Feda

34 4 0
                                    

      -Bir an önce gitmeli ve Fırat'ı kurtarmalısın. Ama önce Ömer Hadi'yi arayalım yardımcı olabilir.

      -Haklısın, hemen arayım.

      -Ömer, merhaba birkaç ipucu yakaladık. Bulduğumuz bilgileri sana gönderiyorum. Fırat'ın tutulduğu yeri bulduk. Galler bölgesinde Sir Albert Becket malikânesinde tutuluyor. Bir an önce gidip kurtarmalıyım Fırat'ı.

      -Kıyı yarına kadar bekle bir araştıralım bu malikâne ve sahibini. Acele ve hızlı karar verirsen daha kötü durumlara düşebilirsin. En kısa zamanda sana bilgi veririm. Benden haber bekle.

     -Ne dedi Ömer?

     -Bir gün daha bekle, araştırıp bilgi verecek.

     -Bence de en doğrusu bu.

     -Nasıl beklerim, nasıl ayrı kalırım bir gün daha.

       Kıyı'nın sabretmekten başka yapacağı bir şey yoktu. Saatler yıllar gibi gelse de beklemeye devam etti. Ertesi gün Ömer hadi Kıyı'yı arar.

      -Kıyı maalesef kötü haberlerim var. Sir Albert Becket malikânesi, yüksek güvenlikli özel bir mülk. Sir Albert saygın bir iş adamı olarak görünse de, hakkında açılmış davaların tümünden aklandığı gibi dava açan kişiler ve kurumlar en ağır cezaya maruz kalmıştır. Savunma sanayisi alanında onlarca şirkete sahiptir. İleri askeri teknolojisi alanında birçok buluşun sahibidir. Kısacası malikâneye girmen çok zor olacak. Hadi girmeyi başarsan bile yakalanmadan ya da vurulmadan Fırat'ı kurtarman imkânsız. Rita cinayetinde senin suçsuzluğunu savunduğum için birçok yetkim elimden alındı. Sana yardım edemediğim için çok üzgünüm Kıyı. Maalesef bu işte tek başınasın.

      -Anlıyorum Ömer her ne olursa olsun gideceğim malikâneye. Bana inandığın ve yardım ettiğin için teşekkür ediyorum dostum. Hoşça kal.

Dedikten sonra telefonu kapatır.

      -Kıyı beraber gidelim malikâneye yardım edebilirim sana.

      -Olmaz Reyna seni tehlikeye atamam. Yeterince tehlikeye girdin benim için. Bu defa olmaz. Yollarımız burada ayrılıyor.

     -Kıyı yalvarıyorum gitme.

     -Reyna gitmeliyim ve Fırat'ı kurtarmalıyım sonunda ölüm olsa bile Fırat'a kavuşmalıyım.

      Kıyı diğer odaya geçerek hazırlıklara başlar. Kendisi için yapılan özel siyah giysiyi giyer. Bu giysinin üzerine vücut ölçülerine uygun son derece hafif ve kurşungeçirmez olan kevlar yeleğini giyer. İki adet susturuculu tabancasını ve yedek şarjörleri kuşanır. Bu ekipmanları gizlemek ve hava koşularından dolayı üzerine siyah bir pardösü giyer. Reyna'nın yanı gelerek.

       -Gitmeliyim arabanın anahtarını verebilir misin?

       -Tabi ki verebilirim Kıyı. Yalnız bir tek şartla. Bende gelmek istiyorum.

      -Kaç defa daha söylemeliyim Reyna. Olmaz gelemezsin. Bu savaş benim, sadece bana yer var. Bu tek kişilik dönülmez bir yolculuk. Kadim dostum seni tehlikeye atamam. Buna ne onurum ne de vicdanım izin verir.

      -Kıyı arabanın anahtarları alır arkasına bile bakmadan çıkar. Bilir ki o son bakış gideceği yola taş koya bilirdi. Her zaman kararlıdır Kıyı. Her insan gibi tereddütte kaldığı zamanlar olmuştur. Buna rağmen mutlaka gideceği bir yol bulmuştur bu son yolculuğu olsa bile. Kapıdan çıktığı an içini bir sevinç kaplamıştı Fırat'a kavuşabilmenin sevinci.

        Arabaya biner yola çıkar. Beş saatlik bir yolculuktan sonra Galler'de bulunan Sir Albert'in malikânesine yaklaşmıştır. Arabayı durdurdu ve motoru kapattı. Düşündü Malikâneye çatışarak girmesi ve Fırat'ı kurtarması imkânsızdı. Silahlarını ve şarjörleri arabanın koltuğuna bıraktı. Derin bir nefes aldı. Bir iç geçirdi. Kendi kendine şunu dedi.

       - Yaşamak her şeye karşı yaşamak.

       Arabadan çıktı ve malikâneye doğru yürümeye başladı. Malikâneye yaklaştığı sırada üç adet arazi aracı Kıyı'ya doğru geliyordu. Araçlar Kıyı'nın yanında durarak içinden bir grup özel kuvvet üyesi silahlı asker indi.

       -Kımıldama, ellerini yukarı kaldır ve başının üstüne koy.

Kıyı askerlerin dediklerini yapar.

Bir asker Kıyı'nın üstünü arar.

       -Temiz, efendim.

      -Burada ne arıyorsun?

      -Sir Albert ile görüşmek istiyorum.

      -Askerlerden biri Sir Albert'i arar.

       -Tamam. Sir Albert sizinle görüşmek istiyor.

       -Askerler Kıyı'yı ters kelepçe takarlar. Gözlerini siyah bir kumaşla bağladıktan sonra araçlarını bindirerek malikâneye götürüler.

Kıyı'nın gözleri ve elleri bağlı bir şekilde Sir Albert'in karşısına çıkartılır.

     -Eva'nın gözlerindeki kumaşı ve kelepçeleri çözebilirsiniz. der Sir Albert.

     -Eva mı? Benim adım Kıyı. Eva Gerald ile öldü. Ben Kıyı'yım bunu neden bir türlü anlatamıyorum.

     -Her ne haltsan, Eva ya da Kıyı ne fark eder?

      -Çok fark eder.

      -Kıyı mı? Demiştin. Demek o meşhur Kıyı sensin. Ben de senin için değerli bir şey var Kıyı.

     -Fırat burada mı?

     -Evet, bu malikânenin içinde misafirimiz. Sen benim gücümün ve kudretimin neler yapabileceğini bilmiyorsun. Dünyadaki savaşları ben başlatır, ben bitiririm. Benim de yönetiminde yer aldığım Komite bu dünyanın kontrolünü ele geçirdik, birkaç pürüz dışında. Sen neyine güvenip de bize karşı savaşıyorsun. Sadece karşımda duran cesur ve tek başına zavallı bir kadın var.

      -Senin gücün ve kudretin bir santimlik bir kurşunun sefil beynini dağıtmasıyla biter. Bu kural senin de, benim de, herkes için geçerli. Ben tek başına bir efsaneyim. Zavallıysam benden niye çekiniyorsun o zaman.

     -Neyin kafasını yaşıyorsun Kıyı. Bildiğim bir şey var ise o da cesaretin saygıyı hak ediyor. Bu yüzden Fırat'ı görmeye izini veriyorum. Git ve gör.

      Kıyı bir grup özel kuvvetler askeri ile malikânenin alt katlarına doğru iniyordu. Bodrum katındaki bir oda önünde nöbet tutan askerler vardı. Odanın kapısı açılır. Kıyı içeri tek başına girer. Odanın bir karanlık bir köşesine sinmiş bitkin ve güçsüz biri vardır. Kafasını öne eğmiş yere doğru bakarak korku içinde seslenir.

      -Vurmayın ne olur vurmayın. Duvarlara bir şey yazmayacağım.

      -Fırat!

Yerdeki adam Kıyı'nın yüzüne bakarak seslenir.

      -Kıyı?

     -Evet, Fırat.

     -Adam yerden hızlıca kalkarak, Kıyı'ya sarılır.

     -Geleceğinden emimdim. Beni bulacağının umuduyla yaşadım.

     Kıyı heyecandan konuşamaz. Fırat'a sarılır. Ağlamaya başlar. Fırat'a daha fazla dayamaz. Bir birlerine sımsıkı sarılırlar bir daha bırakmayacakmış gibi.

     -Fırat iyimi sin? Ne yaptı bu alçaklar sana.

     -İyiyim Kıyı. Sana kavuştum artık, daha iyi oldum.

      Kıyı Fırat'a sarıldığı zaman odanı duvarlarında yazılar olduğunun farkına varır. Dikkatli baktığında odanı her yerinde tavanda, zeminde duvarlarda hatta eşyaların üzerinde bile Kıyı yazmaktaydı.

KIYIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin