Sunoo'dan
Ağaç evden çıkıp ormanın içine doğru yürümeye başlamıştım. Arada etrafımdaki çiçeklere bakmak için duraksıyor, sonra duyduğum sesle beraber devam ediyordum. Nereye gittiğim hakkında pek bir fikrim yoktu. Sadece gitmeye devam ediyorum sakince. Ağaçların içinde sonunda düzlüğe geldiğimde bir yol ayrımı görmüştüm. Yol ayrımın sol tarafında normal boyutlarından oldukça büyük, kırmızı bir gül vardı. Sağ tarafında ise küçük fakat oldukça fazla olan anemon çiçekleri vardı. Nereye gitmem gerektiği hakkında düşünmeden sol tarafa ilerlemeye başlamıştım istemsizce. Bacaklarım beni dinlemiyorlardı.
Güle doğru yaklaşıp incelemeye başlamıştım. Uzaktan oldukça güzel gözüken bu gülün dikenleri, küçük böcekleri ve çürümeye başlamış yaprakları vardı. Parmaklarım dikenlerinden birine temas ettiğinde kulaklarım çınlamıştı. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda gördüğüm şeyle beraber donmuştum. Orman yanıyordu. Ve yangının tam ortasında arkadaşlarım duruyordu öylece. Biraz ilerlediğimde Hoseok hyungu görmüştüm alevlerin içinde. Gördüğüm gibi de koşmaya başlamıştım. Ben koştukça alevler benden uzaklaşıyordu sanki. Asla yetişemiyordum o yangına. Koştukça koşuyordum fakat yetişemiyordum asla. Etraftan yükselen sesler ise ağlamak istememe sebep oluyordu. Kazuha'nın sesini duyuyordum.
"Yunjin senin yüzünden öldü!"
Hoseok hyung da bir şeyler söylüyordu sanki. Unuttuğumu sandığım sesi aynı eskisi kadar net geliyordu şimdi.
"Okul senin yüzünden yandı!"
Alevlere yetişmeye çalışıyordum hâlâ. Tüm arkadaşlarım bana bakıyorlardı. Bense olduğum yerde koşuyor gibiydim. Yere düştüğümde canımın acımamasıyla duraksamıştım. Rüyada olduğumu farkettiğim an o andı. Ve rüyada olduğumu anladığım anda yok olmuştu bütün ateş.
"Gelmezsen devam edeceğim. Daha yakınlarından devam edeceğim."
Beynimde yankılanan sesle beraber uyanmak için çabalamıştım. Gözlerimi açmaya çalıştıkça vücudum kaskatı kesiliyordu. Birinin beni uyandırması veya rüyanın bitmesi için dualar etmeye başlamıştım.
"Geçti Sunoo. Gözlerini aç sevgilim, hadi."
Ve açabilmiştim gözlerimi. Elindeki peçeteyle alnımı silen Riki uyandırmıştı beni. Uyandığım gibi de oturduğum sıradan kalkıp sarılmıştım karşımdaki bedene. Riki de sınıfımın ortasında durmaktansa dışarıda olmayı tercih etmiş olacaktı ki dışarıya çıkarmıştı beni. Elimden tuttuğunda lavaboya gidip yüzümü yıkamıştı nazikçe. Daha sonra bir şey demeden bahçeye, diğerlerinin yanına götürmüştü beni. Bir şey dememesini de tercih ediyordum açıkçası. Rüyayı daha kendim bile sindirememişken açıklama yapmak istemiyordum.
Her zaman oturduğumuz çardağa geldiğimizde Riki soran gözlerle bana bakıyordu. Bende konuyu açmaya hazır hissettiğimi düşünüp Jake hyung ve Sunghoon hyungun konuşmasını bölmüştüm.
"Hyung bölüyorum ama önemli bir şey anlatabilir miyim?"
"Anlat tabii Sunoo. Bir şey mi oldu?"
"Kabus gördüm ve hemen anlatacağım lütfen bölmeyin."
Gördüklerimi anlattıktan sonra bir tepki vermeleri için beklemiştim. İlk yanıt veren de Jay hyung olmuştu.
"Kazuha'nın asla böyle bir şey söylemeyeceğini biliyoruz öncelikle. Fakat Hoseok hyungun sesini duyman? Okul yangının çıkma sebebini bilmememiz de işi zorlaştırıyor."
"Ya okulu yine o yaktıysa?"
Jake hyungun söylediğiyle herkes düşünmeye başlamıştı. Beş sene önce yani ben yedinci sınıftayken yanmıştı Suwon Lisesi. O zamanlar Hoseok hyung Jungwon ve benim okula kaydolmamızı sağlayan, annem ve Nayeon teyzeyle bizi tanıştıran kişiydi. Bu sayede ailemiz olmuştu Jungwon'la. Ona çok fazla minnettardık bu yüzden. Aynı sene içerisinde o okuldayken başlayan yangında vefat etmişti Hoseok hyung. Lavaboda kilitli kaldığı için çıkamadığını, gaz zehirlenmesinden dolayı öldüğünü söylemişlerdi bize. Okul hızla tahliye edildiğinde içerde kalan tek kişi oydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil Town | Sunki
FanfictionAilesi tarafından kuzenlerinin yanına, ufak bir kasabaya gönderilen Riki, yeni kişiler tanıyıp garip olaylar yaşar...