Yazardan
Yaklaşık 15 dakika boyunca uğraşmışlardı Jungwon'u o zincirlerden kurtarabilmek için. 15 dakikanın sonunda tiz bir sesle ayağındaki zincir ve kelepçesi birbirinden ayrılmıştı Jungwon'un. Ayağına bağlı olan zincir paslandığı için kırması zor olmamıştı. Elindeki zincirin ise bir türlü kopmadığını anlamışlardı fakat denemekten başka çareleri yoktu. Jungwon'un elinin kelepçeden geçmesi için fazlasıyla zorlamaları gerekirdi ve bu onun canını fazlasıyla yakardı. Yine de bileklerinin kanaması Chris'in bir şekilde buraya gelmesinden daha mantıklı geliyordu onlara. Zincirle uğraşan Heeseung aklına gelen fikirle diğer dörtlüye dönmüştü.
"Herhangi bir bez parçası olan var mı?"
Kimseden ses gelmeyince yüzü düşmüştü hepsinin. O sırada giydiği uzun ve ona büyük gelen kısa kollusunu çekiştirmeye başlamıştı Sakura. Eunchae ne yapmaya çalıştığını anlayıp Sakura'nın tişortünü yırtmasına yardım etmişti. Sonunda tişörtünün eteklerinden bir şeridi yırtıp Heeseung'a uzatmıştı Sakura. Heeseung sessizce teşekkür edip bez parçasını kelepçenin içinden geçirmişti. Jungwon'un bileğine, damarının üstüne iyice yerleştirdikten sonra Jungwon'a kısaca şimdiden özür dilediğini fısıldamıştı. Kelepçeyi sertçe çektiğinde Jungwon canı çok acısa da en az düzeye indiriyordu sesini. Sesini çıkarırsa büyüğünün duracağını biliyordu. Son kalan gücüyle parmaklarını olabildiğince bir araya toplayıp çekmişti elini. Heeseung da Jungwon sayesinde cesaretlenip tüm gücüyle çekmişti. O anda çığlık atmasıyla beraber kurtulmuştu Jungwon.
Jungwon'un çığlığı Jake'in bir ihtimal de olsa duyabilecekleri seslenişini bastırmıştı. Aynı şekilde Jake'in seslenişi da belki Jungwon'un kurtulduğunu anlayabilecekleri çığlığını bastırmıştı.
Chris Sunoo'ya gittikçe yaklaşırken gözlerini kapatmıştı Sunoo.
"Benim gibi ol istiyorum. Benim yanımda sonsuza kadar kal ve ilacım ol."
Chris iyice Sunoo'ya odaklandığında Riki eşofmanının cebine atmıştı elini. Aradığı kristali bulduktan sonra Kazuha'yla göz göze gelmişlerdi. Mağaranın girişindeyken bu kristali buldukları yerde bir tanesini de Kazuha almıştı yanına ne olur ne olmaz diye. O da işareti anlayıp kristalini tutmuştu sıkı sıkı.
İkisini de izleyen Jake ise işe yaraması için dua ediyordu sessizce. Chaewon da bıçağı tekrar kullanmak için tetikteydi sadece.Riki cebindeki telefonunun titrediğini hissetmişti. Saatin üçe geldiğini düşünmüyordu. Yine de sessizce kontrol ettiğinde Rei'nin aradığını görüp yanıtlamamıştı. Polis veya ambulansın birazdan gerekeceğini iyi biliyordu.
Riki yavaş ve sessizce hareketlendi olduğu yerden. O sırada Sunoo bir şeyler söyleneye başlamıştı Chris'e. Riki o kadar endişeli ve korku içindeydi ki Sunoo'nun ne dediğini anlayamayacak kadar odaklanmıştı önündeki soluk bedene. Kristali iki eliyle sıkıca kavrayıp saldıracakken beklenmedik bir şey olmuştu.
Chris Chaewon'un elindeki bıçağı çekip almıştı hızlıca. Arkasına döndüğü gibi de Riki'nin karnına saplamıştı bıçağı. Kristali elinden düşüren Riki'nin kulakları çınlamaya başlamıştı. Bilincini açık tutmaya çalışırken çevrilen bıçak ile gözlerini kapatmıştı acıyla.
"RİKİ!"
Çığlık atan sevgilisini duyabiliyordu sadece. Onu duyduğu son sefer olmaması için yalvarmaya başladı sessizce.
Kazuha arkadaşından sonra kuzeninin ölebileceği gerçeğiyle beyninden vurulmuştu adeta. Kendine ne olabileceğini umursamadan atılmıştı hızlıca Chris'in üzerine. Elindeki kristali kalbi olduğunu bile düşünmediği varlığın göğsüne saplamıştı. Gözleri iyice donuklaşan varlığı görmesiyle beraber kristali tekrar çıkarıp tekrar saplamıştı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan bıçak gibi kullanıyordu elindeki kristali.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil Town | Sunki
FanfictionAilesi tarafından kuzenlerinin yanına, ufak bir kasabaya gönderilen Riki, yeni kişiler tanıyıp garip olaylar yaşar...