Riki'den
Yine sabahın saat dokuzu ve yine Sunoo tarafından ağaç eve sürükleniyorum.
Bana alınan kahverengi puf sonunda ağaç eve ulaşmıştı ve Sunoo'nun söylediğine göre benim aralarına katılmamı kutlayacaktık.
Ağaç evin yanına sonunda vardığımızda, geçen geldiğimde o sarışın çocuğu gördüğüm yere tekrar bakmıştım. Bu sefer kimse yoktu. O gün orada sarışın birini gördüğüme yemin bile edebilirdim. Yine de daha fazla düşünmemeyi seçerek bende Sunoo'nun peşinden merdivenleri tırmanmıştım. İçeri girdiğimde ise yüzüme patlatılan konfetiler gülümsememi sağlamıştı.
"Maknae line'ımızın üçüncüsü olmaya hak kazandınız Nishimura Riki."
"Tebrikler, kazandınız! Şimdi tencere oldunuz"
Jungwon'un söylediklerinden sonra Sunghoon hyungun yaptığı espriye (!) kimse ağzını bile açmamıştı. Yaklaşık on saniye süren garip sessizlikten sonra sallanan ağacın yapraklarının sesi gürültüyü sağlamıştı.
"Hyung Chris bile esprinden rahatsız oldu görüyor musun?"
"Chris mi?"
"Sunoo kasabanın ruhuna öyle sesleniyor. Rüyasında kendini öyle tanıtmış Bay Chris"
Jake hyungun yaptığı açıklamaya karşılık anladığımı belirten mırıltılar çıkarmıştım. Daha sonra diğer altı pufun ortasına konulan kahverengi pufuma oturmuştum. Diğerleride yerlerine geçtiğinde fazla hızlı alıştığım grubuma göz gezdirmiştim. Sanırım Suwon o kadar kötü değildi. Şuan küçük pencereden ifadesiz bir şekilde bana bakan sarışın hariç tabii ki.
Tam bakması için Sunoo'ya dokunduğumda kaybolmuştu. İliklerime kadar titrediğimi hissetmiştim. Yine aynı ağaçtan bana bakmıştı. Yine Sunoo'ya dokunduğumda kaybolmuştu. Sunoo'nun rüyasına girdiğini öğrenmemde ayrı bir olaydı. Arada kesinlikle bir bağlantı vardı.
"Birlikte biraz ormanı gezelim mi? Riki öğrenmiş olur hem buraları. Kaybolmasını istemeyiz değil mi?"
"Sunghoon haklı aslında. Biraz mantar da toplamış oluruz hem."
Sunghoon hyung ve Heeseung hyung arasında geçen kısa konuşmadan sonra herkes ayaklanmıştı. Bende boş boş bakmaya başlamıştım. O sarışın pislikle karşılaşmak istemiyordum fakat meraklı bir şekilde bana bakan pamukşeker beni çok zorluyordu. O kadar tatlı bakıyordu ki kalkmaktan başka seçeneğim kalmamıştı.
Ormanın iç taraflarına doğru ilerlediğimizde ağaçlar sıklaşmış, ormanın içine giren ışık miktarı azalmıştı. Yinede bunu dert eden tek kişi benmişim gibi gözüküyordu. Diğerleri ya mantar toplamak için eğiliyor ya da gülüşerek geziyorlardı. Sunoo da oldukça eğleniyor gibi gözüküyordu. Arada çizilen dizlerine rağmen etrafında dönüyor, Jungwon'a bir şeyler anlatırken heyecanlı bir şekilde zıplıyordu. Son kez etrafında döndüğünde ise bir şeye takılıp yere düşmüştü. Hızlıca yanına gittiğimde Jungwon Sunoo'nun eline kendi elini bastırıyordu. Daha sonra elini çektiğinde Sunoo'nun elinin kanadığını görmüştüm. Çok fazla kanamıyordu fakat sadece düşmeyle elini bu kadar yaralaması imkansızdı. Etrafta elini yaralaması muhtemel olan bir şeyler ararken gördüğüm sivri taşla her şey yerine oturmuştu. Taşın sivri yüzeyindeki kanda düşüncelerimi doğrulamıştı.
"Sunoo iyi misin?"
"Bir şeyim yok Riki iyiyim merak etmee."
Canının acıdığı bu kadar belliyken yine gülümsemeye çalışıyordu. İçimden ona kızarak uzaktaki Jay hyunga buraya gelmesini işaret etmiştim. Kısa sürede buraya geldiğinde Sunoo'yu aynı annesi gibi azarlamıştı. Sunoo da aynı yaramaz bir çocuk gibi azarını işitmişti. Diğer hyunglarda yanımıza geldiğinde Sunoo bir şeyi olmadığına inandırmaya çalışıyordu herkesi. Çok şükür ki Jay hyung mantar toplamak için getirdiği sepetin içine sargı bezi koymuştu. Nedenini merak ettiğimde ise gülümseyerek bana bakmıştı ve "Ormana geldiğimizde Sunoo hep bir yerlerini kanatır. Yanımda taşıyorum artık hep" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil Town | Sunki
FanfictionAilesi tarafından kuzenlerinin yanına, ufak bir kasabaya gönderilen Riki, yeni kişiler tanıyıp garip olaylar yaşar...