecek ne de duyabilecekti. Ta ki bir şartla.

Eğer kurgudaki karakterlerden birine dokunursam şov biterdi.

Perde kapanır ve yeni bir sahne başlardı. Ben ise sergilenen bu yeni sahnede dokunduğum karakterin rolünü oynardım.

Ha! Eğer kimseye dokunmazsam o zaman da Archer'ın teklifini reddetmiş sayılır ve kitabımın toz olmasına izin vermiş olurdum.

Anlaşma buydu!

Kulağa zararsız geliyordu. O yüzden anlaşmayı kabul ettim.

Hiç yorulmadan kitabı en başından o saçma sonuna kadar detaylıca izledim.

Kimseye dokunmadan.

Evet, kimseye dokunmamıştım. Ve böylece kitabın son sahnesi gelmişti.

Onuda izledim.

Ellerinde altın bir gözle bana doğru koşan kadını dikkatlice izledim.
Kitabın sonunun bu son sahne oluşuna hiç takılmadan öylece izledim. Ve bitti.

Görüntü durdu. İnsanlar durdu. Film durdu. Herşey durdu. Hayat durdu. Ben durdum.
Kitabı buraya kadar yazmıştım anlaşılan. Hepsini izlemiştim ve şimdi Archer'ın yanına geri dönecektim.

Karşımda ki kadına baktım. Hiç etkilenmemiştim. Acınası biriydi ona zerre sempati beslememiştim ancak bedenim benden daha dürüst davranmıştı.

Dokundum.

- Anlaşmamı kabul ettiğin için teşekkürler YAZAR S. .Teşekkürler ve iyi ikinci yaşamlar Lydia Lis.

Dokundum ve Lydia Lis oldum.




🏦🎎

İKİNCİ BÖLÜMÜN YARISI BİTTİ.

DİĞER YARISI İÇİN AŞAĞI KAYDIRABİLİRSİNİZ.

(」゚ロ゚)」 H£ nE D£M£k Oy Vermedim.

ಥ⌣ಥ Boşuna mı yazdım...


TAKINTI / TEBRİKLER ÖLDÜNÜZ!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin