16

1K 130 87
                                    

Riki'den

Ağaç evde yaptığımız buluşmadan sonra birkaç araştırma yapmaya karar vermiştik. Sakura noona eski belediye başkanının şuan tapınakta çalıştığını ve onunla konuşabileceğimizi söylemişti. Diğerleri belediye başkanının seçimler geldiğinde zorla aday olduğunu, halkın kendisine oy vermemesi için yalvardığını söylemişlerdi. Seçimler yapılmadan önce yanan okul ise her şeyi daha garip yapıyordu.

En büyüklerimiz olarak Heeseung hyung ve Sakura noona gitmeye karar vermişlerdi başkanın yanına gitmeye. Herkes ağaç evde onları bekleyecekken Sunoo'yu ağaç evde tutmayı pek istememiştik. Her ne kadar ben onunla gitmeyi istesem de bunun yine tehlikeli olacağını söyleyip Sunghoon hyung gitmişti Sunoo ile birlikte. İkisi büyük ihtimalle meydanda biraz gezinip Sunshine City'de bir şeyler içerlerdi. Suwon'da gençlerin yapabileceği en iyi aktivite kasabanın -iki kafe içerisinden- en iyi kafesi Sunshine City'de bir şeyler içmekti çünkü.

Sunoo gitmeden önce son bir kez dudaklarına küçük bir öpücük bırakmıştım. Herkesin içinde öpmeme utanıp biraz söylense de Jay hyungun "Gidin artık" adlı seremonisini dinlemeden önce bana sarılıp inmişti aşağıya. Ağaç evin camından baktığımda bana öpücük yollayıp gülerek Sunghoon hyungun koluna girmişti. Sonrasında ağaçların içinde kayboldular birlikte.

Sunoo'dan

Ağaç evden ayrıldıktan sonra Sunghoon hyungla beraber meydana gelmiştik. Cumartesi olması sebebiyle tüm gençler meydandaydı ve yanınızdaki kişi Park Sunghoon olunca herkes selam veriyordu. Sayamadığım kadar liseli, hatta komşumuz Choi nine bile selam vermişti Sunghoon'a.

Sunshine City'de kendimize bir yer bulup oturabilmiştik sonunda. Verdiğimiz siparişleri getiren Taki'yi görünce şaşırmıştım. Kısa süre önce edindiğim arkadaşlarımdan biriydi ve çalıştığını bilmiyordum.

"Oh, Sunoo! Seni ilk defa gördüm burada."

"Biraz eğlenmek için gelmiştik buraya ya. Senin burada çalıştığını bilmiyordum."

"Haftasonları geliyorum buraya. Ayrıca eğlenmek istiyorsanız falcı açıldığını duydum müşterilerden. Doğruları söylediğinden emin değilim ama bakmaya değerdir bence."

Başımla anladığımı belirtip görüşürüz demiştim Taki'ye. O gittikten sonra da Sunghoon hyunga sorup onay almıştım. Açıkçası heyecanlanmıştım çünkü ilk defa gidecektim böyle bir yere. Kafeden çıkarken falcının yerini Taki'den öğrenip o tarafa doğru gitmeye başlamıştık. İçeriye girmeden önce son bir kez bana bakıp emin misin diye sormuştu Sunghoon hyung.

Meydandaki diğer dükkanlar gibiydi binanın yapısı. Diğer dükkanlardan farkı çatısından aşağıya sarkıtılan sarmaşıklar ve gündüz olduğu için yanmayan ledlerdi. Camlarında bulunan mor perdeler de içeriyi görmeyi engelliyordu. Kocaman gülümseyip başımla onaylamıştım Sunghoon hyungu.

İçeriye girerken kapıda gördüğüm "Mina'nın evine hoşgeldiniz!" yazısı iyice gülümsememi sağlamıştı. İçimdeki stresi alıp götürmüştü bu minik tabela sanki.

"Hoşgeldiniz! Oh..."

"Hoşbulduk. Bir sorun mu var?"

"İçeriye girmeden birazcık bekleyebilir misiniz? Sevgilimi çağırmalıyım."

Dedikten sonra gitmişti bizden büyük olduğunu anlayabildiğim kadın. İçeriye adım attığımız gibi neden bizi durdurduğunu anlayamasam da sorun etmemeye çalışmıştım. Bir süre sonra önceki kadından biraz daha uzun, siyah saçlı bir kadın gelmişti. Biraz bize baktıktan sonra dükkanın dışında konuşmayı teklif etmişti. Sunghoon hyung bu harekete biraz sinirlense bile belli etmemeye çalışmıştı. Dışarıya tekrar çıktığımızda konuşmaya başlamıştı karşımızdaki kadın.

Devil Town | SunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin