Yas

72 5 0
                                    

       İstanbul'da kiraladığı eve gitti. Kapalı olan telefonunu açtı. Fırat'tan birçok mesaj gelmişti merak etmişti. Fakat bugün içerisinde bir mesaj yoktu. Kıyı iyice meraklandı. Fırat'ı aradı ulaşamadı. Tahsin Babayı da aradı ulaşamadı. Aklına Balıkçı kasabasında bulunan pansiyon geldi. Pansiyonunun telefonunu buldu ve aradı.

       -Alo.. Gül pansiyon mu?

       -Evet. Ben Necmi nasıl yardımcı olabilirim?

       -Necmi Bey, ben Kıyı. Fırat ve Tahsin Babayla beraber yaşıyorduk hatırladınız mı?

       -Evet, evet hatırladım.

       -Fırat ve Tahsin Baba'ya ulaşamıyorum. Görürseniz beni aramalarını söyleye bilirimsiniz?

       -Kıyı hanım, biraz sakin olun. Nasıl söylesem bilemedim. Fırat ile Tahsin Baba denizde balık avlarken bir kaza geçirdi. Durumlarını tam olarak bilemiyorum. Acele kasabaya gelseniz iyi olur. Kıyı hanım duydunuz mu beni alo, alo, alooo...

        Kıyı daha yeni bir yolculuktan gelmişti. Çok yorgundu, hemen bir otobüs firmasından balıkçı kasabasına gitmek için sahte bir isimle bir bilet aldı. Kıyı için bu zamandan itibaren gizlilik çok önemli idi. Fırat ve Tahsin Baba'nın hayatlarını tehlikeye atmamak için.

        Vakit kaybetmeden otogara gitti. Otobüsüne binerek yolculuğuna başladı. Çok yorgundu. Koltuğuna yerleştikten sonra hemen derin bir uykuya daldı. Hiç uyanmadan balıkçı kasabasına gelmişti. Otobüs yolculuğu sırasında bir nebze dinlenebilmişti. Alelacele kasabanın dışında bulunan Fırat ve Tahsin Baba'nın evine gitti. Yedek anahtarın nerede olduğunu biliyordu. Eve girdi beklemeye başladı. Masanın üzerinde bir bellek kartı dikkatini çekti. Üzerinde Kıyı için yazıyordu. Kıyı belleği aldı. Bir müddet daha bekledikten sonra balıkçı kasabasına gitti. Balıkçı limanında Tahsin Baba'yı ve Fırat'ı sordu. Kimse son durumu bilmiyordu. Bu sırada Sahil Güvenlik botları limana yanaşmıştı. Kıyı ve meraklı kalabalık botun bulunduğu yere gittiler. Sahil Güvenlik komutanı Fırat ve Tahsin Baba'yla ilgili açıklama yapacaktı. O an zaman durmuştu.

        Sahil güvenlik komutanı açıklama yapıyordu. Kıyı ve balıkçı kasabası sakinleri dikkatli bir şekilde dinliyor. Komutanın açıklaması; Tahsin Baba ve Fırat avlanmak için denize açılmış. Balıkçı teknelerinin motorunda yangın çıkmış, yangını söndürmeye çalışırken teknenin benzin deposu alev almış ve tekne infilak etmişti. Sahil güvenlik sadece yanan tekneden birkaç parça bulmuşlardı. Denizin dibinde balık adamların yaptığı araştırmada teknenin diğer yanan kısımlarını bulmalarına rağmen Fırat ve Tahsin Baba'yı bulamamışlar. Sahil güvenlik ve emniyet yetkilileri Fırat ve Tahsin Baba'nın bir kaza sonucu kayıp olduklarına kanaat getirdiler.

       Kıyı sarsılır. Kıyı için konuşmalar anlamsız uğultuya dönüşür. Etrafında olanlara anlam veremez. Korkunç bir acı içini kaplamıştı. Boğazı düğümlemiş yutkunamıyordu. Haykırmak istiyor, haykıramıyor. Nefes almak istiyor, alamıyor. Tek yapabildiği ağlamaktı.

         -Fırat, Fırat, Fırat. Hayır... Bu gerçek olamaz. Fırat...

         Etrafındaki insanların bir kısmı Kıyı'yı teselli etmeye çalışırken. Kadınların olduğu bir kısımda üzüntülerinden ağıt yakmaya başlamıştı. Kıyı daha fazla dayanamadı, dizlerinin bağı çözülür, sendeledi. Çevresindeki kasaba sakinleri Kıyıya destek olurlar. Kıyı ve kasaba sakinleri Tahsin Baba'nın evinde umutla beklemektedirler.

       -Kızım su iç kendine gelirsin. Kıyı'ya bir bardak su verin.

       -İstemiyorum. Ölmek istiyorum. Fırat, Tahsin Baba beni alın yanınıza.

        -Kızım o nasıl söz öyle.

         Bu sırada acı haber gelir. Kıyı hiçbir şey söyleyemez. Acısından elindeki su bardağını sıkarak kırar. Cam kırıkları avuç içine saplanır. Kıyı elini sıkmaya devam eder. Yanındakiler Kıyını kanayan eline müdahale etmeye çalışırlar.

       -Kızım aç avucunu saplanan camları alalım.

        Zorla da olsa Kıyı avucunu açar. Kasabanın doktoru Kıyıya bir sakinleştirici iğne yaparak elindeki yaraya müdahale eder. Fırat ve Tahsin Baba'nın cenazeleri bulunmuş ve kasabanın morguna konulmuştu. Büyük bir çoğunluk ağıtlar içinde ağlamaya başlamıştı. Kıyı artık ağlamıyordu. Gözlerini boşluktaki tek bir noktaya bakarak, tepki vermeden duruyordu. Cenazelerin defin işlemi yapılırken bile aynı şekilde duruyordu. Ne bir tek gözyaşı, nede haykırış. Kasaba sakinleri Kıyı'yı teselli etmeye çalışsalar da ne fayda, durumunda bir değişiklik yoktu.

         Ta ki o güne kadar. Kasaba sakinleri Kıyı'yı yalnız bırakmıyorlardı. Her gün sıra ile bir Bayan Kıyı'nın yanında kalıyordu. Bir gün Kıyı'ya eşlik eden bayanlardan birinin canı sıkıldığı için radyo dinliyordu. Radyodan "Ben seni çok sevdim" adlı şarkı çalmaya başladığı an Kıyı şarkıyı mırıldamaya başladı.

         Gözünden bir damla yaş akar ve sonrasında haykıra haykıra ağlama başlar. Radyodaki şarkı Fırat ile beraber dinledikleri son şarkı idi. Kıyı bir süre daha kasabada kalır. Daha sonra İstanbul'a doğru yola çıkar.

KIYIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin