burs

1K 68 346
                                    

sonunda geldik ya. aybike'nin burs konusu bana bu bölümün fikrini verdi ve bölüm çok hoşuma gitti. diziden bağımsız olacak gidişatı. umarım siz de beğenirsiniz. oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen motivasyon kaynağım, keyifli okumalar🫀

eli kapıya gitti. geri geldi. gitti. yine geri geldi. italya bursunu kazanmıştı işte. hayalindeki şeydi bu. ama mutlu değildi asla. en büyük hayalinin tam ortasındayken bile mutlu değildi. nasıl mutlu olabilirdi ki? geride berk'i bırakırken mutluluk kelimesi berk'ten bile uzağında kalırdı.

sabah yaşadıkları küçük tartışmayı gözünün önüne getirdiğinde kapalı gözlerinden süzülen yaşlara izin verdi. genç adamın kapısının önündeyken çalmaya karar verdi sonunda. ondan habersiz gidemezdi. haber vererek de gidemezdi farkındaydı ama en azından, hiç yoktan bu geceyi sevgilisiyle geçirmek istiyordu.

zilin soğuk sesini duyduktan bir iki dakika sonra kapı açıldığında kızılın en güzel tonlarındaki dağılmış saçları ve aynı yumuşak, tel tel saçları gibi yüzüne özenle dağılmış çilleriyle sevgilisi vardı tam karşısında.

"aybike?"

"içeri girebilir miyim?"

bir an sesinin hiç çıkmadığını hissetse de gücünü toplayıp birkaç kelime diyebilmeyi başarmıştı.

"tabi, tabi geç."

içeri adımladığında ikisinin de arasında az da olsa bir soğuk tabakanın belirgin durduğunu fark etmemek imkansızdı. ona sımsıkı sarılmak istiyordu genç kız ama öncesinde bir şeyler söylemesi gerektiğinin farkındaydı.

"şey, berk. benim sana bir şey söylemem gerek."

gözlerini kısıp kızın sözünün devamını getirmesini bekledi berk. birkaç saniye sonra cevap gelmeyince de bir şeyler söyleme ihtiyacı duymuştu.

"güzelim eğer sabahki tartışmamızsa konu, ben-"

"italya'ya gidiyorum."

lafı ağzına tıkılmış çocuk yutkunamadı bir süre. konuşmayı denemedi bile sesinin çıkmayacağına emindi çünkü.

"italya bursunu kazandım berk. sana söyleyemedim ama söylemeden de gidemezdim. beni anlamanı beklemiyorum ama bunu istiyorum. bu burs benim hayalim."

gözleri doldu sadece kızılın. ağzından çıkacak her kelime aybike için çok değerliydi ama bir şey söylemedi. ne denirdi ki? beni bırakma mı? hoşçakal mı? boğazını temizledi.

"ne zaman gideceksin?"

"yarın sabah."

anlayışlı olduğunu düşündüğü biçimde başını aşağı yukarı salladı kızıl. güzeller güzelinin bir şey demesini beklediğinin farkındaydı. gitmesini istemiyordu evet ama aybike bunu istiyorsa onu engelleyemezdi. aybike'yi seviyorsa hayallerini engelleyen değil, gerçekleştirmesini sağlayan olmalıydı. bunu yapacaktı.

"ben, çok kararsızım berk. bir yanım gitmeyi çok istiyor diğer yanım seni bırakamıyor. kal demene ihtiyacım var sanki-"

"git aybike."

gözlerine biriken yaşları ve şaşkınlığını saklamadı çocuktan. kırıldığını tamı tamına hissetmişti.

"git, ben buna engel olamam. hiçbir şeye mecburiyetin yok evet ama hayallerini gerçekleştirmek zorundasın. buna mecbursun. ben bunu durduramam. gitmek zorundasın. her ne kadar ikimiz de bunu istemesek de böyle."

"umurumda değil anlamıyor musun? sen bana gitme desen gidemezdim ben berk."

tüm olanlara olan öfkesini kızıldan çıkarmak isterce itmişti kızılı göğsünden. ona kızgın değildi aslında ama şartlar bunu gerektirmişti.

kurnaz vezirin prensesi | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin