ay ay ay, ben geldim bebeklerim çünkü artık ayber tek bölümlük kurgusuna bölüm konusu şıp diye geldi ve yazmam gerektiğini düşünüyorum. bu sefer dizide olmaz da ben yazayım demiyorum, dizide de olması gereken senaryo diyerek yazdım bakalım berk'in italya'ya gitme kararına aybike'nin tepkisini. keyifli okumalar dilerim 🪄💌
"ne var oğulcan?"
yatağında yanında ders kitapları, diğer yanında bitmeye yaklaşmış bir roman ve kulaklığa takılı telefonu dururken boş boş oturup karşıya, olabilecek en uzağa gözlerini dikmişti kız. kimseyle konuşacak halde de değildi, tek berk'ten değil etrafındaki herkesten kaçıyordu sanki. sakladığı şeyler, öğrendiği ve berk'e söylemeye cesaret edemediği, onun hayatını karartacak kişi olmayı göze alamadığı için hiç kimsenin yüzüne bakmak istemiyordu.
"oğulcan değil de benim. olur mu?"
içeri ömer girdiğinde de bir şey değişmedi. her kimse önemli değildi dinleyeceği şeyler. zaten bir şey dinlemek istediği de yoktu ya. şuan istediği, bir an önce odasındaki ömer'i gönderip yine kafayı yememek için çabalamaktı.
"cidden şaşırttın beni kuzen."
"niye ömer? niye şaşırttım. berk'e soğuk falan yapmıyorum tamam mı? kaçmıyorum da ondan. bir oğulcan bir sen gelip durmayın üzerime."
"o yüzden mi berk'in gidişi umurunda değil?"
"ne gidişi? neyden bahsediyorsun ömer anlamıyorum."
kalp atışları hızlandı. hayır, hızlandı zayıf bir kelimeydi. birkaç gündür belki de birkaç haftadır olması gerekenden hızlı çarpmaya alışmak zorunda olan kalbi, son günlerin de üzerinde bir tempoya çıkmıştı. ne gitmesinden bahsediyordu?
"haberin yok mu?" ömer'in yüzü tamamen şaşkınlık içindeyken aybike fal taşı gibi açık ela gözleriyle ömer'den gelecek kelimeleri bekliyordu. "ben biliyorsun sandım-"
"ömer ne gitmesi?"
"italya. berk ve annesi ayla hanım, italya'ya taşınacaklar. bugün uçakları varmış."
aybike 'ne?' diyecek gücü bile bulamıyordu kendinde. ağzı aralanıp kapandıktan sonra gözünden akan yaşla kalakaldı öylece. bir şeyler söylemek, haykırmak istiyordu ama başaramıyordu. boğazı düğüm düğüm olup kuruyordu, nefes alamıyor boğuluyordu.
birkaç saniye nefes alamayışının getirisiyle birden hızla nefes alıp verdi ve ayağa kalktı.
"aybike?"
iyiyim dercesine elini sallamak istese de havada öylesine hızla sallanan eli çırpınmaktan fazlasını yapamamıştı. sertçe yutkundu. gözleri acıyordu.
"nerede?"
"ne?"
"o nerede ömer! gitti mi? burada mı hala? yetişir miyim? nasıl gider ya nasıl? nasıl bırakırsın beni?"
bağırma ve ağlamayla karışık ayaklarını yere vurmaya başladığında kollarını tutup sarıldı kuzenine ömer. saçlarını sevip sakinleştirdiğinde her ne söylerse söylesin onu şuan sakin kalamayacağını bilecek kadar iyi tanıdığından direkt konuya girdi.
"taksi çağırırım, hemen gideriz havaalanına. saatlere baktım, uçağın kalkış saatine yarım saat var. yetişeceğiz bak korkma."
"bu saate kadar neredeydin?" panikleyen kız hiçbir şeyini almadan, üzerindeki kahverengi beyaz çizgili kazağı ve siyah kot pantolonu değiştirmeden kapıyı açtı hemen.
"nereden bilebilirim ben senin haberinin olmadığını?"
kapıyı kapatıp çıktığında son mırıldanışında sesi ağlamaklıydı. "haberim olsa izin verir miydim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kurnaz vezirin prensesi | ayber
De Todotek partlık ayber kurgularıdır. bir ya da iki partlık hikayelerden olacak. dizide olmasını istediğimiz ama yazılmayan sahneler ya da gördüğümüz ve devamını farklı hayal ettiğimiz, istediğimiz tüm sahneleri yazacağım. hot sahneler fazla olacaktır. 🌼