6. BÖLÜM

984 70 20
                                    


" Bir varmış bir yokmuş...

Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde pamuk gibi beyaz bulutların arkasında, bir zamanlar herkese yardım etmek isteyen ve yardım ettiğinde mutlu olan bir peri yaşarmış.

Bu peri iyiliklerinin karşılığında kimseden bir şey beklemez karşılıksız olarak iyilik yaparmış. Nitekim bu özelliği sayesinde herkes onu iyilik perisi diye çağırır olmuş. İyilik perisi isminin hakkını vererek kimin yardıma ihtiyacı varsa sesine kulak verip hemen yanına gider ve ona yardım edermiş.

Peri kızı, yeryüzüne inmeye karar verdiğinde ya bir yağmur tanesine tutunur, ya da güneş ışığının içinden süzülerek yol alırmış. Yağmurlu bir günde, oldukça derinden yardım sesleri duyan iyilik perisi yine bir yağmur damlacığına sıkıca tutunmuş ve hemencecik aşağı inmiş. Kendisini köhne bir evin bahçe duvarının üzerinde bulan iyilik perisi sesin geldiği yöne doğru uçmaya başlamış.

Sesin geldiği yere vardığında ise burada bir gencin elindeki su dolu fanusu boş gözlerle izlerken bulmuş. Fanusun içerisinde ne bir balık varmış ne de başka bir canlı. İyilik perisi bu duruma anlam verememiş.

Onu çağıran sesin bu gence ait olduğundan eminmiş oysaki. Yanıldığını ise biraz ilerde oturup genci izleyen kişiyi görünce anlamış.

Tek eli çenesine yaslı bir şekilde genci izleyen kişi en yakın dostu umut perisinden başkası değilmiş.

Doğrudan umut perisinin yanına uçan iyilik perisi merakla neler olduğunu sormuş ancak bir yanıt alamamış.

Umut perisi dalgın bir şekilde bir süre daha genci izlemeye devam etmiş ardından içini çekerek mırıldanmış.

- Ona verebileceğim hiçbirşeyimin olmaması ne acı...

İyilik perisi bu sözleri duyunca dahada meraklanmış.

- Beni bu gence yardım etmem için mi çağırdın yoksa sevgili arkadaşım? Onun nesi var? O... İyi mi?

Umut perisi acıyla gülümsemiş.

- O iyi. Sanırım... Hem iyi olmasaydı beni değilde seni çağırırdı muhtemelen. Öyle değil mi?

İyilik perisi arkadaşını hüzünlü görmeye dayanamıyormuş. Bir an önce ona yardım etmek istemiş ancak daha neden burada olduğunu bile bilmezken bunu nasıl yapacağı konusunda oldukça endişeliymiş. Anladığı kadarıyla genç insan, umut perisini çağırmış. Umut perisi ise iyilik perisini çağırmış. Yani kendisini ama neden?

- Ne ne demek istiyorsun umut perisi? Sorun ne? Anlamıyorum.

- Aslında seni buraya neden çağırdım bende bilmiyorum. Çaresiz kaldım diyelim. Aklıma ise yalnızca sen geliverdin işte. Belki bana yardım edebilirsin diye düşündüm. İmkansız olduğunu bile bile!

- Ah! Çok iyi yapmışsın. İmkansız sadece imkanlar yaratılsın diye vardır derler, sevgili dostum. Senin için imkanlar yaratabilirim. Sadece ne istediğini söylemen yeterli.

- Öyleyse, bu gence biraz umut verebilir misin?

- Nasıl?!

İyilik perisi, umut perisinin dileği karşısında şaşıp kalmış ancak bozuntuya vermeden onu dinlemeye devam etmiş.

- Tabii ki yapamazsın. Bendeki de saçmalık! Yapamazsın çünkü sen iyilik perisisin. Senin görevin sadece iyilik yapmak. Senden böyle bir şey istediğim için beni affet. Yanlış anlama sen istersen bu gencin fanusuna bir balık koyabilirsin ama bu gencin bir balık istemesini sağlayamazsın. Bu umut perisinin görevidir.

TAKINTI / TEBRİKLER ÖLDÜNÜZ!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin