Riki'den
Hafif eski fakat oldukça sağlam gözüken iki katlı ahşap evin karşısında boş birşekilde dikiliyordum. Evin kapısına doğru giden toprak yolun etrafında özenle dikilmiş çiçeklerin hepsini tek tek inceledikten sonra bakışlarımı tekrar ahşap eve kaldırmıştım. Geri gitmeyi çok istiyordum fakat on beş dakika önce uzaklaşan annem bu isteğime karşı çıkıyordu. Buraya ait olmadığımı o kadar çok hissediyordum ki yüzümde iğrenmiş bir ifade olduğuna emindim. Burada bulunduğum 15 dakika boyunca mobil verim toplam beş kez gidik gelmişti. Şaka yapmıyorum, tam beş kez! Ve ailem bana burada yaşamayı öğrenmemi söylemişti.
"Riki! İçeri gelsene gerizekalı!"
"Bavullara yardım etseydin bari Zuha!"
"İki üç bavulu taşıyamayacak kadar güçsüz müsün kuzi?"
"İki kardeş üstüme gelmesenize"
Rei ve Kazuha'nın benimle dalga geçmelerini dinledikten sonra içeriye adım atabilmiştim nihayet. İçerisi bana o kadar fazla deja vu yaşatmıştı ki bi an buraya daha önce geldiğime yemin edebilirdim.
"Annemin Harry Potter hayranı olduğunu biliyorsun. İçerisi tanıdık geliyorsa Weasley ailesinin evine benzetmiştirsin Riki"
Rei'nin yaptığı açıklamayla anladığımı belirtecek şekilde mırıldanmıştım. Daha sonra da Momo halam gelmişti zaten. Hazır olan sofraya hepimiz oturduğumuzda sohbet etmeye başlamıştık. Baba tarafım Japon olduğu için evde Japonca konuşuluyordu hâliyle. Bende sevmiştim açıkçası ortamı. Rei ve Kazuha birbirlerinin rezil anılarını anlatma yarışına girmişlerdi adeta. Momo halam da onları dinlemememi söyleyip benimle sohbet etmeye başlamıştı. Bana sürekli dansla alakalı sorular soruyordu çünkü beni küçükken dans kursuna yazdıran kişi oydu. Çok minnettardım ona bu konuda. Bu yüzden bende onunla sohbete dalmıştım.
Yemekten sonra Kazuha arka bahçedeki hamakta müzik dinleyebileceğimi söylemişti. Çünkü benim kalacağım odanın hemen yanındaki odada. Rei bağıra bağıra şarkı söylüyordu. Bende sesten kaçmak ve olanları düşünmek için bahçedeki hamağa gitmiştim. Arka bahçe oldukça genişti. Yandaki ev ile aramda sadece bir çit vardı fakat çok sorun etmeden kurulmuştum hemen hamağa.
Okulda yaptığım "zorbalıklar" yüzünden ailem beni buraya, yani Suwon'a göndermişti. Gerçi sadece bulaştığım kavgaları bahane olarak kullandıklarına emindim. Çünkü ben zorbalık falan yapmamıştım kimseye. Sadece arkadaşlarımı savunmuştum. Ayrıca beni yaz tatilin son iki haftası göndermeleri çok saçmaydı. Tatilin başında neredeydiler?
Düşüncelerime dalmışken çitin arkasından duyduğum sesle irkilmiştim. Sadece çalılıkların kıpırdama sesi geliyordu kulağıma. Tabii rüzgarın esmemesi durumu biraz ürkütücü kılmıştı. Bakmaya karar verip hamaktan indim ve çitlere doğru ilerledim. Çene hizama gelen çitin diğer tarafına temkinli bir şekilde baktığımda pembe ve sarı saçlı iki kız görmüştüm. Ya da gördüğümü sanmıştım. Çünkü ikiside kafasını kaldırdığında pembe saçlının bir erkek olduğunu görmüştüm. Kafasını kaldırdığı için yüzünü ters bir şekilde görsemde bir an yıldızlara baktığımı sanmıştım. Gözleri şaşırdığından mıdır bilmem, fazlasıyla büyük ve parlaktı. Onu incelemeye devam edebilirdim, tabii eğer korkup uzaklaşmasaydı.
"Bir anda bakılır mı öyle azrail gibi ya? Korkuttun beni. Ayrıca, Liz bak sana demiştim sevgilisi var Rei'nin. Al işte bak evine bile gelmiş."
Ben hâlâ dediklerini anlamaya çalışırken yanındaki sarı saçlı kız elinde olduğunu fark etmediğim kutu dondurmasını çimenlerin üstüne bırakıp bana üzgün bir şekilde yaklaşmıştı. Hoş, boyu çiti geçmediği için sorun yoktu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil Town | Sunki
Fiksi PenggemarAilesi tarafından kuzenlerinin yanına, ufak bir kasabaya gönderilen Riki, yeni kişiler tanıyıp garip olaylar yaşar...