17

870 124 139
                                    

Riki'den

Heeseung hyungun dediği gibi hepimiz saat on ikide ağaç evde toplanmıştık. Önce bize öğrendikleri şeyleri anlatmışlardı. Olanları dinledikten sonra herkesin düşündüğü şey aynıydı. O mağarayı bulmak.

Gruplara ayrılarak farklı noktaları aramayı düşünmüştük ilk başta. Fakat sonrasında Jay hyung kaybolan biri olursa yeterince hızlı olamayabileceğimizi söylemişti. Jake hyung da bunun üzerine gruplara ayrılmamızı fakat birbirimizin görüş açısından çıkmamaya dikkat etmemiz gerektiğini söylemişti.

Jay hyung, Jungwon ve Eunchae bir gruptu. Jake hyung, Sunghoon hyung ve Chaewon bir grupta; ben, Sunoo ve Kazuah bir gruptaydik. Sona kalan Heeseung hyung ve Sakura noona da iki kişilik bir grup olmuştu böylelikle. Ne olur ne olmaz diye her gruptan bir kişinin telefonuyla grup araması başlatmıştık sesli bir şekilde. Sonuç olarak birbirimizden ayrı olsak bile hem birbirimizi görebilecek, hem de duyabilecektik. Korkulacak bir şey kalmamıştı böylelikle.

Ağaç evden çıkıp ormanın içine doğru girmeye başladığımızda nadiren konuşuyorduk. Herkes dikkatlice etrafını kontrol ederek ilerliyordu. Birbirimize zarar gelsin istemiyorduk. Bizim grupta aramada bulunan telefon Kazuha'nın telefonuydu. Ortamızdan yürüyen kişi de oydu bu yüzden. Kazuha durup geldiğimiz yöne ve ileriye bakmıştı bir süreliğine. Bitkilerin seyrekleşip toprağın arttığı yolu inceleyip telefonunu ağzına yaklaştırmıştı.

"Bitkiler seyrekleşmeye başlıyor burada.  Mağaraya giden barut izleri bulunduysa zamanında, çok güzel açıklıyor nedenini. Toprak kendini yenileyememiş sanırım hâlâ. Buraya toplanıp bakalım mı?"

Söyledikleriyle beraber yeri incelemeye başlamıştım. Gerçekten haklı olabilirdi. Eğer barutun izleri düşündüğümüz kadar az değilse toprağın küçük alanlarda da olsa daha verimsiz olması gayet mantıklıydı.

Yatay bir çizgi formunda ilerlediğimiz için en köşedekiler bizim bulunduğumuz konumu göremeseler bile diğerlerini görebiliyorlardı. Jake hyung da Chaewon, Jay hyung ve Jungwon'un dikkatini çekebilmek için ıslık çalmıştı sesli bir şekilde. Nereye gelmeleri gerektiğini anlayan üç kişi de bu tarafa doğru gelmeye başlamıştı.

Onlar gelirken Sunoo da taşların fazlalaşmaya başladığı yolu takip etmeye başlamıştı. Kazuha'ya diğerlerini beklemesini işaret edip Sunoo'nun peşinden gitmiştim. Birkaç çalılığın içinden geçişimiz ilk kez ağaç eve geldiğim zamanı hatırlatıp gülümsememi sağlamıştı. Önümüzde duran büyük mağarayı görünce de silinmişti gülümsemem.

"Sunoo'm, emin misin?"

"Üstüne gitmezsem sonu gelmeyecek ki Riki. Emin değilim ama yapmak zorundayım."

"Hep yanında olduğumu biliyorsun değil mi?"

"Yanımda olduğunu bildiğim için buradayım zaten sevgilim."

Sevgilim kelimesini Sunoo'nun ağzındsn duymak içimde çiçekler açtırıyordu sanki. Diğerlerinin henüz gelmemesini fırsat bilerek hızlıca belinden tutup kendime çekmiştim sevgilimi. Dudaklarımızı birleştirdiğimde ise gelen çalı sesleriyle diğerlerinin geldiğini anlayıp küfür etmiştim içimden bir sürü. Yine de ayrılmayıp birkaç saniye daha oyalanmıştım tadına bayıldığım dudakların üzerinde.

"Holy shit man."

"Adamlardaki keyfe bak amına koyayım sanki her gün manitayla ruh avına çıkıyor. Hayalet avcılarına döndük iyice."

Sırayla konuşan Jake hyung ve Heeseung hyung hepimizi güldürmeyi başarmıştı. Daha sonra Sunoo'nun elinden tutup mağaranın girişini göstermiştim.

Devil Town | SunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin