Riki'den
"Bu onu dövmen için bir sebep değil."
"NASIL BİR SEBEP OLMAZ BU? TACİZ ETTİ DİYORUM ÇOCUĞU!"
"Uzaklaştırma alıyorsun Nishimura. Ailene de haber vereceğiz. Hem halana hem de anne babana. Bir daha adını olaylarda görürsem çok daha beterini yaparım. Arkadaşından özür dile ve evine git."
"ÖZÜR MÜ DİLEYEYİM? ŞAKA YAPIYOR OLMALISINIZ?"
"Eğer Sunoo istemeseydi bir şey olmazdı ona. Okulda böyle şeyler yaptığı için ona da ceza vereceğim."
Duyduğum cümlelerle beraber birini öldürmemek için zor tutuyordum kendimi. Yarım saattir azarlandığım yetmiyormuş gibi o tacizci orospu çocuğunu savunuyorlardı bana.
Daha fazla dinlersem sinirden patlayacağımı bildiğim için hızlıca çıkmıştım müdür yardımcısının odasından. Şuan acilen görmem gereken bir Sunoo vardı.
Okul bahçesinden hızlıca çıktığımda dışarıdaki hava sinirimi iyice bozmuştu. Sertçe rüzgar esiyor, şimşek çakıyor, sağanak bir şekilde yağmur yağıyordu. Sanki doğa öfkesini çıkarıyordu insanlardan. Ya da Chris mi demeliydim?
Havayı boşverip koşmaya başlamıştım. Bir an önce gitmek istiyordum yanına. Bir an önce silmek istiyordum akan her bir gözyaşını. Zaten kısa olan yol koşmamla beraber beş dakika bile sürmezdi eminim ki. Bu yüzden koşuyordum. Sunoo'yu olabildiğince çabuk iyi hissettirmek için koşuyordum.
Sonunda evlerimiz önüne geldiğimde nefes bile almadan Sunoo'ların bahçesinden kapılarına ulaşmıştım. Zile basıp biraz soluklanırken kimse açmayınca birkaç kez daha basmıştım zile. Eğer biraz bile tanıyabildiysem arkadaşlarımı, şuan hepsi mutlaka buradaydı. Rei ve Kazuha'nın da burada olduğunu biliyordum. Tekrar bastım zile. En son kapıya vuracakken kapıyı benden önce okuldan ayrılan Heeseung hyung açmıştı. Fazlasıyla üzgün olduğunu görebiliyordum.
"Üstünü değiştirmezsen hasta olacaksın Riki."
"Sikerim hastalığını şuan Rei. Sunoo nerede?"
Rei kızgın olduğumu farketmiş olacaktı ki sessizce merdivenleri işaret etmişti. Bende üstümün ıslaklığını umursamamaya çalışarak hızlıca merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Çıkarken içeride oturan diğerlerini de görmüştüm. Jake hyung salonun ortasında dönüp dururken Sunghoon hyung onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Kazuha ağlayan Jiwon'u teselli etmeye çalışıyordu. Jay hyung ise herkesten ayrı bir yerde sinirden kendini zor tutuyor gibi gözüküyordu. Jungwon'un ise Sunoo'nun yanında olduğunu anlamak zor olmamıştı.
Merdivenleri çıktığımda gelen hıçkırık sesleri ile göğsümde bir ağırlık hissetmiştim bile. Sesin geldiği açık yeşil rengindeki kapıyı aralamıştım yavaşça. Dolabının aynasına sırtını dayamış ağlıyordu. Dizlerini kendine çekerek kollarıyla sarmıştı ince bacaklarını. Başını da kollarına koymuş bir şekilde sadece ağlıyordu. Jungwon ile ise aralarında mesafe vardı. Jungwon, dolabın karşısındaki yatağa yaslanmış bir şekilde ağlamamak için zor duruyordu.
İçeri girdiğimi farkettiğinde Sunoo'nun ağlaması hızlanmıştı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Hep gülen Sunoo'nun hıçkırarak ağlaması içimi yakıyordu.
Yavaşça iç çekerek yaklaştım Sunoo'nun yanına. Temas etmek istemeyeceğini düşünerek önüne çökmüştüm sadece. Üstüm ıslaktı ve bu durumdayken dokunmamı isteyeceğini düşünmüyordum.
Daha sonra kollarını yavaşça kendi bedeninden ayırdı ve boynuma atıldı. Beklemediğim hareketle yere düşmüştüm hafifçe. Kollarını boynuma doladığı anda bende beline sarmıştım kollarımı. Başını omzuma gömerek ağlamaya devam etmişti. Aynı bir bebek gibi kucağıma yerleştiğinde ellerimden birini saçlarına çıkarmıştım bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil Town | Sunki
FanfictionAilesi tarafından kuzenlerinin yanına, ufak bir kasabaya gönderilen Riki, yeni kişiler tanıyıp garip olaylar yaşar...