5. BÖLÜM

1K 100 23
                                    


- Hahahaaha...

- Neden gülüyorsun? Bugünlerde çok tuhafsın Lydia.

- Üzgünüm babacığım, kabalık etmek istemedim. Sadece, aklıma komik bir şey gelmişti de.

Şu anda babam ile imparatorluk sarayından dönüş yolunda atlı bir arabanın içerisinde karşılıklı oturur vaziyette düklüğe doğru ilerliyoruz.

Yola çıktığımızdan beri birkaç dakika geçti ancak ben hâla kendimi toparlayamadım.

Aklıma, nişanın iptalini ve benim onu reddettiğimi duyan veliaht prensin göt olmuş suratı geldikçe kendimi tutamıyorum ve babacığımın karşısında ikide bir boş boş gülüyorum.

- Bir süredir dikkatimi çekiyor ancak şimdi sormak istiyorum. Bana hep dük diye hitap ederdin. Bunun değişmesinin arkasındaki sebep ne? Ne olduda birden... Yani demek istediğim, fikrini değiştiren ne oldu?

- Aslında bende senle bunu konuşmak istiyordum babacığım. Eğer babacığım demem sizi rahatsız ediyorsa...

- Hayır. Rahatsız olduğumdan değil, sadece...

- Anlıyorum, tuhaf kaçıyor. Neden böyle hissettiğinizide anlayabiliyorum babacığım. Ben, doğumumda düşesin vefatının sizi ne kadar derinden sarstığını tahmin edebiliyorum. Duyduklarıma göre ona çok aşıkmışsınız. O da size çok aşıkmış.

- Evet... Aşıktık.

Babacığım, düşesin konusu geçince birden üzgün bir moda girmişti. Bu onu ilk üzgün görüşüm olduğu için biraz şaşırdım. Bu adamında duyguları vardı. Dışarıdan yaşlı bir sibirya kurdu gibi görünen bu adam derinlerinde aslında hayata karşı çok üzgün ve kırgındı. Biliyordum çünkü gerçek yaşamımdaki annemde öyleydi. Hayata karşı çok üzgün ve kırgın... Dükte annemi görüyordum. Sanırsam dükü annemi düşünerek yazmıştım.

- Düşes, doğumum esnasında vefad edince çok üzülmüş olmalısınız ve belki birazda beni suçladınız. Aslında bende bazenleri kendimi suçladım. Hiç doğmasaydım, eğer hiç doğmasaydım herşey farklı olabilir miydi? Bunu sorgulayıp durdum.

Bu hayatımda değil belki ama önceki hayatımda gerçekten suçlamıştım kendimi. Eğer erkek olarak doğsaydım. Herşey farklı olur muydu? Babam yinede bizi terk eder miydi? Artık bir önemi yoktu çünkü ölmüştüm. Ölü olmak kulağa da amma fena geliyormuş ha! Değişik cidden. Alıştım iyice ben bu ölü olma işine.

- Kendini suçlamanı gerektirecek bir durum yok.

Dük yine soğuk moduna girmişti. Ancak bu konuyu böylece ortada bırakamazdım. Üstüne gittiğimi bilmeme rağmen konuşmaya devam ettim.

- Evet, haklısınız düşes burda olsaydı buna çok üzülürdü.

Dük kaşlarını çatıp sordu:

- Ne demek istiyorsun?

- Demek istediğim, eminimki düşes iyi bir insandı ve vefatındaki talihsizlik için kendimi suçlamamı istemezdi. O bugün burada olsaydı ikimizinde mutluluğuna çok önem verirdi. Bizi şefkate boğar, bir araya getirip mutlu bir aile olmamızı sağlardı.
Bugün o burada yok. Ve onun yokluğu yıllardır bizi birbirimizden adım adım uzaklaştırdı. Kafamızdaki yanlış düşünceler, içimizi kemiren kurtlar bizi birbirimize dahada yabancılartırdı. Düşes bu halimizi görseydi kahrolurdu. Belki hâla bir yerlerden izliyordur ve bu halimize üzülüyordur. Bu yüzden babacığım ben düşes için düke yani babacığıma bir şans daha vermeye karar verdim. Peki babacığım? Babacığım düşes için kızına bir şans verecek mi? Onu tanımaya, onunla bir aile olmaya çalışacak mı?

TAKINTI / TEBRİKLER ÖLDÜNÜZ!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin