19

752 123 31
                                    

Riki'den

"HYUNG JUNGWON KAÇ GÜNDÜR ORADA FARKINDA MISINIZ? YARINI MI BEKLEYECEĞİZ CİDDEN?"

"SUNOO YA ORADA JUNGWON YOKSA? YA SADECE TUZAKSA? HADİ DİYELİM JUNGWON ORADA, NE YAPACAĞIZ? KARŞIMIZDAKİ DOĞAÜSTÜ BİR YARATIK! KENDİNE GEL!"

Okuldan çıktıktan sonra ne kadar mantıklı bir hareket olduğunu bilmesekte ağaç evde toplanmıştık konuşabilmek için. Şuanda ise Heeseung hyung ve Sunoo yaklaşık on beş dakika önce başlayan tartışmalarını sürdüyorlardı. Herkes farklı bir şeyler düşündüğünden aralarına kimse giremiyordu. Heeseung hyung önce polislere haber vermemizi, daha sonra gitmemizi söylüyordu. Sunoo ise polislerin hiçbir şey yapmayacağını, mağaradan şüphelenmemizi çocukça karşılayacaklarını söylüyordu.

"Jungwon'un kaybolduğunu ailesi anlayacak ve polise gidecekler illaki. Birkaç saat sonra Jungwon evde olmayacağı için sizi aramaya başlarlar önce. Ben Sunoo'ya katılıyorum. Bir an önce Jungwon'u bulmalıyız bence."

Chaewon konuştuğunda diğerleri de bir şey söylemeleri gerektiğini düşünmüş olacaktı büyük ihtimalle.

"Heeseung sunbae haklı bence. Gitsek bile ne yapacağız? Riki'nin nefesini ona dokunmadan kesebilen birinden bahsediyoruz."

"Polise haber verince ne değişecek? Onlar ne yapabilir doğaüstü bir varlığa karşı Kazuha?"

Tartışmaya Kazuha ve Jake hyung da dahil olduğunda sessizce Sunoo'yu tutup kendime çekmiştim. Arkadaşı aslında günlerdir kayıptı ve şuan kendini suçladığını çok iyi biliyordum. Yanaklarını havayla doldurmuş bir şekilde yukarıya bakıyordu gözlerini sık sık kırparak. Ağlamamak için çok zor durduğunu da anlayabiliyordum böylelikle. Kollarımı yavaşça boynuna doladığımda vücuduma sarmıştı kollarını hızlı bir şekilde. Başını boynuma gömüp derin bir nefes aldıktan sonra tişörtümü sıktığını hissedebilmiştim. Ağlamamak için cidden zor duruyordu. Sağ elimle yavaşça saçlarını okşamaya başladığımda kendini bırakmıştı sonunda. Ağlamasının hızlanacağını anladığımda elinden tutup ağaç evden indirmiştim Sunoo'yu. Çıkarken de Sunghoon hyunga geri geleceğimizi belli etmiştim gözlerimle. Onun onayını aldıktan sonra inmiştim aşağıya.

Ağaç evin üzerine kurulu olduğu ağaca sırtını yaslamıştı Sunoo. Elleriyle yüzünü kapatmıştı tamamen. Yanına oturduğumda ellerinden tutarak kucağıma çekmiştim onu. Rahatça yüzünü saklayabilmesine izin vermek için boynumu diğer tarafa çevirmiştim bir süre.

"Aceleci davrandığımın farkındayım ama Jungwon benim her şeyim Riki. Lütfen yanlış anlama. Yetimhanede birlikte dayak yedik, birlikte kaçtık o iğrenç yerden. Bize geceleri masal anlatacak bir anne babamız olmadığından masal ne onu bile bilmiyorduk ki biz. Birbirimize ileride yapmak istediklerimizi anlatırdık geceleri. Ortaokula hiçbir şey bilmeden gittik biz. Birbirimize yine yardım ettik. Sonra ailelerimiz olabileceğini öğrendik. Aynı ailede olamayacağımızı söylediler ama bize. Birbirimizin kardeşiyiz biz, olsun dedik yine. Kardeşimi kaybettim ben Riki."

Cümleleri arasında sürekli burnunu çekiyor, gözyaşlarını silip derin derin nefesleniyordu. Bense sadece saçlarını ve sırtını okşuyordum yavaş yavaş.

"Şuan yaptığın bu şeyler bile çok değerli benim için. Ben çocukken saçlarımı okşayıp her şeyin geçeceğini söyleyen kimsem olmadı Riki. Sadece benim gibi çocuk olan Jungwon'um vardı benim. Şimdi o da gitti. Benim yüzümden hemde."

O kadar kötü ağlıyordu ki bir yabancı bile onu böyle görse gözyaşlarına boğulurdu. Bende o daha fazla üzülmesin diye ağlamamaya çalışıyordum ama Sunoo'yu böyle görmek kalbimi çok acıtıyordu.

"Hiçbir şey senin yüzünden değil Sunoo. Jungwon'un senin için ne kadar önemli olduğunu biliyorum ve senin kadar olmasa da hepimiz için önemli Jungwon. Jay hyungun halini görmedin mi? Jake hyung ve Sunghoon hyung da kızlar ve biz varız diye güçlü durmaya çalışıyorlar. Heeseung hyung ise sadece daha fazla kişiye zarar gelmesin diye uğraşıyor inan bana. Jungwon eminim ki bizi bekliyor sabırla. Hiçbir şeyi olmayacak Jungwon'un. Her şey geçecek Sunoo. Ben ve arkadaşların burada, sorun yok."

Huylandığını bildiğim için saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp üflemiştim kulağına biraz. Omuzlarını kendine çekip hemen mızmızlanınca gülümseyip biraz daha üflemiştim. Bu sefer kaçmak için çimenliğe doğru bırakmıştı kendisini. Kollarımı iki yanına koyup üzerine çıktığımda güzelliği karşısında hayran kalmıştım bir kez daha. Alnına ve yemyeşil çimenlere eşit bir şekilde dağılan, boyası akmaya başlamış pembe saçları ve ceylanları kıskandıracak gözleriyle bana bakıyordu. Elleriyle de kulaklarını kapatmıştı üflemeyeyim diye.

"Seni görünce yalnız hissetmiyorum.
Üzgün kalbimle bile olsam uçup gidiyor."

Mırıldanmaya başladığı şarkıyla beraber gülümseyip devam ettirmiştim.

"Sevgilim sen benim şampuan perimsin.
Seni şimdiden itibaren seveceğim."

"SUNOO! RİKİ! YUKARI GELİN!"

Ağaç evin penceresinden seslenen Sunghoon hyungla beraber önce kendim kalkmış, sonra sevgilimi kaldırmıştım yerden. Ağaç eve tekrar girdiğimizde yer masasının üstündeki ramenleri görmüştük. Herkese yeterli yemek çubuğu olup olmadığını sorgularken Heeseung hyung düşüncemi anlamış olacaktı ki konuşmuştu.

"İkiniz, Chaewon, Eunchae ve Kazuha yiyecek. Yeterli çubuk var yani."

"Hyung siz?"

"Önce küçükler yesin sonra biz yeriz Sunoo merak etme sen. Hadi oturun yiyin."

Sessizce oturup yemeğe başladığımızda Jake hyung çantasından o gün bulduğumuz kristali çıkarmıştı.

"Riki, sen bunu bulduğunda Jungwon yani Chris herhangi bir tepki vermiş miydi?"

"Jun- Chris'in geri çekildiğini hatırlıyorum sadece. Resimlerde de ona karşı tutuluyordu zaten o taşlar."

"Yani bu taş ona zarar mı veriyor?"

"Büyük ihtimalle."

Eunchae'nin sorduğu soruya Sakura noona cevap vermişti. Geldiğimizden beri konuşmadan düşünen Sakura noona konuşmaya başlamıştı şimdi de.

"Bence bu gece herkes hazırlansın. Hem eşya bakımından hem de mental olarak. Ne yapabileceğimizi bilmiyoruz ama herkes yanında en azından maket bıçağı bulundursun. Kibrit veya yanıcı herhangi bir şey ya da. Biber gazı bile olabilir. Zarar verici herhangi bir şey işte. Ona zarar verebileceklerini düşünmesem de en azından kendimizi korumaya almaya çalışmak zorundayız. Yarın mağaraya gideriz. Bir kısmımız Jungwon'u kurtarmaya, bir kısmımız da o şerefsizi öldürmeye çalışır."

Herkes sessizce başıyla onaylamıştı bu planı. Hepimiz korkuyorduk içten içe. Fakat Jungwon'un o yerde hissettiği korkuya kıyasla bunun hiçbir şey olduğunu da çok iyi biliyorduk. Hepimiz korkumuzu bir yana bırakmıştık bu yüzden. Yunjin'in, Yedam'ın ve Jungwon'un yaşadıklarının intikamının bir şekilde alınması gerekiyordu.

"Gruba yazılan mesajlara dönün mutlaka. Buluşma saatini yazarım oraya. Biliyorum hepimiz korkuyoruz ve boyumuzu aşan işlere giriyoruz. Fakat Yunjin ve Yedam'ın ellerinden giden hayatları, Jungwon'un bir buçuk haftadır tutsak olması ve Sunoo'nun kendisine zehir edilen yaşamının hesabının sorulması lazım bir şekilde."

Heeseung hyungun konuşmasından sonra grup sarılması gerçekleşmişti. Yaşanan olaylar duygusal olarak birbirimize olan bağlılığımızı fazlasıyla arttırmıştı son günlerde. 10 kişinin hepsi de birbiri için her şeyini vermeye hazır gözüküyordu şuanda. Jungwon'u da geri aldığımızda 11 kişi olarak devam edecektik hayatımıza.

...

Final yakindir...

Sunoo'nun soyledigi sarki txtnin sarkisi ama txtnin olarak dusunmeyin cunku txt uyeleri ficde 😄😄. Fairy of Shampoo'yu koymazsam olmazdi bu fice. Asigim o sarkiya

Arkadaslar ayrica kafaniz karismasin lutfen!!!! Chris Jungwonun icine girmemisti onun kiligina burunmustu sadece. Tipki ormana gittikleri zaman Rikinin sekline girmesi gibi.

Bolumu begendiyseniz oy vermeyi unutmayinn.







Devil Town | SunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin