42.bölüm

17.6K 1K 68
                                    

ASAF'IN ANLATIMINDAN ;



İçimdeki duygulara engel olamıyorumdum artık.
Sadece geçici bir hoşlantı sandığım şey beni körü körüne bağlamıştı gül kızıma.
Onun her hareketini her halini aklıma kazımak istercesine izliyordum.
Korktuğum şey ne abileri ne babası ne de bizim çocukların tepkisiydi.
Tek korkum benim hissettiğim şeyleri gül kızımın hissetmediği ihtimaliydi.
Ve bu ihtimal beni deliye döndürmüştü.

Ondan ayrı kaldığım on gün ızdırap gibi geçmişti resmen.
Ona o kadar çok alışmıştım ki.
Her gün konuşmak bile yetmiyordu.
Bu halimi farkeden sıla sürekli sorup duruyordu.
Anlamıştı bir şeyler fazla başımın etini yediği için anlatmıştım.
Belki de birine anlatmak iyi gelir diye anlatmışta olabilirim bilmiyorum.

Ben anlattıkça sıla gülüyordu.
Biliyordu çünkü ben böyle bir adam değildim.
Kimseyle işim olmazdı.
Hiç bir kızla yüz göz olmazdım.
Bazı şeyler özeldi benim için.
Onlara göreyse odundum.

Sıla birden telefonumu alıp fotoğrafımızı çekti ve hikaye attı.
Ben ne yapıyorsun diye sorduğumda bekle ve gör diye cevap vermişti.
Bu kıza akıl erdiremiyorum bazen.
Daha fazla onun ne yaptığını sorgulamadan salona geçmiştim.
Teyzem ve dayımlarda buradaydı.
Biz sohbet ederken telefonum çaldı.
Arayanı gördüğümde gülümsedim.

Gül kızım aramıştı sesi sinirli ve tatlı geliyordu.
Birden o kız kim diye sorunca şoka girmiştim.
Kıskanmışmıydı.

Sen beni kıskanıyor musun diye sorduğumda ocakta yemeğim var diyip kapatmıştı.
Tek sorun yemeği onun yapmamısı.

Gelince konuşacağız diye mesaj atmıştım.
Yüzümde ki aptalca sırıtmadan dolayı sıla anlamıştı.
Gül kızımın tepkisini söylediğimde.
Hayırlı olsun demişti.
Sahi olur muydu.

Aradan bir kaç gün geçmişti.
Barkın abinin Aradığı görünce şaşırmıştım.
Telefonda duyduklarımla kal gelmişti.
Gül kızımın ortada olmadığını benim bilip bilmediğimi sordu ve kamera kayıtlarından bahsetti.
Allah kahretsin ki bilmiyordum bana bir şey dememişti.
Telefonu kapatınca art arda aramaya başladım.
Kapalıydı.
Baran ve Teo da bilmiyordu.

Yarım saat sonra gül kızım aramış olanlardan üstü kapalı bahsetmiş ve pınar ablada kalacağını söylemişti.
Bende hemen yola çıkacağımı ve yarın sabah yanında olacağımı söylemiştim.

Telefonu kapatır kapatmaz annemlere söyleyip yola çıkmıştım.
Kalamazdım ki daha fazla ondan haber alamadığım yarım saatlik sürede bile kafayı yiyecektim.
Kaybetme duygusu ikinci kez dolmuştu içime.
Bir de annesi olacak o Kadın ve şerefsiz adam dava açtığında bu korkuyu hissetmiştim.
Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama olmuyordu.
Umarım umarım yanlış anlama vardır.
Yoksa iyi şeyler olmayacak.

İstanbul'a geldiğimde kendimi eve attım hemen.
Gül kızım hariç kimseye söylememiştim geleceğimi.
Yatağıma yatınca düşünmeye başladım.
En ufak şeyde bile kaybetme korkusu yaşıyordum.
Ya bir gün gerçekten kaybedersem.

Ya birine aşık olursa.
Onun mutluluğu benim için her şeyden önce gelir ama dayanamazdım buna.
Benim ona bakarken bile içim giderken onu biriyle görmeye dayanamazdım.
Belki de konuşmalıydım.
Geç kalmamak için.
Pişman olmamak için.
Aşkım için.

Korkup kaçmak değil kalıp savaşmak gerekirdi bazı şeyler için.
Karar vermiştim belli edecektim hislerimi.
İlk önce direkt söyleyemem belki ama anlayacaktı.

Sabah sahilde ki bir kafede buluşmuştuk.
Koşarak gelip sarılması o kokusu beni mest ediyordu.
Kahvaltıdan sonra garsonun 'yenge' demesiyle ikimizde şok olmuştuk.
Gül kızım Utanmıştı pasta boğazına kaçmış ve öksürmeye başladı.
Su uzattıktan sonra garsona 'yengen bir şey istemiyor' demiştim.
O kadar korkmuştum ki bunu derken.
Vereceği tepkiyi bilmiyordum.
Gülümseyip gözlerini kaçırmıştı.

Tüm gün dolaşıp konuşmuştuk.
Akşam üzeri evine bırakmıştım.
Kapının önündeyken sarılıp sonsuza kadar böyle kalmak istiyorum demişti.
O an kalbim o kadar hızlı atmaya başladıki.
Bende aynı şeyi söyleyip güldüm.
'kamaşıyor gözlerim bebeğim öyle gülmek olur mu gözünü seveyim' demişti.
Benim gül kızım benden daha cesaretli çıkmıştı.
'cennet dudaklarınmış öpte öleyim' der demez dudakları yanağımı bulmuştu.
Sırıtarak baranın yanına gitmiştim.
Onunla konuşmam lazımdı bu olayı.

Tüm duygularımı hislerimi ve vazgeçmek için çabaladığımı ama yapamadığımı uzun uzun anlatmıştım.
Şerefsiz önce bir tane yapıştırmıştı.
Neymiş abiymiş vururmuş.
Sonra ciddileşip,

"bak oğlum sen kardeşimsin eyvallah ama Gülce de öyle ben onu annemin karnında 6 aylıkken kaybettiğim kız kardeşimin yerine koydum ne onun üzülmesine dayanabilirim nede mutsuzluğuna eğer ciddiysen ben yanındayım yanınızdayım ama sakın üzme kız kardeşimi işte o zaman önce beni bulursun karşında "demişti.

Biliyorum Baran için çok değerliydi.
Kaybettiği kardeşinin yerine koymuştu.
Daha ilk tanıştıklarında dilinden düşünüyordu.
Bizde merak etmiştik ve öyle tanışmıştık iyi ki tanımışız tanımışım.

" eyvallah onun gözünden akacak bir damla yaşa sebep olsam ben kendimi affetmem merak etme" diyip ayrılmıştım yanından.

Gül kızımla mesajlaşırken 'gel kocam olarak başla' demişti.
'nikah işlemlerine başlıyorum o zaman' dediğimde yine Utanmıştı.
Kurban olduğum.
Hele attığım fotoğrafı kıskanması.
Daha ben görmedim kaslarını demişti.
Ah bebeğim çok masumdu ama ben o kadar masum olamıyordum.

Şimdi ise Uludağ'a gidiyorduk.
Teo ve Baran sayesinde Cenk onlarla gidiyordu.
Bunun için teşekkür etmem lazımdı.
Yan koltukta beni izleyen meleğim kısık sesle müzik huzur buydu.
O güzel sesiyle şarkıya eşlik etmeye başladığında bende elini tutup ona eşlik etmiştim.
Şerefsiz teo arayana kadar.
Biraz konuştuktan sonra uyumuştu.
Montumu üzerine örttüğümde iyice kendine çekip kokladı.
Kokumu seviyordu bunu anlamıştım önceden.
Gülerek yola devam ettim arada meleğimi izliyordum.

Otele gelince kucağıma alıp odasına götürdüm alnını öpüp çıktım.
Cenk arada kötü kötü bakıyordu.
Anlıyordu tabi.
Anlamayacak gibi değil ki.

Sabah gül kızım uyandırmıştı.
Beraber kahvaltı yaptıktan sonra kayak alnına geçmiştik.
Teo kayak yapmaya gidelim dediğinde parmaklarıyla oynamaya başlamıştı gül kızım.
Ne zaman gerilse bunu yapıyordu.
Bilmediğini anladığımda öğreteceğimi söylemiştim.

Şimdiyse başlamıştık.
O kadar heyecanlanıyordu ki.
Bazen kahkaha atıyordu.
İçimde çicekler açıyor o gülünce.
Bir yandanda etrafta ki itler duyar diye kıskanıyordum.

Tabi birde çetin iti vardı şirketlerinde.
Elimi bir geçirsem it herifi.
Gül kızım o kadar güzel ki bitmiyor şerefsizler.

Bir an elini bıraktığımda arkaya doğru sendeledi tutmaya çalışırken beraber düştük.
Resmen üzerinde yatıyordum şu an.
Kocaman gözlerle bana bakıyordu.
Gözlerim dudaklarına kaydığında onun kilerde adem elmasıma takılmıştı.
Dudaklarımız birbirine değmek üzereydi.
Belki de değmeliydi.
Cesaretimi toplanmaya çalışırken Cenk gelmişti.
Noluyor lan diyerek.
Sağ ol kardeşim sayende bir şey olmuyor.

Kalkıp gül kızımı da yerden kaldırdım ve otele girdik.
Beraber kafede otururken üç tane kız bize doğru bakıyordu.
Gül kızım birden kalkıp hemen geleceğini söyledi ve oraya gitti.

Kızlarla konuşurken kızların korkudan gözleri büyümüştü ve sanki katilmişiz gibi bize bakıyorlardı.
Onlar alelacele gidince sinsice güldü bebeğim ve yanımıza geldi.
Ah Allah bilir neler demişti kıskanç bebeğim.

Arkadaş mı edindin diye sorduğumda bir kaç onaylar şey söylemişti ama memnun değildi.
Ah benim güzel bebeğim sen giderken ben dönüyordum.

Ona dönüp gülümsedim.
Karar vermiştim yakın zamanda konuşacaktım.
Belki burada konuşurdum.
Belki döner dönmez.
Artık biz olmanın vakti gelmişti.
















Asaf'ım da Asaf'ımmm aşk adamım sonunda duygularından emin.

Ah Baran'ım duygusal kekim sen harika bir abisin.

G Ü L C EHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin